7.4 C
Hamburg
Perşembe, Haziran 6, 2024

Nişantaşı Zihin bulanıklığı mı?

ataol-behramogluSanatçılar Girişimi’nin “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlığı ile yayımladığı, benim de imzam olan bildiri, Vatan Partisi Başkanı Doğu Perinçek’in kırıcı, sert eleştirisiyle karşılaştı.
Okumamış, gözden kaçırmış olanlar, bu bildiriyi, Perinçek’in yazısını, Ümit Zileli’nin de Perinçek’i eleştiren oldukça sert karşı yazısı başta olmak üzere, konuyla ilgili başkaca yazıları ve sonrasında da bir bardak suda fırtınaya benzeyen okur yorumları ve tartışmalarını odatv internet sayfalarında bulup okuyabilirler.
Öncelikle, 7 Haziran sonrasındaki ortamın “kanlı, karanlık” bir ortam olarak nitelenmesini yanlış bulan, eleştiren, neredeyse yarım yüzyıllık arkadaşıma sormak isterim: Bunca ölümü, bunca kırımı, başka nasıl niteleyelim? Söz konusu bildirinin buna ilişkin cümlelerinde, kırıcı eleştiride öne sürüldüğü gibi, “vatan savunması”na karşı çıkan tek bir cümle, tek bir sözcük var mı? Ve zaten bildirideki imzalar içinde böyle bir düşünce sahibi olabilecek tek bir kişi gösterilebilir mi?
Tezkere” konusuna gelelim… Şu andaki düşüncem de bildiride dile getirildiği gibidir. Bugün cumhurbaşkanı, dolayısıyla “başkomutan” sıfatını taşıyan kişiye sağlanacak her yetkinin ülkemize yarar değil, zarar getireceği kanısındayım. Bu kişinin 7 Haziran’dan sonra değişen tavrının nedeni ise yeterince açık değil mi? Nasıl oldu da birdenbire “vatan savunucusu” oluverdi? Açıkça söylenmiyor olsa da üstü kapalı olarak söylenen bu değilse nedir? Denebilir ki bugün siyaset böyle demeyi gerektiriyor… O zaman biz de şöyle yanıt veririz: Bizler siyasetçi değil sanatçıyız… Günün, durumun koşullarına göre değil; hiçbir kişin ya da örgütün buyruğuna göre değil; evrensel ahlakın, vicdanın, aklın buyruğu ne ise ona göre konuşuruz… Bugün gözle görülmekte olan apaçık gerçek, Tayyip Erdoğan’ın kendini ve ailesini kurtarmak için çırpınmakta olduğu, bu uğurda ülkeyi ateşe atmaktan bir an bile çekince duymayacağıdır… “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlıklı bildirinin ana mesajı budur ve bu mesajı başka yerlerde aramaya çalışmak, onu saptırmaya çalışmaktan başka anlam taşıyamaz…
Bir başka köşe yazarının konuyla ilgili yazısında, Sanatçılar Girişimi bildirisinde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci derecede sorumlu olduğu sürecin son beş ayla sınırlandığı” gibi bir cümle okuyunca, bu şaşılası çıkarsama karşısında insanın ağzı gerçekten açık kalıyor!… Bir kez daha özetleyeyim: “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanı”dır başlıklı bildirimizin amacı yaşanmakta olan sürecin dünden bugüne dökümünü yaparak sorumlularını sıralamak değil, başkaca da bir şey değil, 7 Haziran sonrasındaki sürecin baş sorumlusunun söz konusu “sorumsuz” kişi olduğunu vurgulamak; bununla amaçlanan da, bu kişinin yaklaşan seçimlere yönelik göz boyama çabasının, “vatan savunuculuğu” görüntüsü yaratma gayretindeki sahteliğin altını kuvvetlice çizmektir… Bunu anlamayıp ya da anlamazdan gelerek lafı “vatan savunması” gibi üzerinde tartışma bile yapılamayacak konulara getirip özellikle böyle bir dönemde gereksiz ve karşılıklı suçlamalara yol açmak zihin bulanıklığı değilse bilmem ki nedir!
Ve son olarak, en azından kendi adıma, şu bir çift sözü etmekten kendimi alamam: Hiçbiri olamayacağımız söylenen Namık Kemal’e, Fikret’e, Nâzım Hikmet’e ve kuşkusuz Mehmet Akif’e büyük saygım herkesçe bilinir.
(Mehmet Akif’in bazı hataları aşağılanan Cenab’ınkinden daha az değildir, ayrı konu.) Fakat asıl söylemek istediğim bunlar değil, sadece şudur: Ben hiç kimse olmak değil, adım ve kimliğim ne ise sadece o olmak ve öylece kalmak isterim…

                                                           

