Friedrich Schrader ismini daha önce duydunuz mu… Eğer daha önce duymadıysanız, ama Osmanlı ve İstanbul’un tarihine meraklıysanız tanıyınca sevineceğinizden eminim. Alman gazeteci, yazar ve çevirmen Friedrich Schrader, 19 Kasım 1865’te doğmuş, 28 Ağustos 1922’de 57 yaşında ölmüş. Orientalist, Osmanlıca ve Arapça biliyor, Bizans ve sanat tarihi uzmanı. 1891-1918 yılları arasında İstanbul’da yaşamış. 1908-1917 arasında İstanbul’da Osmanlıca-Fransızca yayınlanan “Osmanischer Lloyd” gazetesinin kurucularından ve yayın yönetmeni…
İstanbul’da Robert Kolej, Alman Lisesi gibi çeşitli okullarda öğretmenlik, gazetelerde yazarlık, editörlük, yöneticilik yapmış, dönemin entelektüelleriyle iyi ilişkiler kurmuş, birçok Osmanlıca eseri Almanca’ya çevirmiş. İstanbul’da pek çok tarihi olaya tanıklık etmiş…
İstanbul’da yaşadığı 27 yıl boyunca, şehri keşfetmeye zaman ayırmış, İstanbul hakkında yazılar yazmış. Schrader gerçek bir İstanbul aşığı… Ömrünün yarısını İstanbul’da geçiren Schrader, geriye çok sayıda kitabın arasında bir de İstanbul kitabı bırakmış. “Konstantinopel: Geçmişi ve Bugünü” adlı kitap, yazarın 1908-1917 arasında Osmanischer Lloyd’da yayımlanan deneme ve izlenimlerinin bir derlemesi. Kitap, 1917 yılında Tübingen’de yayınlanmış…
Sosyaldemokrat/ sosyalist düşünceye sahip Schrader, İstanbul’dan Almanya’daki birçok gazetede ‘İştiraki’ (Sosyalist) rümuzuyla yazılar yazar. Schrader hakkındaki bilgilere göre, onun o dönemde İstanbul’daki Alman subayları “Türk’ten çok Türk” olmakla ve Türk milliyetçiliğini kışkırtmakla suçlayıp eleştirir. Bu yüzden İstanbul’daki Alman Askeri Misyonu tarafından dışlanan Schrader, son yıllarda gazeteden ayrılmak zorunda kalır. O sırada Arkeoloji Müzesi Müdürü olan Halil Ethem Eldem Bey (Osman Hamdi Bey’in kardeşi) ona sahip çıkmış… Onu İstanbul’un tarihi eserlerini derleme komisyonunun başına getirmiş. Schrader, Ermeni fotoğrafçı Agop İskender’le İstanbul’daki tarihi eserlerin dökümünü çıkarıp fotoğraflamaya başlamış.
Bu çalışma I. Dünya Savaşı kargaşasında 1918’de İstanbul’un İngiliz işgali sırasında hem yarıda kalmış, o zamana kadar yapılanlar da ortadan kaybolmuş…
İşgal kuvvetleri 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelince, İngilizler etkin bir kişi olan Schrader hakkında tutuklama kararı çıkarırlar. O da Aralık ayı başında İstanbul’u terkeden bir Alman gruba katılır… Ukrayna’ya giden Tigris (Dicle) isimli gemiye biner. Ama gemi çıkış izni beklerken 3-5 gün İstanbul’da Haydarpaşa açıklarında bekler… Bekleme uzayınca Schrader bir gün mürettabatın yardımıyla gemiden ayrılıp gizlice Pera’da oturduğu Doğan Apartmanı’ndaki dairesine gidip karısı ile son kez görüşür… Bu arada Kadıköy’de Haydarpaşa’da İstanbul’u terketmek için bekleyen Alman asker ve subaylar ile de görüşür… Alman askerler arasında olan oğluyla görüşmesine ise izin verilmez.
İngilizler İstanbul’da Schrader’in evini basıp tüm kitap ve belgelerine el koyarlar… Schrader’in Bulgaristan doğumlu İngiliz vatandaşı karısı ve bir çocuğu İstanbul’da kalır… Bir-iki sene sonra karısı ölür. Çocuğu önce Yahudilere ait bir kreşte kalır, daha sonra Almanya’ya döner… Muhtemelen II. Dünya Savaşı’nda o da ölür…
Binbir zahmetle bir İsveçli kadının yardımıyla Ukrayna üzerinden Almanya’ya giden Schrader o yıllarda bir süre Alman sosyal demokratlarının “Neue Zeit” gazetesinde, daha sonrada 1920-22 yılları arası muhafazakar-liberal eğilimli “Deutsche Allgemeine Zeitung” (DAZ) gazetesinde çalışmış… 1922 yılında ölen Schrader, Berlin’de Schöneberg mezarlığına gömülmüş.
Bunları niçin yazıyorum… Çünkü meslektaşım, değerli dostum Kerem Çalışkan yaklaşık 100 yıl sonra Schrader’in 1917’de Tübingen’de basılan kitabın izini sürüp buldu ve Türkçe’ye çevirdi. Remzi Kitabevi tarafından “İstanbul – 100 Yıl öncesine bir bakış” adıyla geçen yıl yayınlanan kitap büyük yankı uyandırdı, ilgi gördü. Schrader, 100 yıl önceki yazılarında Türk-Alman kültür alışverişinin yetersizliğini eleştiriyor, bunu aşmak için kendisi önde gelen Osmanlı/Türk aydınlarının eserlerini Almancaya çeviriyor. Kerem Çalışkan da onun kitabını Türkçe’ye çevirerek bu eksiği 100 yıllık bir gecikmeyle yerine getirip adeta Schrader’e borcumuzu ödemiş oldu.
“Ayrılık Çeşmesi”ni ise duymuşsunuzdur… İstanbul’da Kadıköy İlçesi’nde tarihi bir çeşme… 17. Yüzyılın başında yaptırıldığı sanılmakta… Çeşmenin tarihini Bizans dönemine kadar dayandıranlar da var… Bulunduğu sokak ve semt ile metro ve tren istasyonları da aynı adı taşır. Fatih Sultan Mehmet döneminden sonra doğuya sefere çıkan Osmanlı ordularının son hazırlıklarını tamamlayıp yola koyulmak için toplandığı yerdir. Ayrıca Mekke’ye gitmek üzere yola çıkan hacı kafileleri buradan uğurlandığı için buradaki çeşmenin adı Ayrılık Çeşmesi olarak halk diline yerleşmiştir.
Alman gazeteci Schrader, 1918’de Ukrayna üzerinden Almanya’ya gitmeden önce son kez Kadıköy’de o çeşmeye gitmiş veya civarından geçmiş. Ukrayna’ya gittiği Dicle (Tigris) isimli geminin güvertesinde 5 Aralık 1918’te “Ayrılık Çeşmesi” (Der Brunnen des Abschieds) isimli şiiri yazmış. Kerem Çalışkan, titiz bir çalışmayla bu şiiri Schrader’in “İstanbul’dan Kaçış” (Flucht von İstanbul) isimli notları arasından bulup çıkardı…
Kerem Çalışkan’ın çevirdiği şiir şöyle;
AYRILIK ÇEŞMESİ
Orada Kadıköy’de Bağdat Caddesi’nin başında
Uzun, gri, taşlarla döşeli yolun hemen yanında
Durur bir çeşme
Güneşler içinde…
Gerçi tatlıdır suyu, ama
Çöker ondan içenlerin üstüne
Dünyanın tüm acısı…
Veda Çeşmesi, Ayrılık Çeşmesi’dir adı,
Ve gözyaşlarından çimenler sarmıştır gri taşı
Ve yaşlı ağaçlarda
Eser sanki kabusun yeli,
Ve duyulur sonbahar fırtınalarında eskisi gibi, yitip giden vedanın sesi:
‘Allah korusun seni !’
