İktidar, harıl harıl 15 Temmuz’a hazırlanıyor. Hazırlıklar kapsamında bazı anıtların dikilmesi de planlanmış. Bunlardan bir tanesi de Rabia! Yani Müslüman Kardeşlerin sembolü. İktidarın en yetkili ağzı bunun böyle olmadığını, Rabia’nın “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” kavramlarını temsil ettiğini söylese de tüm dünya bunun böyle olmadığını biliyor. Anadolu’da buna; “Çevir kazı yanmasın” derler.
Müslüman Kardeşlerin ABD tarafından terör örgütü listesine alınmasının eli kulağında olması, kazın çevrilmesinin yani Rabia’ya uyduruk bir anlamlandırma yapılmasının bir nedeni. Diğer bir nedeni de Türkiye’nin Müslüman Kardeşlerin ideolojik olarak iktidarda olduğu bir ülke olduğunun artık açık açık yazılıyor ve söyleniyor olması!
Hulusi Akar’a Katılmıyorum
Gelelim 15 Temmuz’da yaşadığımız kanlı ama başarı şansı olmayan girişime. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Meclis Darbe Komisyonu’na verdiği yazılı yanıtlarda; “Alınan tedbirlerle darbe öne çekildi ve akamete uğratıldı” demiş.
Sizi bilmem ama ben Hulusi Akar’a katılmıyorum. Alınan tedbirlerle darbe erken doğuma zorlanmış ve kontrollü olarak gelişmesinin önü açılmıştır. Yani demek istiyorum ki; ben Genelkurmay Başkanı olsaydım, darbe girişimi yapılamazdı, başlamadan engellerdim.
Darbe Kararı Pensilvanya’da Alındı
İktidarın ve iktidar yandaşlarının saldırgan itirazlarını duyar gibi oluyorum; “Böyle söylersen, FETÖ ile aynı cephede olursun. Çünkü onlar da bu bir kontrollü darbe ve arkasında Erdoğan var diyor”.
Bir kere, ben aynı şeyi demiyorum. Hiç şüphesiz darbeyi yapanlar iğneden ipliğe kadar Gülen Cemaati mensuplarıydı ve karar Pensilvanya’da alındı. Ben diyorum ki; darbenin yapılacağı istihbaratı alındı, alınan tedbirlerle erken doğuma yani halkın gözünün önünde cereyan etmesi için erken saatlere alınması ve kontrollü olarak gelişmesi sağlandı diyorum.
Niçin Darbe Girişimin İhtiyaç Vardı?
İktidarın başarılı olamayacak darbe girişimine üç nedenle ihtiyacı vardı;
- Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı ve Polis başta olmak üzere devletin içinde yapılanmasına bizzat iktidar tarafından imkân sağlanmış cemaati temizlemek, normal hukuk yöntemleri ile mümkün değildi. Bunu en iyi kendileri biliyordu.
- İktidar mensupları ile cemaat mensupları arasında dünya görüşü farkı yoktu. İhtiyaç duyulan en önemli fark; geçmişte ne yapıldığı değil, özellikle 17-25 Aralık 2013’den sonra Erdoğan’a biat edilip edilmediği idi! Ama bu ayrım hukuki değildi ve anormal bir düzene ihtiyaç vardı.
- İktidar hakkındaki suç iddiaları korkunçtu: Yolsuzluktan kara para aklamaya, Birleşmiş Milletlerin yaptırımlarını delmekten, Suriye’den petrol ve tarihi eser kaçakçılığına ve “Radikal İslami” örgütlere desteğe kadar birçok iddia… Bunlar; iktidardan düşmek, yargılanmak demekti! İktidarı hiç vermeyecek, hatta tek adam rejimine zorlayabilecek gelişmeye ve bahaneye ihtiyaç vardı.
Demem o ki; 15 Temmuz Darbe Girişimi halen ülkemizi yöneten iktidar iradesinin söylediği gibi “Allah’ın lütfu” değildi!
Biz de Pensilvanya’ya Gittik!
Şimdi de gelelim “Kontrollü Darbe” dediğimiz için, FETÖ ile aynı cephede olup olmadığımıza. Böyle bir suçlama yapabilmek için utanma, haysiyet, şeref, onur ve akıl gibi kavramları yok saymak lazım.
