Edremit’te coşkulu kitap fuarı söyleşiler ve imzalar sürüyor. HalkTV’nin naklen de yayımlanan açık oturumu ilgi ile izlendi. Semra Topçu moderatörlüğünde Uğur Dündar, Ayşenur Arslan, Şaban Sevinç ve benim de katıldığım söyleşide, yeni yayın döneminde yapılacaklar gündeme gelirken, şüphesiz ki daha çok ülkenin durumu, niye ve nasıl bu duruma düşüldüğü, ABD’nin saldırısı gibi sıcak konular tartışıldı.
İktidar, büyük saldırı altındayız gerekçesi ile dolar yükselişini anlatmaya ve içine düşülen zorlukları yine bir dış düşmanın üzerine yıkmaya çalışıyor. Evet bu kez dış düşman var ve saldırısı doların 7’leri aşmasında en az 1 liralık bir köpük ve kaçış paniği yarattı.
Burada ana mesele, Trump’ın bir tweet’i ile ekonominin ve piyasaların nasıl bu kadar allak bullak olabildiği sorusu ve buna verilmesi gereken yanıttır.
Vahşi Batı’nın kovboyu bu tweet’i atarken, Türkiye’de piyasalarda bir panik havası yaratacağını bilmiyor muydu, biliyordu.
Nitekim daha sonraki açıklamalarında, Türkiye ekonomisi zaten sorunluydu itirafını yaptı Beyaz Saray sözcüleri.
Doların zaten 5 TL’ye tırmandığı, bunun da ekonominin zayıflığını gösterdiği, bir borç ekonomisinin her zaman bir krize gebe olduğunun Amerikalılar farkında değil miydi?
İktidar, Cumhurbaşkanı ve adamları, ülkeyi ekonomik olarak bu duruma sokmasalardı, zayıf, kırılgan bir ekonomi yaratmasalardı, Trump’ın bir tweet’iyle allak bullak olur muydu piyasalar?
Daha doğrusu, Trump sonuç vermeyeceği veya çok zayıf bir etki yaratacağı için, kendisini açmaza sokacak böyle bir tweet atma cesaretini gösteremezdi.
Bu açıdan bakıldığında, iktidar dış olumsuz etkilere son derece açık ve hemen bir sallayışla dibe vuran bir ekonomi yarattığı için Türkiye’nin bu durumundan birinci derecede sorumludur. Bu kaosun sahibidir.
Ulusal bir ekonomi yaratamamışlardır, 500 milyar dolara yakın dış borçla ancak dönebilen, sürekli yabancı sermayeye muhtaç, ama dışarıdan küçük bir fiske ile büyük çalkantılara giren bir ekonominin patronu bir iktidar var. Bu açıdan eğer hesap sorulacaksa, öncelikle tabii ki bu iktidardan sorulmalı.
İktidar ise zeytinyağı gibi üste çıkmakta, krizin sorumluluğunu Trump’a, dış düşmana yüklemekte ve yine politik bir manevra ile kendi seçmenini iktidar etrafında konsolide etmeye çalışmaktadır.
Bu ne kadar tutar bilmiyoruz, ama karşısında ağzı var dili yok, gerçekleri açıklama kampanyalarıyla halkı aydınlatmaya girişemeyen bir muhalefet olduğu için, olaydan yine mazlum ve masum olarak çıkacak gözükmektedir. Dahası suçlu koltuğuna muhalefet bile oturabilir sonunda.. Belki de bundan korktukları için sus pus bir duruma girdiler…
İktidarın da bir vizyonu yoktur. Dış sorunlar o kadar büyük ki, mesela Suriye, mesela İran ambargosu gibi bekleyen ve yakınlaşan büyük sorunların üstesinden gelebilecek kapasite bulunmuyor.
Edremit harika bir yer
Muazzam Kaz Dağları ile deniz arasında uzayıp kuzeye doğru giden olağanüstü bir bölge ve bu açıdan da yerli ve yabancı turizmin hücumuna uğruyor. Belediye Başkanı Kamil Saka yazın 1.3 milyona büyüyen nüfus yoğunluğu ile başa çıkmanın çabası içinde. Kaz Dağları’nda Şahin Tepesi’nde el değmemiş dağ sularının eşliğinde ve deniz manzarasında keyifli bir kahvaltı, arkasından Bostancıoğlu ailesinin müze kıvamında açtığı “Sarıkız Kazdağı Etnoğrafya Galerisi”, özel arkeolojik koleksiyonlu, Atatürk’ün Edremit gezisinden özgün fotoğraflar ve o zaman kullandığı özel fayton, Sabahattin Ali, Ali Ekber Çiçek, Tuncel Kurtiz, Sarıkız özel galerileriyle ve Kaz Dağları’nın efsaneleriyle Edremit’e büyük bir değer katmışlar. Sağ olsunlar.
Gölgede kahve içimi, gülsuyu gibi çeşitli şerbetleri, özel zeytinyağları ve hediyelik eşyalarıyla bir çekim merkezi yaratmışlar. Biz belediyenin otelinde konakladık, ama dağ eteklerinde Manastırhan Butik Otel gibi, birkaç yüzyıllık tarihi çınarlı güzel yerleri de var.
Deniz mi Kaz Dağı mı..
Kaz Dağları!