Bu sütunda Vicdan kavramı üzerine daha öncelerde de yazmıştım.
İnternete baktığımda üç yazımla karşılaştım:
Vicdan (14.05.5), Vicdan Tutulması (tarih koymamışım), Hukuk ve Vicdan Üzerine (07.01.11).
Yine internetteki dökümde, eksikliğini çok sık duymuş olmalıyım ki pek çok yazımda bu sözcüğün geçmiş olduğunu gördüm…
Hukuk ve Vicdan Üzerine başlıklı yazıda, adından da tahmin edilebileceği gibi, bu iki kavram arasındaki ilişkiyi irdeliyor, vicdana aykırı olan şeyin hukuka uygun olamayacağı sonucuna varıyordum…
Ülkemizde hukukun epey zamandır içinde bulunduğu süreç, bu kavramın vicdandan çok neredeyse tam karşıtına, vicdansızlığa eşdeğer bir anlam taşımaya başladığını gösteriyor…
***
Vicdan kavramı Osmanlıca-Türkçe sözlükte inanç ve şuur sözcükleriyle de karşılanıyor. (Günümüz Türkçesinde şuur yerine bizim için çok daha açık ve kavranılması kolay olan “bilinç”i kullanıyoruz.)
Vicdan kavramı bence, onlardan da önce ahlak kavramını içeren daha geniş bir anlam alanıdır.
İnançlarımız, zorlayıcı olmadıkları, kimseye zarar vermedikleri ölçüde kişisel özgürlük alanı içindedir.
Fakat toplumu yönlendirme konumundaki kurum ya da kişilerin bilgiye, bilime, bilince aykırı konularda, zorlayıcı, dayatmacı olmaları, o topluma karşı işlenmekte olan bir suçtur.
***
Ülkemize bugün dayatılmış olan yeni anayasa ve başkanlık sistemi konuları, tam olarak böyledir.
Hangi amaç ya da inanç adına olursa olsun, bilimsel açıklamaları hiçe sayarak parlamenter sistemi yıkıp bir çeşit padişahlık kurumuna dönüş dayatması, bilinçsizlikten de öte bu toplumun geleceğini, kendi çocuklarının da içlerinde olduğu çocuklarımızın geleceğini karartacak vicdansızca bir ısrardır.
Toplumu medyanın yaydığı yalanlarla kuşatarak ülke içinde ve dışında savaş dayatması, çoğu genç ve yoksul halk çocuklarının yok edilmesini kutsal kavramları istismar ederek örtme çabası, evrensel hukukun temel ilkelerini hiçe sayarak insanların düşünceleri nedeniyle cezaevlerinde tutulmaları, hukukla, bilinçle, inançla bağdaşması olanaksız bir vicdansızlıktır.
***
Yeni bir yıl öncesinde bunları yazıyor olmaktan ötürü üzgünüm.
Fakat ne yapalım ki bunlar, yaşamaya, kabul etmeye zorlandığımız , fakat asla kabul etmeyeceğimiz gerçeklerdir.
İstanbul dışında (perşembe, akşamüstü) bu satırları yazmakta olduğum sırada, sonucunu diken üstünde beklediğim uzun süren duruşma sonrasında Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan’ın tutukluluklarının sona erdiği haberi yüreklere bir nebze de olsa su serpti…
Sıra şimdi, içlerinde gazetemizin sempatik ve yurtsever kantin işletmecisi Şenol’un da olduğu cezaevindeki Cumhuriyet yazar ve yöneticileriyle bütün düşünce tutuklularında…
Adı ve nedeni ister vicdansızlık, ister hukuksuzluk ister bilinçsizlik olsun; bütün bu toplumsal suçları işleyen ve işlemekte olanların evrensel hukuk ilkeleri, insanlık vicdanı ve bilinci önünde yenilgileri kaçınılmazdır.
2017’de hukukun, vicdanın, toplumsal bilincin ağır basması dileği ve umudumuzu ancak mücadele içinde diri tutabileceğimiz bilinci ve çağrısıyla….