19.2 C
Hamburg
Perşembe, Haziran 20, 2024

Mesut Özil, Almanya’yı ikiye böldü!

mesMesut Özil, flaş bir kararla Almanya Milli Takımı’nı bıraktığını açıkladı. Almanya Milli Takımı’nı neden bıraktığını yayınladığı bir yazı ile açıklayan Mesut Özil’in bu kararı Almanya basınında geniş yankı uyandırdı.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ
Foto:Instagram

Mesut Özil’in Almanya A Milli Futbol Takımı’nı bıraktığını açıklaması Alman basınında da geniş yer buldu. Almanya basınından bazı medya kuruluşları Mesut Özil’in milli takımı bırakmasını haklı bulurken, bazı kurumlar ise Mesut’un kararını eleştirdi.

Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Bild, veda haberini manşetten okuyucularına duyururken Özil’in bu kararı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çekilen resimden sonra yaşanan tartışmalar nedeniyle aldığını kaydetti. Bild, Özil’in bu karar için çok düşündüğünü ve yaşanan tartışmalardan sonra ırkçı söylemler hissettiği sürece bu formayı giymeyi düşünmeyeceğini aktardığını belirtti.

Spigel “Özil Alman Milli Takımı’nı bıraktı” başlığını atarken, kendisine karşı ırkçılık ve saygısızlık yapıldığını söyledi.

Augsburger Allgemeine Gazetesi, suçun Mesut Özil’de olduğunu belirterek, milli takım kapılarının kendisine tamamen kapandığını ifade etti.

Stern internet sitesi, Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tekrar fotoğraf çektirebileceğini ve bu durumdan pişman olmadığını dile getirdi.

Waz gazetesi ise “Özil suskunluğunu bozdu” başlığı ile tecrübeli futbolcunun milli takımından veda ettiğini okuyucularına duyurdu.

İŞTE AÇIKLAMANIN TAM METNİ

İşte Mesut Özil’in açıklamasının Türkçe tam metni:

“Son birkaç aydır canımı muhtemelen en çok sıkan şey Almanya Futbol Federasyonu (DFB) ve özellikle DFB Başkanı Reinhard Grindel’in bana karşı kötü davranışları oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olan fotoğrafımdan sonra Joachim Löw tarafından tatilimi kısa kesip Berlin’e gelmem ve durumu tekrar yoluna koymam için ortak bir açıklama yapmam istendi. Ben Grindel’e mirasımı, kökenimi ve fotoğrafın arkasındaki sebebi açıklamaya çalışırken o ise kendi politik görüşleri hakkında konuşmakla ve benim fikirlerimi küçümsemekle daha fazla ilgilendi. Onun üstten bakan tavrıyla, en iyisinin futbola ve yaklaşan Dünya Kupası’na odaklanmak olduğu kararına vardık. Bu yüzden Dünya Kupası hazırlıkları sırasında DBF Medya Günü’ne katılmadım. Gazetecilerin, Oliver Bierhoff’un Suudi Arabistan maçı öncesi TV’de verdiği bir röportajla tüm konuyu kapatmış olmasına rağmen, futbol yerine siyaset tartışmak isteyeceklerini ve bana saldıracaklarını biliyordum.

Bu süre zarfında ayrıca Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’le de görüştüm. Grindel’in aksine Cumhurbaşkanı Steinmeier, bir profesyoneldi ve ailem, kültürel mirasım ve kararlarımı gerçekten dinlemeye niyetliydi. Toplantının ben, İlkay ve Cumhurbaşkanı Steinmeier arasında geçtiğini ve Grindel’in toplantıya alınmayarak kendi siyasi ajandasını gazlayamadığı için üzüldüğünü hatırlıyorum. Cumhurbaşkanı Steinmeier’le ileri doğru bir atıp futbola odaklanabilmek adına konu hakkında bir ortak açıklama yapmayı kabul ettim. Ancak Grindel, açıklamanın ilk elden kendi ekibi tarafından değil de Steinmeier’in basın ofisinden yapılmasına sinirlenmişti

Dünya Kupası’nın bitiminden beri Grindel turnuva öncesi aldığı kararlar nedeniyle haklı olarak ciddi bir baskı altında. Son günlerde kamuoyunda da hareketlerimi bir kez daha açıklamam gerektiğini söyledi ve beni takımın Rusya’daki aldığı kötü sonucun önüne attı. Halbuki konunun Berlin’de kapandığını söylemişti. Şu an ben istediğim için konuşuyorum, Grindel istediği için değil. Artık yetersiz ve işini düzgün yapamayan birinin günah keçisi olmayacağım. Biliyorum, o fotoğraftan sonra benim Dünya Kupası kadrosuna alınmamı istemedi ve görüşlerini Twitter’dan düşüncesizce ve kimseye danışmadan paylaştı. Fakat Joachim Löw (teknik direktör) ve Oliver Bierhoff (menajer) arkamda durdu. Grindel ve destekçilerinin gözünde kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmenim. Almanya’da vergi ödememe, okullara bağışta bulunmama, milli takımla Dünya Kupası kazanmama rağmen hala toplumca kabul edilmiyor ve farklı muamele görüyorum. Alman toplumuna entegrasyon konusunda başarılı bir örnek olduğum için 2010’da Bambi Ödülü’nü aldım. 2014’te Almanya Federal Cumhuriyeti’nden ‘Gümüş Laurel Yaprağı’ ödülünü aldım ve 2015’te ‘Alman Futbol Elçisi’ydim. Ama açıkçası Alman değilim?.. Tamamen Alman olmak için gerekli ve benim taşımadığım kriterler mi var? Arkadaşlarım Lukas Podolski ve Miroslav Klose’nin, Alman-Leh olarak nitelendiğini duymadım. Öyleyse neden Alman-Türk olarak tanımlanıyorum. Ülke Türkiye olduğu için mi? Müslüman olduğum için mi? Burada çok önemli bir sorun yatıyor. Alman-Türk olarak tanımlama yapmak birden fazla ülkede ailesi olanları zaten ayırmak anlamına geliyor. Almanya’da doğdum ve eğitim aldım peki neden insanlar benim Alman olduğumu kabul etmiyor?

Grindel’in düşünceleri farklı yerlerde de bulunabilir. Bernd Holzhauer (bir Alman politikacı) bana Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fotoğraf çektirdiğim ve Türk kökenli olduğum için “keçi s*ken” dedi. Daha da ötesi Werner Steer (Alman tiyatrosunun orkestra şefi) Türkiye’de pek çok göçmenin memleketi olan Anadolu’ya “defolup gitmemi” söyledi. Daha önce de dediğim gibi beni aile kökenim nedeniyle eleştirmek ve taciz etmek, aşılması utanç verici olan bir çizgi ve ayrımcılığı bir politik propaganda aracı olarak kullanmak derhal o saygısız bireylerin görevlerinden istifalarıyla sonuçlanması gereken bir durumdur. Bu insanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan fotoğrafımı daha önce gizledikleri ırkçı eğilimlerini ortaya çıkarmak için bir fırsat olarak kullandılar ve bu toplum için tehlikeli. İsveç maçından sonra bir Alman taraftarın bana “Özil, s*ktir git Türk b*ku, defol Türk domuzu” demiş olmasından daha iyi bir örnek yok. Aileme ve bana yöneltilen nefret mesajlarını, tehdit telefonlarını ve sosyal medya yorumlarını tartışmıyorum bile. Bunların hepsi; geçmişte kalmış, yeni kültürlere açık olmayan ve benim de gurur duymadığım bir Almanya’yı temsil ediyor. Eminim ki, açık bir toplumu kucaklayan birçok onurlu Alman da benim gibi düşünüyordur.

