Geçtiğimiz hafta, ABD’de “Başkanlık Seçimleri” yapıldı ve tüm dünyanın yakından takip ettiği bu seçimleri, Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump kazandı. Tüm dünyayı yakından ilgilendiriyordu, çünkü ABD hala süper güçtü, dünyanın siyasi, ekonomik ve askeri ağırlık merkezi doğuya doğru kayıyorsa olsa da hala tek küresel güçtü. Ayrıca ABD; yer yer karşı çıkışlar olsa da, Roma İmparatorluğu gibi, yer küreye hala siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik değerlerini ihraç eden güçlü bir yapıya sahipti. Aksi olsa; bu seçimlerle Amerika dışında kimse ilgilenmezdi!
Donald Trump ve Hillary Clinton arasındaki seçim yarışı ve kampanyalar, geçmiş dönemde tanık olduğumuz seçim yarışlarına hiç benzemiyordu. Özellikle; Trump’ın yürüttüğü kampanya sırasında Meksika, Hispanikler, Müslümanlar, NATO, Rusya, İran ve Suriye hakkında söyledikleri çok sıra dışıydı.
HILLARY, DAHA FAZLA SAVAŞ DEMEKTİ
Seçimlerden önce yazdık, anlattık ve tercihimizi ortaya koyduk; Hillary Clinton’ın daha fazla savaş demek olduğunu, kazanırsa Suriye’ye müdahale edileceğini, arkasında küresel nükleer savaşı bile göze almaya hazır Neocon’ların ve savaş lobilerinin olduğunu, kazanmasının PKK, PYD ve Gülen Cemaati’ne destek anlamına geldiğini söyledik.
Esasında bizim yaptığımız; kötünün iyisini seçmekti! Başka seçeneği olmayan Amerikan halkı da aynı şeyi yaptı ve kendisine sunulan seçenekler içinde en iyisini seçti. Halbuki; yerleşik güçler ve ana akım medya, halkı Hillary’i seçmesi için yönlendirdi ve zorladı, ama ters tepti. Tüm kamuoyu araştırma şirketleri seçim sonucu hakkında yanıldı, ya da yönlendirmek için Hillary’i önde gösterdiler.
KAPİTAL-FİNANS HILLARY’E DESTEK VERDİ
Seçim yarışı sırasında; popülizm, kutuplaşma, karşıtlık, belden aşağıya vuruşlar dahil, her şey vardı. Siyahlar, İslam kimliği ile var olanlar, göçmenler, Hispanikler, Yahudi Cemaati, Neocon’lar, küresel emperyalist sistemin yönetim merkezi konumunda olan Kapital-Finans, Hillary’ye destek verdi. Gülen Cemaati; Hillary’e açık desteğinin yanında,seçim kampanyasına yüklü miktarlarda bağışlar bile yaptı. Kendilerini ABD’nin sahibi olarak gören beyaz ve Hıristiyan çoğunluksa, Trump’ı destekledi.
ABD’de geniş halk kitleleri, durumlarından memnun değil. Ekonomi kötü, işsizlik artıyor, sosyal devlet yok denebilir. Paran yoksa; sağlık hizmeti yok, ölürsün Amerika’da! Ülke kaynakları dünya jandarmalığına gidiyor ama, bunun katma değeri halka dönmüyor.
SİYAH, KADIN, ÇEKİK GÖZLÜ
Amerika’daki seçim sonuçlarından anlayacağınız; halk küresel emperyalist çeteye dur dedi! Hillary seçilseydi, kötü olacaktı! Peki, “Trump seçildi, iyi olacak” diyebilir miyiz? Demek için hem erken, hem zor, ayrıca belirsizlikler çok!
Amerika’yı bir kişi yönetmiyor ve yönetmesine de müsaade edilmez. Obama geldiğinde tüm dünya sevindi; siyah olması ve Müslüman geçmişi ile barış getireceği sanıldı. Halbuki; bu görüntü vitrindi. Aynı düşünce ile bu sefer de kadın düşünüldü. Daha sonra da çekik gözlü planlıyorlardı. Ama vitrinde kim olursa olsun; ABD’nin rotası hep aynı kalacaktı.
HER YERDE VARLAR!
ABD’de derin bir devlet var. En az 50 senelik vizyonu olan, küresel planları var. Bu planları yapan, Amerika’nın en üst düzey üniversitelerinden üst düzey akademik kariyerle eğitim almış insanlarını çalıştıran, 50 bin kişilik ve 100 bin kişilik kurumları var. Başkanlar değişse de derin devletin hiç değişmeyen “Zbigniew Brezezinski” gibi isimleri var.
Evet, seçimleri Neocon’lar kaybetmişti ama; seçilen Donald Trump’ın da arkasında Neocon’ları temsil eden isimler var. Aynen Gülen Cemaati gibi; her partinin, her kurumun içinde varlar, Ateistlerin bile! Zaten, bu aklı onlara Neocon’lar vermişti!
JOHN F. KENNEDY’NİN AKIBETİNE UĞRAYABİLİR
Demem o ki; Trump’la beraber zaman içinde üslup ve strateji değişebilir ama nihai hedefler değişmez. Eğer bu hedefleri değiştirmeye kalkarsa; çok zorlanır, çok ısrar ederse ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy’nin akıbetine uğrayabilir. Çünkü durum; Jül Sezar’ın Galya seferi sonrasında Roma’ya geri dönerken, M.Ö.49’da Rubico Nehri’ni geçerken söylediği Latince “AleaIactaEst” sözünde olduğu gibidir. Yani; Amerika için zarlar atılmış ve ok yaydan çıkmıştır.
Trump’la beraber değişen üslup ve strateji paralelinde; ABD’nin Rusya, İran ve Suriye politikası da değişecektir. Bu; uzun dönemdir Brezezinski’nin, Çin’in üstesinden gelebilmek için yapılmasını istediği, stratejik işbirliği girişimidir. IŞİD’le çok ciddi mücadele edilecek ve Ortadoğu’da Obama’dan farklı olarak; Siyasal İslam desteklenmeyecek ve laik politikalara öncelik verilecektir. Bunun anlamı; bugün ülkemizin iktidarını gayri anayasal ve gayri hukuki biçimde fiili olarak elinde tutan ve Siyasal İslamcı ajandası olan gücü iyi şeylerin beklemediğidir.