Türkiye’de AKP ve CHP arasında devam eden ve kurulamayan koalisyon görüşmeleri sonrası CHP Hamburg ve Schleswig Holstein Başkanı Erkan Erçin’e yaşanan son gelişmeleri Elbe Express değerlendirdi.
ELBE EXPRESS/ÖZEL HABER
İŞTE ERKAN ERÇİN’İN AÇIKLAMALARI
Son genel seçimlerde, Türkiye seçmeni, tüm partilerilerimize, uzlaşma sorumluluğu görevini vermişti. Alınan sonuçların göstermiş olduğu rota buydu. Halkımız, tek bir partiye iktidar kurabilecek çoğunluğu sağlma imkanı vermemiştir..
Aslında mesaj AÇIK VE NETTİR : Sorun üreten değil, çözüm üreten bir siyaset anlayışı, bireysel dertlerini çözmeye çalışan değil halkın dertlerine derman olan bir siyaset istenmektedir. Türkiye’nin menfaatlerini kendi menfaatlerinden üstün tutan bir anlayıştır. Partilere bir anlamda fedakarlık yapın mesajıydı bu sonuçlar.
CHP’ nin ilkeleri bellidir. Partinin çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarından üstün tutamayız. Bizim öncelik sıralamamız kısa ve nettir, “Önce Türkiye, sonra CHP!” CHP “ben ne kazanırım” sorusunu soranların değil “Türkiye ne kazanır” sorusuyla yaşayanların partisidir.
Partimiz yetkilileri, 7 Haziran tarihinde yapılan seçimlerden sonra bu anlayış ile hareket etmiştir. Siyasi partilere verilen her oyun bir yurttaşımızı temsil ettiği bilinciyle bütün partilere hak ettikleri saygı ile yaklaşılmıştır. AKP ile yapılan koalisyon görüşmelerin temelinde bu ilke ve görüşler yatmaktadır.
Koalisyon için 14 ilke üzerinden hareket ettik
Ülkemiz bugün makam, mevki ve koltuk pazarlığı sonunda el sıkışan bir hükümete değil, Türkiye’nin sorunlarını çözmek için belli ilkeler üzerinde uzlaşmış bir iktidara ihtiyaç duyuyor. Türkiye için önemli olan kimlerin koalisyon kuracağı değil, hangi ilkeler çerçevesinde bir koalisyon kurulacağıdır.
Bu yüzden önce ilkelerimizi belirledik ve halkımızla paylaştık.
İlkelerimiz açık ve nettir :
- 12 Eylül darbe anayasası yerine özgürlükçü, demokratik bir anayasanın yapılması.
Yapılacak bu yeni anayasa kuvvetler ayrılığını esas almalı ve mevcut parlamenter demokratik sistemin eksikliklerini giderici nitelikte olmalıdır.
- Türkiye’nin 12 Eylül darbe hukukunOdan bütünüyle arındırılması.
Başta yüzde 10’luk seçim barajını öngören düzenleme olmak üzere seçim yasaları, lider sultası dayatan Siyasi Partiler Yasası, milletvekili iradesine ipotek koyan TBMM İçtüzüğü, özgür üniversiteyi imkânsız hale getiren YÖK olmak üzere, demokrasinin önünde engel olarak duran tüm 12 Eylül yasaları eksiksiz değiştirilmelidir.
- Hukuk devletinin tüm kurum ve gerekleri ile birlikte tesis edilmesi.
Kimlik, inanç ve yaşam tarzı ayrımı yapmadan, tüm vatandaşların başta can ve mal güvenliği olmak üzere tüm haklarını güvence altına alacak, hukukun siyasetin sopası değil, tüm vatandaşların temel haklarının koruyucusu ve adil bir toplumun temeli olarak gerçek işlevine kavuşmasını sağlayacak bir hukuk sistemini inşa etmeliyiz. Tarafsız ve bağımsız yargıyı tahrip eden tüm uygulamalara son vermeliyiz. Bu kapsamda mevcut yapısıyla yargının siyasallaşmasında rol oynayan HSYK, “Savcılar Yüksek Kurulu” ve “Hâkimler Yüksek Kurulu” olarak ikiye ayrılarak yeniden düzenlenmelidir.
- Siyasi ahlak yasasının çıkarılması.
Siyasetin şaibelerden kurtarılması ve kirlilikten arındırılması için, şeffaf ve hesap veren bir siyaseti mümkün kılacak “Siyasi Ahlak Yasası” derhal çıkarılmalıdır.
- Refahın tabana yayılması ve sosyal devletin inşası.
Eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve refahın tabana yayılması için ekonomik kaynakların hakça bölüşümünü sağlayacak acil tedbirler almalıyız. Örneğin, bu çerçevede, emeklilere dini bayramlarda birer maaş ikramiye uygulaması derhal hayata geçirilmeli, asgari ücret net 1500 TL’ye çıkartılmalı, çağdaş köleliğe dönüşmüş olan taşeron sistemi kaldırılmalı, çiftçi için mazotun litre fiyatı 1,5 TL’ye indirilmeli ve “aile sigortası” hayata geçirilmelidir.
- Barışçıl ve rasyonel bir dış politika.