Size gelince Reinhard Grindel, yaptıklarınızdan ötürü hayal kırıklığına uğradım ama şaşırmadım. Siz 2004’te Alman Parlamentosu’nun bir üyesiyken ve çifte vatandaşlık ile ilgili yasaya karşı oy kullanırken ve aynı zamanda İslam kültürünün birçok Alman şehrinin içine çok fazla işlediğini söylerken “gerçekte çok kültürlülük bir şehir efsanesi ve yalandır” iddiasındaydınız. Bu affedilemez ve unutulamaz.

DFB’nin ve başkalarının da bana davranışları artık Alman milli formasını giymeyi istemiyor olmama yol açtı. İstenmediğimi ve 2009’da bu formayı ilk kez giydikten bu yana elde ettiğim başarıların unutulduğunu hissediyorum. Çift vatandaşlığa sahip bir sürü oyuncunun bulunduğu bir ülkenin futbol federasyonunun başında, geçmişinde ırkçılık yapan kişiler çalışamamalı. Böylesi davranışlar temsil etmeleri gereken oyuncuların görüşlerini yansıtmıyor.

Tüm kederimle ve yakın zamanda yaşanan olayları çokça düşündükten sonra ırkçılık ve saygısızlığa maruz kalmış hissederken, artık Almanya’yı uluslararası düzeyde temsil edemem. Almanya formasını gurur ve heyecanla giyerdim ama artık aynı şeyleri hissetmiyorum. Bu kararı vermek çok zordu çünkü her zaman takım arkadaşlarım, antrenörlerim ve Alman halkı için her şeyimi verdim. Fakat Almanya Futbol Federasyonu üst düzey yöneticilerinin Türk kökenime saygı göstermemeleri ve beni bir siyasi propaganda aracına dönüştürmeleri, işleri dayanılmaz noktaya getirdi. Bunun için futbol oynamıyorum. Arkama yaslanıp öylece duracak değilim. Irkçılık asla ve asla kabul edilmemeli.”

 

Kaynak:Sözcü

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Mesut Özil, Almanya’yı ikiye böldü!

mesMesut Özil, flaş bir kararla Almanya Milli Takımı’nı bıraktığını açıkladı. Almanya Milli Takımı’nı neden bıraktığını yayınladığı bir yazı ile açıklayan Mesut Özil’in bu kararı Almanya basınında geniş yankı uyandırdı.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ
Foto:Instagram

Mesut Özil’in Almanya A Milli Futbol Takımı’nı bıraktığını açıklaması Alman basınında da geniş yer buldu. Almanya basınından bazı medya kuruluşları Mesut Özil’in milli takımı bırakmasını haklı bulurken, bazı kurumlar ise Mesut’un kararını eleştirdi.

Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Bild, veda haberini manşetten okuyucularına duyururken Özil’in bu kararı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çekilen resimden sonra yaşanan tartışmalar nedeniyle aldığını kaydetti. Bild, Özil’in bu karar için çok düşündüğünü ve yaşanan tartışmalardan sonra ırkçı söylemler hissettiği sürece bu formayı giymeyi düşünmeyeceğini aktardığını belirtti.

Spigel “Özil Alman Milli Takımı’nı bıraktı” başlığını atarken, kendisine karşı ırkçılık ve saygısızlık yapıldığını söyledi.

Augsburger Allgemeine Gazetesi, suçun Mesut Özil’de olduğunu belirterek, milli takım kapılarının kendisine tamamen kapandığını ifade etti.

Stern internet sitesi, Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tekrar fotoğraf çektirebileceğini ve bu durumdan pişman olmadığını dile getirdi.

Waz gazetesi ise “Özil suskunluğunu bozdu” başlığı ile tecrübeli futbolcunun milli takımından veda ettiğini okuyucularına duyurdu.