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Nişantaşı Zihin bulanıklığı mı?

ataol-behramogluSanatçılar Girişimi’nin “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlığı ile yayımladığı, benim de imzam olan bildiri, Vatan Partisi Başkanı Doğu Perinçek’in kırıcı, sert eleştirisiyle karşılaştı.
Okumamış, gözden kaçırmış olanlar, bu bildiriyi, Perinçek’in yazısını, Ümit Zileli’nin de Perinçek’i eleştiren oldukça sert karşı yazısı başta olmak üzere, konuyla ilgili başkaca yazıları ve sonrasında da bir bardak suda fırtınaya benzeyen okur yorumları ve tartışmalarını odatv internet sayfalarında bulup okuyabilirler.
Öncelikle, 7 Haziran sonrasındaki ortamın “kanlı, karanlık” bir ortam olarak nitelenmesini yanlış bulan, eleştiren, neredeyse yarım yüzyıllık arkadaşıma sormak isterim: Bunca ölümü, bunca kırımı, başka nasıl niteleyelim? Söz konusu bildirinin buna ilişkin cümlelerinde, kırıcı eleştiride öne sürüldüğü gibi, “vatan savunması”na karşı çıkan tek bir cümle, tek bir sözcük var mı? Ve zaten bildirideki imzalar içinde böyle bir düşünce sahibi olabilecek tek bir kişi gösterilebilir mi?
Tezkere” konusuna gelelim… Şu andaki düşüncem de bildiride dile getirildiği gibidir. Bugün cumhurbaşkanı, dolayısıyla “başkomutan” sıfatını taşıyan kişiye sağlanacak her yetkinin ülkemize yarar değil, zarar getireceği kanısındayım. Bu kişinin 7 Haziran’dan sonra değişen tavrının nedeni ise yeterince açık değil mi? Nasıl oldu da birdenbire “vatan savunucusu” oluverdi? Açıkça söylenmiyor olsa da üstü kapalı olarak söylenen bu değilse nedir? Denebilir ki bugün siyaset böyle demeyi gerektiriyor… O zaman biz de şöyle yanıt veririz: Bizler siyasetçi değil sanatçıyız… Günün, durumun koşullarına göre değil; hiçbir kişin ya da örgütün buyruğuna göre değil; evrensel ahlakın, vicdanın, aklın buyruğu ne ise ona göre konuşuruz… Bugün gözle görülmekte olan apaçık gerçek, Tayyip Erdoğan’ın kendini ve ailesini kurtarmak için çırpınmakta olduğu, bu uğurda ülkeyi ateşe atmaktan bir an bile çekince duymayacağıdır… “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” başlıklı bildirinin ana mesajı budur ve bu mesajı başka yerlerde aramaya çalışmak, onu saptırmaya çalışmaktan başka anlam taşıyamaz…
Bir başka köşe yazarının konuyla ilgili yazısında, Sanatçılar Girişimi bildirisinde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci derecede sorumlu olduğu sürecin son beş ayla sınırlandığı” gibi bir cümle okuyunca, bu şaşılası çıkarsama karşısında insanın ağzı gerçekten açık kalıyor!… Bir kez daha özetleyeyim: “Baş Sorumlu Sorumsuz Cumhurbaşkanı”dır başlıklı bildirimizin amacı yaşanmakta olan sürecin dünden bugüne dökümünü yaparak sorumlularını sıralamak değil, başkaca da bir şey değil, 7 Haziran sonrasındaki sürecin baş sorumlusunun söz konusu “sorumsuz” kişi olduğunu vurgulamak; bununla amaçlanan da, bu kişinin yaklaşan seçimlere yönelik göz boyama çabasının, “vatan savunuculuğu” görüntüsü yaratma gayretindeki sahteliğin altını kuvvetlice çizmektir… Bunu anlamayıp ya da anlamazdan gelerek lafı “vatan savunması” gibi üzerinde tartışma bile yapılamayacak konulara getirip özellikle böyle bir dönemde gereksiz ve karşılıklı suçlamalara yol açmak zihin bulanıklığı değilse bilmem ki nedir!
Ve son olarak, en azından kendi adıma, şu bir çift sözü etmekten kendimi alamam: Hiçbiri olamayacağımız söylenen Namık Kemal’e, Fikret’e, Nâzım Hikmet’e ve kuşkusuz Mehmet Akif’e büyük saygım herkesçe bilinir.
(Mehmet Akif’in bazı hataları aşağılanan Cenab’ınkinden daha az değildir, ayrı konu.) Fakat asıl söylemek istediğim bunlar değil, sadece şudur: Ben hiç kimse olmak değil, adım ve kimliğim ne ise sadece o olmak ve öylece kalmak isterim…

                                                           

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER