Arthur R. von Hippel’in adını duydunuz mu ? Ben yaklaşık on yıl önce duymuştum. Duyduğum zaman da çok üzülmüştüm. Çünkü 19 Kasım 1898’de Almanya’nın Rostock kentinde doğan von Hippel, 31 Aralık 2003 sabahı ABD’de 105 yaşında ölmüş. Kendisiyle konuşmayı çok isterdim. Sanırım yazıyı okuyunca siz de benim gibi tanımayı çok istemiş olacaksınız.
* * *
Von Hippel, radarın mucidi ve aynı zamanda nanoteknoloji adı verilen moleküler malzeme biliminin de babası olarak niteleniyor bilim dünyasında… Babası Almanya’da dönemin en ünlü Ceza Hukuku Profesörü… Babasının ceza hukuku kitabı bu alanda temel kitap sayılıyor. Amcası dönemin ünlü göz hastalıkları profesörü… Tıp dünyasında onun bulduğu bir hastalığa “von Hippel Hastalığı” adı verilmiş…
* * *
Amcalarından biri Alman ordusunun önemli komutanlarından… Balkan savaşlarına katılmış… Diğer amcası Georg von Hippel ise bizim ünlü Midilli (Breslau) zırhlısının komutanı… Osmanlı subayı olmuş… Adı Tarabya’daki Alman Askeri Mezarlığı’nda yazıyor… Beş oğlundan üçü ABD’de kendi alanlarında ünlü profesörler ve Beyaz Saray danışmanlarından… Akrabaları arasında yazar, şair ve devlet adamının haddi hesabı yok…
* * *
Bunları niçin yazıyorum… Çünkü Arthur R. von Hippel, 1933 yılında Göttingen Üniversitesi’nde, Naziler’in baskısından kaçarak İstanbul’a gelmiş… Eşi, nobel ödüllü fizikçi James Franck’ın kızı Dagmar… Eşi Yahudi olduğu için baskıya maruz kalmış…
* * *
Önce trenle Trieste’ye, oradan da gemiyle İstanbul’a gelmiş… Beraberinde yine Nazi baskısından kaçan botanikçiler Prof. Heilbronn ve Brauner varmış. İngilizce hatıralarında, “Belki Atatürk’ün arkadaşı olacağım diye içimden gizlice seviniyordum. Onunla beyaz atlara binip dolaşmanın hayalini kuruyordum” diyor.
* * *
Kısa bir süre Kadıköy’de oturan Prof. von Hippel, daha sonra profesörler Heilbron, Brauner, Prager ve Freundlich’ler beş aile Bebek’te beş daireli boş bir apartmana taşınır. Yanında getirdiği ve içinde ders, laboratuar aletleri olan 18 sandığı aylarca gümrükten geçiremez… (Gümrükte yaşadıklarını hatıralarında uzun uzun anlatıyor)
* * *
Nihayet dersler başlar… Fizik, mühendislik dersleri veren von Hippel’e iki asistan tahsis edilir. Hatıralarında, “Biri zengin, diğeri fakir bir ailenin oğluydu. Zengin olan fakiri çekemezdi. Örneğin bütçe kısıtlıydı. Fakir olana kendim laboratuar önlüğü filan alırdım. Diğeri de mutlaka aynısı isterdi” diye yaşadıklarını detaylı yazıyor.
* * *
Bir gün yirmi kadar öğrencinin olduğu “Elektrik ve Uygulamaları” dersinde büyük elektrik jeneratörlerini Fransızca ve Almanca anlatan von Hippel, hatıralarında şöyle diyor“Anlattıklarımı ekonomi eğitimi görmüş bir tercümanım Türkçe’ye tercüme ediyordu. Detaya gerek olmadığını ve Türkiye’nin bunlardan şimdilik bir veya ikisine ihtiyacı olduğunu söyledim ve Türkiye’nin bu pahalı jeneratörleri ürettiği mallar karşılığından yurt dışından satın alabileceğini söyledim. Derste zengin ailenin oğlu asistanım da vardı.”
* * *
Ertesi gün kıyamet kopar. Von Hippel’e üniversitede öğrenciler veryansın eder. Gazeteler Türk düşmanı ilan eder. Gazeteler zaten onun profesör olmadığını, Almanya’da eski elbise tüccarı olduğunu yazar. Dekan çağırıp hiddetlenir. Üniversitede bir gün dersler yapılmaz. Von Hippel ne yapacağını şaşırır ve görür ki derste konuşması şöyle tercüme edilmiş; “Profesör detaya girmeye gerek görmüyor. Çünkü sizler zaten bunu anlayamayacak kadar aptalsınız. En iyisi Türkiye bu jeneratörleri patates, portakal satıp yurt dışından alsın.”
* * *
Kimseye derdini anlatamayan, beş yıllık iş sözleşmesi iptal edilip bir yıla indirilen Von Hippel ne yapacağını düşünürken Kopenhag’daki Niels Bohr Enstitüsü’nden gelen teklif üzerine, hemen eşi ve çocuklarını alıp Türkiye’den gider. Bir yıl sonra da zaten Amerikalıların çağrısı üzerine dünyaca ünlü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne (MIT) geçer. MIT’in en kıdemli öğretim üyelerinden olan Arthur von Hippel’i, emekli olduktan sonra da bırakmazlar. MIT’te “Atomdan Günlük Yaşama” adlı dersi verir. Ölümünden kısa bir süre öncesine kadar her gün mutlaka en az iki kilometre yürüyen bilim adamı geçirdiği ağır grip yüzünden ölmüş.
* * *
Geliştirdiği radarlar İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan von Hippel’e ABD Başkanı Truman tarafından özel takdir belgesi verilmiş. Malzeme bilimi ve mühendisliği alanında yeni buluşlara imza atan bilim adamlarına 1976’dan beri verilen Von Hippel Madalyası bu alandaki en saygın ödüllerden…
* * *
Bu bilim adamını keşke yaşarken tanısaydım… Başından geçenleri anlatsaydı… Talihsiz veya kasıtlı yapıldığını düşündüğünü tercüme olmasıydı yine de Türkiye’den gider miydi ? Kalsaydı neler yapmayı düşünüyordu ? Eski elbise tüccarı yakıştırmasını kim yapmıştı ? Türkiye ve Türkler hakkında ne düşünüyordu ? Daha sonra o tercüman ile irtibatı oldu mu ? Kapalı Çarşı’daki halı tüccarını anlatsaydı ? Apartman komşusu Profesör Kantorowicz’in başına gelenleri anlatsaydı ? Bu ve buna benzer şeyleri kendisi anlatamayacak. Ama kesin olan şey, ABD yerine önce Türkiye’yi tercih edip gelen böylesine değerli bir bilim adamını eski elbise tüccarı diye kaçırmışız… Acaba Türkiye’ye ve Türkler’e küs mü öldü ?
Çağın icadı olan Matbaa’yı yüzlerce sene ülkemize sokmayanlar, “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı ” şeklinde yalan haber yaparak İstanbul’da 6-7 Eylül olaylarını başlatıp Rum mozayiğini parçalayanlar ile Von Hippel’i de bilinçli bir tercüme hatası (!) ile Türk Düşmanı ilan edenler hep aynı karanlık zihniyettir.