Türkiye’yi dünyadan soyutlayan, yalnızlaştıran, çevremizdeki kargaşayı ülkemize taşıyan, vatandaşlarımızın büyük maddi ve manevi bedel ödemesine neden olan dış politika anlayışı son bulmalı, komşularımızla ilişkileri onaracak, barış eksenli, ülkemizin çıkarlarını koruyacak yeni bir dış politika anlayışı hâkim kılınmalıdır.
- Vergi denetimlerinin siyasal araç olmaktan çıkartılması.
Vergi denetimlerinin siyasi iktidarların özel sektöre baskı aracı olarak kullanılmasına son verilmelidir. Kamunun sağlıklı bir şekilde vergi toplamasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
- Kamu maliyesinin şeffaf hale getirilmesi.
Hükümetlerin vatandaştan aldıkları verginin her kuruşunun hesabını vermeleri gerekir. Bunun için hükümetlerin bütçeyi nasıl kullandığını denetleyecek bir “Kesin Hesap Komisyonu” TBMM’de derhal kurulmalıdır.
- Yolsuzluklarla etkin mücadele.
Yolsuzlukların siyaset tarafından himaye edilmeyeceği bir yapı oluşturulmalı ve tüm yolsuzluk iddialarının yargıya gitmesi sağlanmalıdır.
10 . Gençleri potansiyel suçlu gören anlayışa son verilmesi.
Demokrasinin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğünü tehdit, gençleri potansiyel suçlu olarak gören anlayışa son verilmeli, meydanlar demokratik hak taleplerinin ifade edildiği özgürlük alanları olarak kabul edilmelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
11 . Özgürlük alanlarının genişletilmesi.
İnsan hakları güvence altına alınmalı, demokratik bir ülkede var olması mümkün olmayan yasaklar süratle kaldırılmalıdır. Kimsenin kimliği, inancı ve yaşam tarzı dolayısıyla ayrımcılığa uğramayacağı, tüm hakların hukukun güvencesi altında olduğu, şiddetin her türlüsünü dışlayan demokratik bir toplum düzeninin kurulması için gerekenler yapılmalıdır.
12. Medya üzerindeki baskılara son verilmesi, medyanın özgürleştirilmesi.
Medyanın özgürleştirilmesi ve ülkede tutuklu gazeteci kalmaması için gerekeli düzenlemeler yapılmalıdır. RTÜK, medya üzerinde siyasi iktidar adına baskı kuran bir kurum, vatandaşın vergileri ile finanse edilen TRT de siyasi iktidarların propaganda aracı olmaktan çıkarılmalıdır.
13. Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlarına çekilmesi.
Hiçbir kişiye, kuruma, aileye ve zümreye anayasa ve yasalardan kaynaklanmayan bir ayrıcalık tanınmayacağı ilkesi gereği Cumhurbaşkanı’nın anayasada belirtilen yetkilerin dışına çıkmaması ve tarafsızlığını koruması sağlanmalı, parlamenter demokratik sistem üzerindeki vesayet kaldırılmalıdır.
14.Örtülü ödenek sadece Başbakan tarafından kullanılmalı.
Anayasa göre sorumluluğu bulunmayan ve icracı bir makam olmayan Cumhurbaşkanı’nın örtülü ödenek kullanması uygulamasına son verilmelidir.
Beklenilen atılımları yapmak, ülkemizdeki demokrasiyi sağlam temellere oturtmak, yurttaşlarımızın refah ve özgürlüğünü geliştirmek için kurulacak koalisyon hükümeti, yüksek profilli, içeriye ve dışarıya güven veren bir yapıda olmalıdır.
Kurulacak olan koalisyon hükümeti ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda alınması gereken bazı kararları büyük bir cesaret ile almak zorunda. Kısa vadeli politik hesaplarla yapısal bir dönüşüm hayata geçirilemez. Uzun soluklu olmayan ve sadece günübirlik ihtiyaçları karşılamak için kurulan bir hükümet, koltuk pazarlığından öteye gidemez, istikrar sağlayamaz. Böyle bir hükümette birileri makam sahibi olabilir ama kaybeden Türkiye olur.
Toplumsal kutuplaşmayı aşmak, oluşan önyargıları yıkmak, ülkemizin özlem duyduğu huzur ve barış ortamını önce siyasette sağlamak için koalisyon ortakları gereken güven ortamını oluşturmalı, samimiyetle Türkiye’nin sorunlarını çözmek için gayret sarf etmelidir.
Gelinen nokta itibariyle, AKP’ nin Cumhurbaşkanından bağımsız hareket edememiş olması ve aslında bir anlamda bu reformların yapılmasının nedenlerinini temel aktörü olması sebebiyle koalisyon görüşmeleri sonlandırılmıştır. 13 yıllık bir yıkımın onarımı konusunda CHP, tüm samimiyeti ve Önce Türkiye vurgusuyula elinden gelen tüm çabayı göstermiştir.
CHP olarak, 13 yıllık olan tahribat neticesinde, vatanaşın yüzünü nasıl güldürebiliriz, nasıl biraz nefes aldırabilirizin ötesainde başka bir amacımız yoktur. Başından beri Erdoğan, aklının gerisinde olan bir planı devreye sokma girişimi içinde olduğunu sürekli tespit ettik. Birlikte bu süreci izleyeceğiz. CHP olarak, ilke merkezli çabalamıza devam edeceğiz.