Türk Tiyatrosunun Ulu Çınarı Genco Erkal, Elbe Express’e çok çarpıcı açıklamalar yaptı.
ELBE EXPRESS/ÖZEL RÖPORTAJ
FOTO: ELBE EXPRESS- DOSTLAR TİYATROSU
HADD’nin 20. yıl kutlamaları için Hamburg’a gelen Genco Erkal, Nazım Hikmet ve Bertolt Brecht’in şiirlerinden oluşan kabare gösterisinden önce konuştuk. Hamburg Limanında buluştuğumuz tiyatronun efsane ismi Genco Erkal, 76 yaşında olmasına rağmen hala ilk sahneye çıktığı zamanki gibi coşkusunu sürdürüyor.
Mankenlikten dizi oyunculuğa geçen Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalioğlu’nu iyi bulan ama tiyatro sahnesine çıkamayacağını savunan Erkal “Kıvanç ve Kenan tiyatro sahnede bir dakika kalamaz” dedi.
Yeni oyununuz nasıl ortaya çıktı? Nasıl tepkilerle karşılaştınız?
Bu oyundan önce Amerika Turnesi teklifi almıştım. Oraya dekor falan taşıyamıyoruz sadece 2 oyuncu bir piyanist olarak gideceğiz. Ben en sevdiğim yıllarımı verdiğim iki büyük yazar var: Nazım Hikmet ve Bertolt Brecht. Onların ikisini bir arada gösteren oyun düzenlemek istedim. Buarada Hamburg’da arkadaşlar beni davet ettiler. Ben yeni bir şey hazırlıyorum eğer başarılı olursa Hamburg’da da oynamak isterim dedim. Amerika turnemiz çok iyi geçti. Ordaki insanlarımız hem güldüler hem de ağladılar. Memleket hasreti, bizim gençliğimize duyduğumuz hasret aslında. 68 ve 78 kuşağının yaşadıkları. Birde Nazım Hikmet’in hasret yıllarını anlattığımızda çok dikkat çekiyor. Yurtdışındaki insanlarımız aynı hasreti yaşadığı için bu onları etkiledi. Böyle bir oyun çıkardık. Sonra talepler gelmeye başladı. Kıbrıs bizde isteriz dedi. Hamburg’a geldik. Bundan sonra daha talepler olacağını ve oynunun devam edeceğini düşünüyorum.
DÜŞMANA İNAT AYAKTAYIM
1969 yılında Dostlar Tiyatrosunu kurdunuz. Aradan geçen 46 yılda nasıl ayakta kaldınız?
Buna bazen bende çok şaşıyorum. Resmi olarak iki askeri darbe gördük. Bu darbeler de hep bizi vurur. Hep solcuları vurur. Oyunlarımız yasaklanır. Turneye çıkmamız yasaklanır. Salon vermezler. Her türlü baskılar olur. Ama insan yaptığı işe inanırsa, hayatını o yola baş koymuşsa tüm bu zorluklar ona yeni bir güç, enerji veriyor. Buna rağmen yine ayakta kaldım. Düşmana inat düşüncesi ayakta tutuyor insanı.
Bu döneme baktığımız zaman sanatçılar bile arasında bir kutuplaşma var. Toplum iktidara yakın olanlar yada olmayanlar diye ikiye ayrılmış durumdalar. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
Yakın tarihimize baktığımızda bu kadar bölündüğümüz bir dönem hatırlayamıyorum. Her zaman ilericiler-gericiler, solcular-dinciler gibi hep bir ayırım her zaman vardı. Ama bu kadar büyük yarık yoktu, toplumun ortasında. İktidardaki şahıs bundan besleniyor. Bu düşmanlığı körükleyerek iktidarda duruyor. Politikasında bölmek, bu bizden yanadır bu değildir demek var. Ama şimdi o da yavaş yavaş gücünü kaybetmeye başladı. Çünkü bu politika ona ters tepti. Umuyorum ki 1 Kasım onun düşüşünün başlangıcı olacaktır. Yani sanatçılar adına yaptıkları affedilmez bir şey. Bizden yana olanlar, bize karşı olanlar diye yaptığı bu ayırım ve bize karşı olanları yaşatmayacağız demesi var. Bunu bize söylüyor. Gezi olaylarına katıldığımızdan beri Kültür Bakanlığı ödeneklerimizi kesti. Muammer Karaca Tiyatrosundan atıldık. Geziye katılan oyuncuların geçim kaynağı olan televizyon dizilerinde oynamalarına engel oldular. TRT dizilerini kapattı. Havuz medyasına Levent Üzümcü gibi insanlara bunlara rol vermeyeceksiniz dediler. İnsanların ekmekleriyle oynadılar. Birgün böyle bir şey söyleyip bazı arkadaşlarımızda hemen ertesi gün döndüler. Biz Başbakanımıza hayran olduk, dediler. Ama gördüler ki yaşama hakkı tanınmayacak o zamaan hemen elini öptüler. Saraya gidip resim çektirdiler. Bunlardan bir tanesi Yavuz Bingöl, Şafak Sezer. Korkudan hepsi döndüler. Ailesi var, çoluğu çocuğa var, aç kalacaklar. Fazlada eleştiremiyorum ama hem de eleştiryorum. Anlıyorum insanın aç kalmasını.
SOSYAL MEDYADA LİNÇ EDİLDİM
Darbe dönemlerinde yaşadığınız baskıyı söylüyorsunuz. Kurban Bayramında bir twit attınız ve sosyal medya üzerinden bir linç edildiğiniz. Bununla ilgili ne söylersiniz?
