Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün tüm tarafların çıkarlarına olduğunu vurgulayarak; “Geçmişin baş ağrılarından artık kurtulmalıyız” dedi ve çözüm için Türk Askerinin çekilmesini ön koşul saydı.
Türk Askerinin Kıbrıs’tan gönderilmesi demek; Kıbrıs Türk Toplumu’nun, tecavüzcüsünün ve soykırımcısının insafına terk edilmesi demektir. Evet, Anastasiadis bunu istiyor. Ama bu cüreti göstermesinin nedeni; ülkemizi yöneten, her geçen gün daha fazla felakete sürükleyen, milli bir duruşu olmayan iktidar iradesidir.
Ölmüş Eşek Fiyatına
Bu iktidar iradesinin yalan yanlış dış politikaları, bu bağlamda Kıbrıs davasına göstermediği sahibiyet nedeniyle çok zemin kaybedilmiş ve bu yüzden Anastasiadis bu cüreti gösterebilmiştir. Bu zemin kaybedişin ilk ve en önemli kilometre taşı; 2004’de Annan Planı ile Kıbrıs’ın satılmasıdır. Rumlar, Kıbrıs’ı ölmüş eşek fiyatına almak istediklerinden, AKP İktidarı ile zamanın kendi lehlerine işleyeceklerini bildiklerinden, teklifi kabul etmediler.
Kıbrıs’ta Türk Askerinin bulunması; Kıbrıs’taki Türk Toplumunun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ve Türkiye’nin güvenliği açısından yaşamsal değerdedir ve asla vazgeçilemez. Buna karşılık Katar’da ise; hali hazırda ülkemizin güvenliği ve çıkarları açısından, bir üs açmak ve asker bulundurmak değil, üssü açmamak ve asker bulundurmamak gereklidir.
İktidarın Çıkarları İçin Üs Açıldı
Durum bunu gerektirmesine rağmen; ülkemizin çıkarları ve güvenliği için değil, ülkemizi yöneten iktidar iradesinin geçmişte yaptığı yanlış işler ve bağlantılar nedeniyle, kendi kişisel iktidarı, güvenliği ve çıkarları için Katar’da üs açılmış ve askerimiz konuşlandırılmaktadır.
Katar ve Suudi Arabistan’ın ne olup, ne olmadığını anlattığımız son iki köşe yazımdan sonra, sıkı takipçi bir okurumuz olan Yaşar Okşaroğlu bunun üzerine bir şiir yazmış ve meseleyi anladığının nişanesi olarak bize göndermiş.
Katar
Başımızdakiler olmuş, Emire ibriktar
Mangalda kül bırakmaz attı mı atar
Olan Mehmet’ime olur, değildir star
Yemen yetmedi mi şimdi de Katar
Kaptanı olursa büyük menfaattar
Memleket gemisi tabii ki batar
Mehmet’in babası olaydı muhtar
Arap çöllerinde olmazdı sancaktar
Yoktur ki toprağımız, birkaç yüz hektar
Yazdırsaydık kendimizi ampule taraftar
Çalardı Mehmet’im ay ışığında gitar
Canın cehenneme derdik ey Katar.
Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri
Yaşar Bey meseleyi anlamış! Ama halk anlamasın, geniş kitlelerde farkındalık olmasın diye; her gece yandaş ve ele geçirilmiş televizyonlarda kıymeti kendinden menkul, nemalandırılmış veya nemalandırılmak için yağdanlıkta sınır tanımayan adamlar, halkı kandırmak için Katar konusunda palavralar sıkıyorlar.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihin deneyimleri ile yoğrularak ve imbiklenerek tespit ettiği; “Akılcı olmak, karşılıklı güvene, saygıya ve yarara dayanan ilişkiler kurmak, din ve mezhep ekseninde dış politika ilişkisi inşa etmemek, komşuların iç işlerine karışmamak, Arap ülkeleri ile tarihi ve kültürel ilişkileri geliştirmek ama aralarındaki anlaşmazlıklarda taraf olmamak, Rusya’yı tahrik etmemek, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek ama çağdaş ülkelerin emperyalist emellerine alet olmamak” şeklinde bir kısmını özetleyebileceğimiz dış politika ilkelerinden ne yazık ki 2002’den bu yana vazgeçilmiştir.
Başımıza Gelen Felaketlerin Sorumlusu Kim?
Evet, halen ülkemizi yöneten iktidar iradesi, çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, “Yeni Osmanlıcı” hayali ve mezhepsel bakış açısı ve kendisini iktidara taşıyan dış güçlerin önüne koyduğu reçeteler nedeniyle, tarihin ve jeopolitik gerçeklerin ortaya koyduğu Cumhuriyetimizin dış politika ilkelerinden vazgeçmiştir.
Başımıza gelen felaketlerin, iliklerimize kadar teröre batmamızın, teröre yardım ve yataklık yapan Emirlere ibriktar olmamızın, Libya’da ve Suriye’de emperyalizmin vekalet savaşının ateşine odun taşımamızın, ülkemize en az 50 bini terörist olmak üzere, 4 milyon sığınmacının doluşmasının, Ortadoğu bataklığına dalmamızın, ekonomik çöküşün, turizmin bitişinin nedeni; iktidar ve onun yalan yanlış, niteliksiz, çapsız ve milli duruştan yoksun politikalarıdır.