“National Geography” belgesellerinde karşımıza sık sık çıkar. Bir yırtıcılar sürüsü, gövdece kendilerinden çok büyük bir başka hayvanı gözlerine kestirmişlerdir.
Bir ot obur olan bu iri hayvan tek başına ya da sürüsünün içinde ilerlemekteyken onu gözlerine kestiren yırtıcılar yanından yöresinden ufak ufak saldırıya başlarlar.
İri ot obur neler olup bittiğinin farkında değildir henüz.
Aptallığından, vurdumduymazlığından, ya da belki korkusundan, bir şey olmuyormuş gibi yoluna devam etmeyi sürdürür.
Yırtıcıların saldırısı artar ve sıklaşır.
Onlar kurnazdır ve kendi aralarında örgütlüdürler.
Çıkarları ortaktır.
Koca gövdeden koparılacak et parçalarından her birine bir pay düşecektir çünkü. Çok geçmeden, eğer sürü içindeyse sürüsünden koparılarak, tek başınaysa üstüne gitgide daha çok çullanarak o koca gövdeyi yere sermeyi başarırlar.
Gerisi bir yağma ve yırtıcılar için bir şölendir.
Ülkemizin bu gün içinde bulunduğu durum bu görüntüyü andırıyor.
***
AKP ileri demokrasi savlarıyla geldi ve ahmak liberallerin, birtakım eski solcu taslaklarının gözlerini boyamayı da başardı.
Sonra örnekteki yırtıcılar gibi, kurnaz ve örgütlü, hedeflerine adım adım ilerledi.
Bugün geldiğimiz noktada ileri bir demokrasiden değil, olabilecek en kötü, en baskıcı, en ikiyüzlü, en ürkütücü bir yönetim biçiminden söz edebiliriz.
Ülke siyasetinde yalan ve demagoji hiçbir zaman bu kadar ikiyüzlü bir kılığa bürünmemişti.
Cumhuriyet Türkiye’sinde alışık olunan şey, sağ ve sol arasındaki çatışmalardı ve bunların da yöntemleri, söylemleri belliydi.
Bu ise bambaşka bir şey…
Karşımızdaki güç gerekli gördüğünde kuzu postuna bürünerek sesinin en alt ve yumuşak tonundan konuşurken, bazen ve giderek çoğu kez yırtıcı dişlerini gösteriyor ve kararlı adımlarla hedefine doğru ilerliyor.
Gerçi ilerleyecek pek bir hedef de kalmadı.
Çünkü Cumhuriyet Türkiye’si yine örnekteki koca gövdeli, aptal ot obur gibi yerlerde ve gövdesinin etleri parça parça koparılmaktadır.
Kalbine ve beynine ulaşılması çok yakındır.
***
Her fırsatta “milletim” deyip duran, Cumhuriyet’e karşı işlediği suçları “milletim böyle istiyor” kılıfı ardında haklı ve yasal göstermeye çalışan bir siyasal iktidar, bu milleti ikiye böldüğünün ve bölünmüş bu iki parça arasında öfke, kin ve nefretin giderek dizginlenemeyecek bir hız ve şiddetle yükseldiğinin farkında değil mi?
***
AKP Türkiye Cumhuriyeti’ni teslim almıştır.
Ülkeyi bir iç savaşa doğru sürüklüyor.
Bu ABD emperyalizminin de istediği şey midir, bilmiyorum.
Fakat her ne olursa olsun, Cumhuriyetin teslim edilecek tek bir kalesi, tek bir kişisi artık kalmamıştır.
Ya örnekteki iri gövdeli, aptal ot obur gibi yırtıcılar tarafından parça parça edilerek yok edilmeyi kabul edecek; ya da kalbimiz ve beynimiz de yok edilmeden direnecek, silkinecek; her alanda, her ortamda, her olanağı kullanarak karşı koyacağız.
Bunun başka bir yolu ve çaresi yoktur.
(*) İçinde bulunduğumuz durumu başka bir yazıyla daha iyi özetleyemeyeceğim için, çok değil 5 yıl önce (30.03.12) bu köşede yayımlanan yazımın (sadece “Ülke AKP’ye Teslim” olan adını değiştirerek) bazı bölümlerini bir kez daha yayımlamak istedim… Önümüzdeki Cumartesi günü, halkoylaması öncesindeki son yazımda ise, “Hayır”ın artık ezberlenmiş olması gereken nedenlerini son bir kez sıralayacağım… A.B.