Bu yeni tabi eskiden bu yoktu. Sosyal medyada devamlı arada bir şeyler söylerler. Çünkü söylediğim laflar hoşlarına gitmiyor. AKP yada dinci çevreler tarafından. Ama hiç bir zaman bu kadar büyük bir aksiyon olmamıştı. Hakikaten bir linç kampanyasına dönüştü. Aradan 6 gün geçti. Sabah, akşam Twitter’da küfür küfür. Söylemediklerini bırakmadılar. Allahtan aldırmıyorum. Cahil insanlar, bunların düşüncesi böyle diyorum. Onların söylediği laflar bana işlemiyor. Her birinin kaç para maaş aldığı da ortaya çıktı. Ama insan bu laflarla nasıl bir ülkenin sanatçısına böyle davranıyor. Ben kimseye küfür etmedim, sadece düşüncemi söyledim. Kurban bayramını tasnip etmediğini söyledim. İnanan insanlara saygılıyım ama bunuda hakettiğimi düşünmüyorum. Napalım bu da yaşanacakmış.
1 Kasım’da gerçekten Cumhurbaşkanı gidecek mi?
Seçimler bittikten sonra tek başına iktidara gelmediğinde bitmiştir. Çünkü bu sefer üçüncü bir seçim olmaz. Bu sefer koalisyon yapmak durumda kalacak, başka yolu yok. Bu seçim sırf onun kaprisi için yerinde otursun diye yapılıyor. Bu kadar insan ölüyor. Yıllarca Öcalan’la görüştüler. Ağzından çıkan iki kelimeyle “Kürt sorunu yoktur” diye masayı devirdi. Bu kadar şehidin ortaya çıkmasına neden oldu.
En son 2010 yılında Çağan Irmak’ın Prensesin Uykusu filmiyle beyazperdeye çıktınız. Sizi beyaz perde de yada dizi projesinde görecekmiyiz?
Yeni bir şeyler sürekli geliyor. En son Amerikadan bir teklif geldi. Tarihlerimiz uyuşmadığı için olmadı. Arada teklifler geliyor. Bana çok dizi teklifi geliyor ama hep reddediyorum. Bir kere çok uzun çalışma saatleri var. Oysa ben tiyatromla çok mutluyum. Oyunları ben seçiyorum, ben çeviriyorum ,ben sahneye koyuyorum, ben oynuyorum. Devamlı turne yapıyoruz. Böyle bir çalışma içinde dizilere vakit yok. Hani çok beğendiğim bir rol olursa düşünebilirim ama hiç olmadı böyle bir şey.
ÜLKEDEKİ BEĞENİ DÜZEYİ BÖYLE
Şarkıcılıktan yada Mankenlikten oyunculuğa geçen insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu öyle bir piyasa ki arz ve talep meselesi. O kızlar, oğlanlar yarışmaları kazanıyorlar. Kendilerine teklif yapılıyor. Dizilerde oynamaya başlıyor. Ve retinglerde birinci oluyorsa. Bize söylecek söz kalmıyor. Demek ki bu seyircinin anlayışı bu.
Son dönemde sinemada gişe yapan filmlerin büyük bölümü Romantik-Komediler. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Ben gülemiyorum şahsen. 3 kişi bir araya geliyor, hadi komedi yapalım diyorlar. İyi komedi yapmak drama yapmaktan daha zordur. Ama melasef en ucuz sezler beğeniliyor. Halkta bu filmlere seyirci rekoru kırdırıyorsa bize söyleyecek bir şey kalmıyor. Demek ki ülkedeki beğeni düzeyi bu.
Beğendiğiniz oyuncular var mı?
İsim vermeyecem ama bizim oyuncularımızı çok yetenekli buluyrum. Hatta o manken dediklerimiz icinden de iyiler çıkıyor. Kıvanç ve Kenan’da hiçbir eğitimi olmadan geldi ve kendilerini kabul ettirdiler. Tarık Akan’da bir artist yarışmasından geldi ama birinci sınıf oyuncu oldu. Ama Kıvanç ile Kenan tiyatro sahnesinde bir dakika kalamaz.
Genco Erkal kimdir?
28 Mart 1938 İstanbul doğumlu Genco Erkal, Robert Kolej’den mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nin Psikoloji bölümünü bitirdi. Genco Erkal, 1959 yılından başlayarak Türkiye’nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştıktan sonra, 1969 yılında, bugün de sanat yönetmeni olduğu Dostlar Tiyatrosu’nu kurdu. Gorki, Brecht, Sartre, Peter Weiss, Steinbeck, Havel, Tankred Dorst gibi yabancı yazarların yanı sıra, Aziz Nesin, Haldun Taner, Nâzım Hikmet, Can Yücel, Refik Erduran, Vasıf Öngören, Orhan Asena, Behiç Ak gibi Türk yazarların oyunlarını yönetti. Roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı, oyunlar çevirdi.
Değişik yıllarda birçok kez “yılın en iyi erkek oyuncusu”, “en iyi tiyatro yönetmeni” seçildi, yaşam boyu başarı ödülleri kazandı. 1982 yılında At ve 1983 yılında Faize Hücum filmleri ile “en iyi erkek oyuncu” dalında Antalya Film Festivali’nde iki kez Altın Portakal aldı.
2008 senesinde kendi yazdığı ve yönettiği Sivas’93 isimli belgesel tiyatro oyununu, Türkiye ve Avrupa genelinde tiyatroseverlere sunmuştur. Oyun 1993 yılında Sivas`ta Madımak otelinde yapılan katliamı konu almıştır. Sanatçı Çağan Irmak’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği Prensesin Uykusu filminde başrolde oynamıştır.