Biz ömrümüz boyunca sadece Gülen değil, tüm cemaatlerle mücadele ettik ve asla geçit vermedik. Bu yüzden saldırılarına hedef olduk. Hatta, herkesin el etek öpmeye gittiği Pensilvanya’ya biz de gittik. Ama el etek öpmeye değil, eylem koymaya ve kumpas operasyonlarının hesabını sormaya!
Biz Dışarıda, AKP’liler İçerideydi!
Biz Pensilvanya’daki Gülen malikanesinin dışında eylem koyarken, içeride AKP’li Milletvekilleri el öpüyor ve bağlılıklarını bildiriyorlardı. Biz eylem sırasında yaptığımız konuşmada Gülen hakkında “Bunlar darbe için hazırlanıyor” uyarısını yaparken, olayı haberleştiren Anadolu Ajansı muhabirini AKP İktidarı sansürledi, Türkiye’de duyulmasın diye!
Şimdi neymiş efendim; FETÖ operasyonu yapıyorlarmış! Kuyruklu yalan! FETÖ üzerinden İslami soslu tek adam rejimini inşa ediyorlar ve muhalefet edenlere operasyon yapıyorlar. Zaten AKP İktidarının yardım ve desteği olmasa, Gülen Cemaati darbe yapabilecek pozisyona gelemezdi! Bunun adı; yardım ve yataklık suçudur. Bu suçu işleyenler yargı önünde hesap vermedikçe, gerisi yalandır!
ABD Darbenin Neresindeydi?
Son olarak, 15 Temmuz Darbe Girişimindeki ABD’nin rolüne bir göz atalım. ABD bu darbe girişiminde hem yoktu, hem vardı! Yoktu, çünkü zamanın ABD Başkanı Obama ve yönetimi Türkiye’de başarılı olacak darbenin önünü açmamışlardı. Sadece Pentagon ve CIA içindeki bazı derin devlet kompartımanlarının Gülen Cemaatinin ne yapıp ne yapmadığından bilgileri vardı ve manipüle ediyorlardı.
Akla hemen şu soru geliyor; ABD Türkiye’de başarılı olacak bir darbe girişiminin önünü nasıl açardı? Geçmiş darbelerde yaptıklarını yapar, mevkidaşları (counterpart) vasıtası ile Türkiye’de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nı darbe yapması konusunda yüreklendirir ve destek verileceğini hissettirirdi. Ama ABD yönetimi bunu yapmadı.
Obama İstese Engelleyebilirdi!
Hulusi Akar, 15 Temmuz’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la darbe girişimi öncesinde yaptığı görüşme sırasında ve derdest edildiğinde Tuğgeneral Mehmet Partigöç “Sizi Gülen’le görüştürelim” dediğinde, darbenin arkasında Obama yönetiminin olmadığını biliyordu ve Erdoğan’a sadık kaldı!
Obama yönetimi darbenin arkasında yoktu ama darbe girişiminin yapılacağından haberi oldu. İstese, aynen 1995’de Azerbaycan’da yapılacak darbeyi zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in engellediği gibi engelleyebilirlerdi. Ama istemediler! Başarısız olacağı yüzde yüz olan darbe girişiminin kendi çıkarları açısından daha elverişli şartlar oluşturacağını değerlendirdiler.
İçişleri Bakanı Bilmiyordu!
Darbenin erken doğuma zorlanarak, kontrollü olarak geliştirilme planından herkesin haberi yoktu. Örneğin; İçişleri Bakanı Efkan Ala bilmiyordu! Darbe gecesi endişeye kapıldı, şüpheli hareketler yaptı ve bu yüzden istifası istendi!
Yukarıda ayrıntılarını anlatmaya çalıştığım “Kontrollü Darbe” planından haberi olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Eğer bunlar Meclis Darbe Araştırma Komisyonunda hesap verebilseydi, her şey anlaşılacaktı. Ama komisyonun başkanına verilen misyon; bu işin üstünü kapatmak ve bunları ifadeye çağırmamaktı!