İŞTE AÇIKLAMANIN TAM METNİ

İşte Mesut Özil’in açıklamasının Türkçe tam metni:

“Son birkaç aydır canımı muhtemelen en çok sıkan şey Almanya Futbol Federasyonu (DFB) ve özellikle DFB Başkanı Reinhard Grindel’in bana karşı kötü davranışları oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olan fotoğrafımdan sonra Joachim Löw tarafından tatilimi kısa kesip Berlin’e gelmem ve durumu tekrar yoluna koymam için ortak bir açıklama yapmam istendi. Ben Grindel’e mirasımı, kökenimi ve fotoğrafın arkasındaki sebebi açıklamaya çalışırken o ise kendi politik görüşleri hakkında konuşmakla ve benim fikirlerimi küçümsemekle daha fazla ilgilendi. Onun üstten bakan tavrıyla, en iyisinin futbola ve yaklaşan Dünya Kupası’na odaklanmak olduğu kararına vardık. Bu yüzden Dünya Kupası hazırlıkları sırasında DBF Medya Günü’ne katılmadım. Gazetecilerin, Oliver Bierhoff’un Suudi Arabistan maçı öncesi TV’de verdiği bir röportajla tüm konuyu kapatmış olmasına rağmen, futbol yerine siyaset tartışmak isteyeceklerini ve bana saldıracaklarını biliyordum.

Bu süre zarfında ayrıca Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’le de görüştüm. Grindel’in aksine Cumhurbaşkanı Steinmeier, bir profesyoneldi ve ailem, kültürel mirasım ve kararlarımı gerçekten dinlemeye niyetliydi. Toplantının ben, İlkay ve Cumhurbaşkanı Steinmeier arasında geçtiğini ve Grindel’in toplantıya alınmayarak kendi siyasi ajandasını gazlayamadığı için üzüldüğünü hatırlıyorum. Cumhurbaşkanı Steinmeier’le ileri doğru bir atıp futbola odaklanabilmek adına konu hakkında bir ortak açıklama yapmayı kabul ettim. Ancak Grindel, açıklamanın ilk elden kendi ekibi tarafından değil de Steinmeier’in basın ofisinden yapılmasına sinirlenmişti

Dünya Kupası’nın bitiminden beri Grindel turnuva öncesi aldığı kararlar nedeniyle haklı olarak ciddi bir baskı altında. Son günlerde kamuoyunda da hareketlerimi bir kez daha açıklamam gerektiğini söyledi ve beni takımın Rusya’daki aldığı kötü sonucun önüne attı. Halbuki konunun Berlin’de kapandığını söylemişti. Şu an ben istediğim için konuşuyorum, Grindel istediği için değil. Artık yetersiz ve işini düzgün yapamayan birinin günah keçisi olmayacağım. Biliyorum, o fotoğraftan sonra benim Dünya Kupası kadrosuna alınmamı istemedi ve görüşlerini Twitter’dan düşüncesizce ve kimseye danışmadan paylaştı. Fakat Joachim Löw (teknik direktör) ve Oliver Bierhoff (menajer) arkamda durdu. Grindel ve destekçilerinin gözünde kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmenim. Almanya’da vergi ödememe, okullara bağışta bulunmama, milli takımla Dünya Kupası kazanmama rağmen hala toplumca kabul edilmiyor ve farklı muamele görüyorum. Alman toplumuna entegrasyon konusunda başarılı bir örnek olduğum için 2010’da Bambi Ödülü’nü aldım. 2014’te Almanya Federal Cumhuriyeti’nden ‘Gümüş Laurel Yaprağı’ ödülünü aldım ve 2015’te ‘Alman Futbol Elçisi’ydim. Ama açıkçası Alman değilim?.. Tamamen Alman olmak için gerekli ve benim taşımadığım kriterler mi var? Arkadaşlarım Lukas Podolski ve Miroslav Klose’nin, Alman-Leh olarak nitelendiğini duymadım. Öyleyse neden Alman-Türk olarak tanımlanıyorum. Ülke Türkiye olduğu için mi? Müslüman olduğum için mi? Burada çok önemli bir sorun yatıyor. Alman-Türk olarak tanımlama yapmak birden fazla ülkede ailesi olanları zaten ayırmak anlamına geliyor. Almanya’da doğdum ve eğitim aldım peki neden insanlar benim Alman olduğumu kabul etmiyor?