Bak! Şu yolda gururla ilerleyen kervana
Davullar gümbürder, salınır at kuyrukları ve bayraklar üstünde
Ama giden adamların içinde, terkederken
İstanbul’un canlı, rengarenk, bildik sokaklarını,
İstanbul’un pazarlarını, direkli hanlarını,
Çınarlarından kuru yaprakların sessizce döküldüğü,
O kahvelerini, yaşamın tatlı bir düşe dönüştüğü,
Mavi deniz ufuklarını, beyaz köpüklü gururlu dalgalarıyla
Yüksek tepelerini, zirvelerinde rüzgarların gezindiği,
Hani bir zamanlar yüce ruhların eviydi
Çarpar kalpleri o adamların şimdi, zırhın, kaftanın, cübbenin altında
Çılgınca bir acıyla, çünkü yitip gider artık neleri varsa.
Bilinmedik yabancı ellere düşer yolu,
Sayısız tehlike gözler yolunu,
Beyaz atının üstünde yalnızca Hızır’dır koruyan onu…
Tanrıya seslenirken yolun başından
‘Allah’a Emanet olun’ yükselir her ağızdan
Bu koyu, elemli veda anından
Eşlik ederler çeşmeye kadar,
Babalar, evlatlar, oğullar, analar, kızlar, kadın erkek
Eğilir onlar eyerden bir kez daha
Çeşmeden bir yudum daha almaya
Yaşlı genç yanaklardan dökülür gözyaşı seli
Ve bir kere daha çarpıp yanarlar onlarca değerli bir kalbin ateşinde.
Sonra kervan gururla düzülür yola
Davullar gümbürder, salınır at kuyrukları ve bayraklar üstünde
Güneşler içinde,
Orada durur çeşme…
Kentler tarihin dinamizmi içinde bir değişim içindeler. İstanbul’daki değişim ise başdöndürücü… Her şey hızla değişiyor. Hüzünleniyoruz. İşte o anlarda İstanbul’a anlatan kitapları okumak belki de bu hüznümüzü bir an olsun unutturuyor. İstanbul’u yeniden keşfediyoruz. Böylece İstanbul’un çehresi fiziksel anlamda değişse bile belki de ruhunun aynı kaldığını hissediyoruz. Kerem Çalışkan’ın uzunca bir titiz çalışması sonucu ortaya çıkan “İstanbul: 100 Yıl Öncesine Bir Bakış” isimli kitap da öyle…
Schrader’in “Ayrılık Çeşmesi” şiiri de İstanbul’u anlattığı kitaba ilaveten bir başka anlam yüklü… Osmanlı dönemi çeşmeden ayrılan insanların duygu dünyasını, kendi ayrılışı ile bütünleştirip İstanbul’u algıladığı şekilde sentez yapıyor. Bence burada İstanbul/Kadıköy Belediyesi’ne büyük görev düşüyor. Hergün binlerce yolcunun geçtiği metro istasyonuna bu şiir ve Schrader’in bir maskı/büstü yerleştirilmeli… Bu öncelikle istasyonun adının tarihini vurgulayacak… Ama aynı zamanda en çalkantılı dönemde yıllarca yaşadığı İstanbul’un aşığı Schrader’i İstanbul’un envanterine kaydedecektir. Aradan 100 yıl geçse bile vakit henüz geç değil…
KAYNAKÇA
– Schrader, Friedrich Otto, Konstantinopel: Vergangenheit und Gegenwart, Tübingen J.C.B. Mohr, 1917 – 246 Seiten
– Schrader, Friedrich İstanbul – 100 Yıl Öncesine Bir Bakış. Çeviren Kerem Çalışkan. Remzi Kitabevi İstanbul 2015
– Schrader, Friedrich – İstanbul’dan Kaçış / Notlar
– C. Meyer-Schlichtermann, Prusya Elçiliği’nden Doğan Apartmanı’na. İstanbul-Beyoğlu’ndaki Bir Binayla Arsanın 130 Yıllık Tarihi. İstanbul 1992.
(Doğan Apartmanı İstanbul’da Beyoğlu’nda Serdar-ı Ekrem sokağında 1895’te İtalyan mimari tarzında yapılan bir binadır. İsmini o zamanki sahibi Kazım Taşkent’in İsviçre’de dağda kayak yaparken ölen oğlundan (Doğan Taşkent) almıştır. Bir avluyu üç yanından saran bina dört bloktan oluşur. Helbig adında Belçikalı bir tütün tüccarı aile tarafından 20 yılda blok blok olarak yaptırılmıştır. Muhteşem manzaralı çatısında ve dairelerde birçok film çevrilmiştir.)