AKP’nin şiddetle CHP ile koalisyona ihtiyacı var üzerine yazı planlamışken birden gündeme AKP’nin erken seçim için şiddetle Suriye’ye müdahaleye ihtiyacı var, politikası düştü. İstifa etmiş geçici-emanet hükümet bastırıyor Ordu’ya, Suriye’ye gir diye; asker de oyalıyor, yazılı emir istiyor; gelecek emri de “şu virgülün konduğu yer çift anlam doğuruyor, imla hatası düzeltile!” diyebilir!
AKP, MHP ile mi, CHP ile mi derken, üçüncü seçenek olarak, önce “aslan şanlı ordumuz Suriye’ye müdahale etti” destanları eşliğinde erken seçime gidiş, yer aldı gibi. Böyle bir durumda yeni seçim için tahminler başlar…
AKP’nin seçimlerde “savaş kozu” hep vardı ama bu koz, AKP’nin iktidardan düşüşü karşısında, şimdi kesin muharebe alanına mı sürülüyor?
Niye gerçeği söylemiyorsunuz!
Burada hep yazdık: IŞİD’in yol açtığı Suriye’deki büyük hasarın sonuçlarından korkuyorsunuz, yapacağınız tek akıllı iş, Esad’la işbirliği yapmaktır. Medyanın ve TV’nin yorumcuları IŞİD’i, Suriye’yi, Kürtleri, ABD’yi her yönüyle tartışıyor, ama Suriye’de devlet düzeninin yeniden kurulabilmesinin tek şartı olan Esad’a desteği es geçiyorlar.
Bu konuda dedikleri tek şey şu: “İran ve Rusya Esad’ın arkasında olduğu sürece, Suriye’de parçalanma sürer…” Ayıptır beyler, Esad’ı yıkma tarafında olacaksın ama Esad’ı koruma taraftarlarına bindireceksin.
Peki Esad’a ülkesine egemen olmasına verilecek desteğin, sorunu çözecek en önemli, üstelik uluslararası kurallara da en uygun durum olduğunu niye söylemiyorsunuz? Türkiye-Suudi Arabistan ve Katar ittifakıyla, Esad’ı yıkma politikasının, Türkiye’yi güneydoğusunda büyük çıkmazlara soktuğu görülmüyor mu?
O zaman “Eyvah Suriyeli Kürtler, ABD’nin desteğiyle IŞİD’i kovalıyor; açtıkları koridoru Akdeniz’e kadar ulaştıracaklar ve bir PKK/PYD devleti kuracaklar” diye niye korkuyorsun! Git Esad’ı IŞİD’e karşı destekle ve Suriye Kürdistanı’nın Suriye’nin bir parçası olarak kalmasını sağla.
Suriye’de Kürt varlığı, Suriye içinde bir üst aşamaya yükselmiştir. Dahasını, gelişmeler gösterecektir. Savaşan güç aslan payını alır. ABD ve Batı, orada kendi egemenlik politikaları çerçevesinde hareket ediyor. Mesela Suriye hükümeti ile savaş birliği yapsalar, IŞİD’i daha rahat bitirebilirler. Ama tercihleri bu değil.
“Kanlı Esad” kim diyorsa, iç savaşa verdiği destekle hem bu kana bulaşmıştır hem de bugünkü sonucu yaratmıştır. Adama destek verin, ülkesinin bütünlüğünü korusun. Davutoğlu ve RT bu basit gerçeği görüyor da Suriye’de intikamcı nefretin esiri olmayı sürdürüyor. Şimdi daha büyük bir kaybın peşine sürüklüyorlar ülkeyi.
***
İstifa etmiş iktidarın şimdi derdi, orduyu Suriye’ye iteleyerek, içeride büyük bir propaganda makinesini harekete geçirmek ve hemen erken seçime mi gitmek?
Bu güçlü bir seçenek olarak masaya kondu. Eğer burada gerçekten ısrarlıysalar, Esad ile ilişkileri düzeltmeyi isteyen CHP ile koalisyon istekleri devre dışı kalabilir. Mutlaka koalisyonla bu işi yapalım derlerse, MHP devreye girer.
AKP seçim yenilgisini, kısa sürede nasıl bir seçim yengisine dönüştürmenin hesapları içinde gözüküyor, ama Bumerang geri döner ve atanı vurur. İşin uluslararası ve ekonomi boyutu var ki, bu süreç çok hızlı çalışır.
Bir kitap
“Sarı Lacivertli Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım.”
Aytunç Erkin, yaşadığımız en karanlık komplolardan biri olan Şike Davası’nı mercek altına alıyor. Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını “terör örgütü” kapsamına sokarak mahvetmeye yönelen o zamanki Cemaat yargısının dava dosyasını, Erkin, didik didik ediyor. Fenerbahçe’yi Balyoz davalarına bağlama girişimlerini gösteriyor. Şike davasında da yaşanılan büyük haksızlıkları içeriden öğrenmek isteyen herkese öneririm. Dava ters tepti ve sonuçta “Fenerbahçe Cumhuriyeti” varlığını koruma savaşını kazandı.
Ana başlıklara bakıyorum: Terör örgütü: iki ayrı şema, canavarı yaratan iktidar, taraftarın direnişi, tek sorumlu cemaat mi, durum vahim, operasyonun şifreleri, devrimci karargâhta futbol, şike-MİT ilişkisi ve polisler, hayalet yazar sahnede, Şifre’den balyoz çıktı, Yargı’dan sızan manşet, FB’den iki hamle, Trabzon iddiaları, inşallah bu maçı alacağım, G. Gümüşdağ üzerine savaş…
Kırmızı Kedi yayını, Uğur Dündar’ın Önsözü ile…