Grindel’in düşünceleri farklı yerlerde de bulunabilir. Bernd Holzhauer (bir Alman politikacı) bana Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fotoğraf çektirdiğim ve Türk kökenli olduğum için “keçi s*ken” dedi. Daha da ötesi Werner Steer (Alman tiyatrosunun orkestra şefi) Türkiye’de pek çok göçmenin memleketi olan Anadolu’ya “defolup gitmemi” söyledi. Daha önce de dediğim gibi beni aile kökenim nedeniyle eleştirmek ve taciz etmek, aşılması utanç verici olan bir çizgi ve ayrımcılığı bir politik propaganda aracı olarak kullanmak derhal o saygısız bireylerin görevlerinden istifalarıyla sonuçlanması gereken bir durumdur. Bu insanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan fotoğrafımı daha önce gizledikleri ırkçı eğilimlerini ortaya çıkarmak için bir fırsat olarak kullandılar ve bu toplum için tehlikeli. İsveç maçından sonra bir Alman taraftarın bana “Özil, s*ktir git Türk b*ku, defol Türk domuzu” demiş olmasından daha iyi bir örnek yok. Aileme ve bana yöneltilen nefret mesajlarını, tehdit telefonlarını ve sosyal medya yorumlarını tartışmıyorum bile. Bunların hepsi; geçmişte kalmış, yeni kültürlere açık olmayan ve benim de gurur duymadığım bir Almanya’yı temsil ediyor. Eminim ki, açık bir toplumu kucaklayan birçok onurlu Alman da benim gibi düşünüyordur.

Size gelince Reinhard Grindel, yaptıklarınızdan ötürü hayal kırıklığına uğradım ama şaşırmadım. Siz 2004’te Alman Parlamentosu’nun bir üyesiyken ve çifte vatandaşlık ile ilgili yasaya karşı oy kullanırken ve aynı zamanda İslam kültürünün birçok Alman şehrinin içine çok fazla işlediğini söylerken “gerçekte çok kültürlülük bir şehir efsanesi ve yalandır” iddiasındaydınız. Bu affedilemez ve unutulamaz.

DFB’nin ve başkalarının da bana davranışları artık Alman milli formasını giymeyi istemiyor olmama yol açtı. İstenmediğimi ve 2009’da bu formayı ilk kez giydikten bu yana elde ettiğim başarıların unutulduğunu hissediyorum. Çift vatandaşlığa sahip bir sürü oyuncunun bulunduğu bir ülkenin futbol federasyonunun başında, geçmişinde ırkçılık yapan kişiler çalışamamalı. Böylesi davranışlar temsil etmeleri gereken oyuncuların görüşlerini yansıtmıyor.

Tüm kederimle ve yakın zamanda yaşanan olayları çokça düşündükten sonra ırkçılık ve saygısızlığa maruz kalmış hissederken, artık Almanya’yı uluslararası düzeyde temsil edemem. Almanya formasını gurur ve heyecanla giyerdim ama artık aynı şeyleri hissetmiyorum. Bu kararı vermek çok zordu çünkü her zaman takım arkadaşlarım, antrenörlerim ve Alman halkı için her şeyimi verdim. Fakat Almanya Futbol Federasyonu üst düzey yöneticilerinin Türk kökenime saygı göstermemeleri ve beni bir siyasi propaganda aracına dönüştürmeleri, işleri dayanılmaz noktaya getirdi. Bunun için futbol oynamıyorum. Arkama yaslanıp öylece duracak değilim. Irkçılık asla ve asla kabul edilmemeli.”

 

Kaynak:Sözcü

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER