17.2 C
Hamburg
Pazar, Haziran 2, 2024

Tabiat Korkakları Sevmez!


Tiyatro Köprüsü Festivali kapsamında Hamburg’da gelip “Medea” adlı oyunda rol alan Zelal  Sevda Gündüz, Elbe Express’e verdiği röportajda, Hamburg’un tiyatroya, özellikle de müzikallere olan ilgisiyle ve sanatla iç içe bir kent olduğunu ifade etti.

Elbe Express Özel Röportaj: Mehmet ATAK

Son yıllara nazaran oldukça yoğun bir Tiyatro gösterimi yarışına sahne olan Almanya’nın medya, kültür ve turistik liman şehri Hamburg, ünlü tiyatro grupları ve oyuncularının akınına uğradı. Bunlardan biri de “Medea” adlı oyunda tek başına başarılı bir performans ortaya koyan Zelal Sevda Gündüzdü. Düşüncelerini dobra dobra ve açık yüreklilikle ortaya koyan Zelal Gündüz, “Türkiye’de devasa alışveriş merkezleri AVM’ler , Hamburg’da ise Sanat Merkezleri yükseliyor” dedi.
İşte tiyatro sanatçısı Zelal Gündüz’le söyleşimiz:
* MEHMET ATAK: Zelal Hanım, kısaca özgeçmişiniz ve tiyatroya ilginiz konusunda bizi aydınlatır mısınız?
– ZELAL SEVDA GÜNDÜZ: Varto’da doğdum büyüdüm. İstanbul’a tiyatro okumak için geldim ve kaldım. Tiyatro ve oyunculuğa karşı ilgim hep vardı. Çocukken
hayranlıkla izlediğim sinema oyuncularını, insanları ve şarkıcıları taklit eder, çevremdekileri güldürürüdüm. En sevileni de, tayt üzerine iç çamaşır geçirmiş Michael Jackson taklidiydi. Okulda müzik ve resim dersleri olsa da tiyatro hiç olmadı; hâlâ da yok maalesef. Buna rağmen bayram piyeslerinde başrol verilir ve şarkılar söyletilirdim. İlk tiyatro oyununu, İstanbul’a geldiğim ilk zamanlarda izlemiş ve sahnede olmak istemiştim. Bu istenç beni Tiyatro okumaya itti.
* MA: Zelal Hanım, Hamburg’a gelişinizle, bu kentteki tiyatro faaliyetleri, temaslarınız ve izlenimlerinize biraz değinir misiniz?
-ZG: Almanya’nın bu güzel liman kentine, Hamburg Tiyatro Festivali kapsamında Mut Theater‘in davetlisi olarak geldim ve oyunun ilk prömiyeri burada oldu. Bundan sonra da yurt içi ve dışında sahnelenmeye devam edecek. Hamburg’da çok fazla oyun izleme vaktim olmadı. Yoğun ve hızlı geçti zaman.
Festival kapsamındaki oyunlardan ancak bir kaçını izleyebildim. Fakat oyunlarına gidemesem de şöyle bir göz gezdirdiğim, oturup bir kahvesini içtiğim tiyatro mekanları da oldu. Canlı, özgür ve renkli atmosferi, Hamburg’un sanata ve tiyatroya, özellikle de müzikallere olan ilgisini gözler önüne serer nitelikte.
Hamburg gibi her yönden gelişkin ve hayranlık uyandıracak güzellikte bir kentin sanatla bu kadar iç içe olması beni pek şaşırtmadı açıkçası. Bu kadar kısa
zamanda fikir edinmede pek acele etmesem de, tanıştığım çevrelerin bende pozitif izlenimler uyandırdığını söylemeliyim. Çok memnun kaldım.
* MA: Anadolu’daki çoğu kentlerimizi hariç tutacak olursak; İstanbul, Ankara, İzmir gibi kalabalık merkezlerimiz ile 1,8 milyon nüfuslu Hamburg arasında sanatsal yönden tarafsız gözle bir mukayese ve tespitleriniz neler olabilir?
SALONLAR KAPANIYOR, AVM’LER YÜKSELİYOR FAKAT..
-SG: Memlekette tiyatro sahneleri ve tiyatrolar bir bir kapanıp, güzelim salonlar AVM’lere dönerken, burada güzelim mekanlar tiyatro, sanat ve kültür mekanlarına dönüşüyor.
Memlekette ne kadar AVM varsa, burada ve Avrupa kentlerinde de o kadar sanat mekanları var. Hele hele Elbe Nehri kenarında şu son yapılan, büyük ve küçük salonlarıyla kafeleri ve muhteşem manzarasıyla devasa Elbphilharmonie binası!.. Bizde AVM’ler devâsa olurken, burada sanat mekanları oluyor.
(MA :Gerçi şu anda modern bir Türkiye var ama,  Tiyatro sanatçısı Zelal Gündüz’ün bu AVM’li  mukayesesi, seyyah Evliya Çelebi’nin 1600’lü yıllarda gördüğü Avrupa ile Osmanlı ülkesi arasındaki farkı anlatan meşhur “Gezdim Frenkistan’ı, mâlikâneler kâşaneler gördüm.. Gezdim Mülkü İslam’ı,  harabeler, viraneler gördüm” meâlindeki sözünü çağrıştırdı, nedense.)
* M.A: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, adını büyük ustadan alan Muammer Karaca Tiyatrosu’nun en kısa zamanda onarılıp hizmete açılacağını açıkladı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz ?
ZG: Olumlu hem de çok olumlu, tabii ki.
ÜLKEMİZİN DİL ZENGİNLİĞİNDE ZAZACA BİR OYUN
* MA: Hamburglu tiyatro severler ilk kez bir kadın tarafından tek kişilik Zazaca bir oyun izlemiş oldular. Peki, neden Zazaca?

-ZG: Tam Medealık da ondan.
* MA : Medea adı nereden geliyor ?
-ZG:
Medea aşkı için ülkesinden başka bir ülkeye gelin gidiyor ve orada hep öteki olarak kalıyor. Barbar olarak aşağılanıyor ve en sonunda tek güvencesi olan kocası tarafından terk edilip yapayalnız bırakılıyor.
Ben de İstanbul’a okumaya geldiğimde pek de kolay şeyler yaşamadım. Adaptasyon süreçleri pek bir sancılıydı. O da iki dilli ve iki kültürlü bu anlmada, tıpkı benim gibi. 90’lar ve 2000’ler pek bir sertti bizim için. Medea bir çok anlamda kendime en yakın hissettiğim karakter. Kemal Kocatürk ne yaptığını iyi bilen çok akıllı bir yönetmen bu anlamda.
Kaldı ki zazakî ya da asıl adıyla kirmanckî benim ilk öğrenip konuştuğum ve kendimi, dünyamı tanımladığım bir dil. Bu yüzden de ilk göz ağrım. Yazık ki bu ilk göz ağrım, yok olmaya yüz tutmuş diller arasında ve ben bu ilk göz ağrımın yok olup gitmesine göz yumamayacağımı biliyorum. Ki yok olup giden bir çok dil var, bu zaten son derece iç yakıcı bir durum. Her halk asimilasyonla mücadele ederek diline sahip çıkmalı ve bu uğurda çalışmalı.
Diller büyük zenginlikler, renkler ve kültürlerdir çünkü. Unesco’nun, bir çok ülkede, tehlike altında olan dillere yönelik koruma programları var; kültür, eğitim, iletişim ve bilim gibi alanlarda. Bu alanlarda dillerin güçlendirilmesi için çalışan Unesco’nun, Türkiye’de yürüttüğü bir dil koruma programı maalesef yok. Bunun olması için bir şeyler yapılmalı bir an önce. Ben üç yıldır ingilizce’den kirmanckî ve türkçe’ye çeviriler yapıyor, yıllardır zazakî oyun, makale,şiir ve hikaye yazıyorum. Zazakî’nin sanata yatkın şiirsel melodisi de sanatıma entegre etmemi kolaylaştırıyor. Koro’nun haykırışları çocukluğumun tek kelime Türkçe bilmeyen, yalın Zazakî konuşan, rengarenk giysileri ve kofîleriyle o yaşlı kadınların ağıtlarını,feryatlarını hatırlatır bana hep. Aynı şiirsel melodi, aynı tat. Ben tiyatro okuduktanve dillerle haşır neşir olduktan sonra bunu çok daha iyi kavradım. Belki de bu yüzden tiyatro’da klasik oyunların koro ve kahinleri beni hep daha derinden etkilemiş ve bu benzerliği daha bir farketmemi sağlamıştır.
* MA: Anadolu diller açışından çok zenginliğe sahip.. Başka dillere de ilginiz var mı?
-ZG
: Lazca ve Ermenice de bana şiirsel gelen diğer diller. Heyamo adlı lazca bir şarkı söylüyorum kayıttan ve oyunun başlangıcında çalıyor. Oyunla bütünselliği ise bir harika. Zaten Medea da Laz’dır ve adı “beklenti, umut” anlamına gelen medi/meti’den gelmektedir.
* MA: Oyun esnasında erbane çalıyor, çıplak sesle canlı ağıtlar yakıyorsunuz zaman zaman ve bu da oyuna ayrı bir güzellik katıyor. Müzisyen misiniz aynı zamanda?
-ZG: Hayır değilim. Müziğe aşık, şarkı yazıp söylemeyi ya da yorumlamayı seven biri desek daha doğru olur.
MEDEA CESUR BİR KADIN TİPİ, FAKAT !..
* MA: Peki, neden Medea?

-ZG: Medea, çok önemli bir düşünür ve şair olan Euripides tarafından kaleme alınmış. Zamansız ve zarif bir karakter olmasının yanı sıra çok güçlü ve yıkıcı bir karakter de aynı zamanda. Kraliyet ve tanrı/tanrıça soyundan gelmesi de gücüne güç katıyor. Gücünü dedesi güneş tanrısı Helios, annesi büyü tanrıçası Hekate ve babası Colchis Kralı’ndan alan bir tanrıça prenses. Düşmanlarına yıkım salarken, dostlarına şifa dağıtır Medea. Duruma göre savaşların kaybedilmesini ya da kazanılmasını sağlar. Tıpkı kendisini temsil eden Colchicum (Vargit) çiçeği gibi. Yani koşullara göre şifa ve yıkım dağıtabiliyor. Aşkı için vatanına, babasına ihanet etmeyi, kardeşini bile öldürmeyi göze alırken, aşkına ve kendisine yapılan ihaneti affetmeyip, kocasının nişanlısını, babasını ve bununla da yetinmeyip, sırf kocasının bütün yaşam umudunu yitirmesi ve acılar içinde kıvranması için çocuklarını bile öldürmeyi göze alabiliyor.
Fakat bana göre, bunu daha çok, çocuklarını, düşmalarına ezdirmemek ve onları bekleyen karanlık bir gelecekten kurtarmak için yapıyor. Çünkü o zamanlar kadınlar dul ve bekar kalarak yaşayamaz ve evlenecekleri kişiye çocuklarıyla gidemezdi. Onları geride bırakmak zorunda bırakılırlardı hep. Bu yakın geçmişe kadar bir çok gelenekçi toplumda da hala süregelen bir durumdu. Bugün bile daha bu tür gelenekçi toplumlar yok değil. Bunun yanı sıra artık gidip sığınabileceği bir memleketi ve ailesi de yoktur Medea’nın ve tam da bu yüzden klasik oyunların en etkileyici olanlarından biri,
hatta başı bile çekiyor denebilir. Tiyatro tarihinde çok önemli bir yeri olan bu oyun, erkeğin acımasız dünyasındaki kadının varoluş hikayesidir. Tabii bu kadın Medea gibi gücünün farkında, büyücü bir prenses ve tanrıça olunca intikamı da benzersiz oluyor. Medea çok cesur, akıllı ve tabiatın korkakları sevmediğinin de son derece bilincinde olan bir karakter.
Medea’da her kadın bir nebze de olsa kendini bulacağından, yazık ki hâlâ güncel kalabiliyor. Hele ki bende apayrı bir yeri vardır Medea’nın. Zaten bu oyunu
oynamayı çok isteyişim ve de içime işlemesi de bundan. Çünkü benzer şeyler yaşadığımızı söylemeliyim. Ben, annem ve kızkardeşlerimin babam gider gitmez,
(çünkü babam kızlarını kollayan ve bu bu uğurda oğullarına meydan okuyan biriydi) mirastan men edilmemiz için evimizden, barkımızdan, ocağımızdan
kovulmamız, üstümüze örülen çoraplar, iftiralar, zalimlikler dudak uçuklatan türden… Sadece kadınların topraktan pay almamaları, bunu hakketmediklerini düşünmeleri yüzünden olmadık zalimliklere maruz kalmak kaçınılmaz olabiliyor.
* MA : Peki bunları yapanlar kim?
-ZG: Bunu yapanlar, en başta Biyolojik erkek kardeşleriniz.. Kim bunlar? Türk ve kürt sol geleneğinden gelen, Marksist olduklarını iddia eden, kadın hakları savunucuları gibi görünen kişiler. Böyle olunca her şey daha bir karmaşık hal alabiliyor ve bunu yaptıklarına inanmayanlar olabiliyor. Hak hukuku sadece kendi için tanıyan, bu gelenekçi kadın düşmanlığı, sizi doğup büyüdüğünüz ana baba ocağından uzaklaştırmak, toplum içinde, toplumdan dışlanıp kaybetmeniz için kadınlığınıza kadar dil uzatıp, özel hayatınızı sorgulama ve kara çalma raddesine kadar gelebiliyor. Ve bu noktada size, zırhlarınızı kuşanıp  bu zâlimliklerle savaşmanız dışında bir seçenek kalmıyor maalesef. Neyse ki kuşandığınız bu zırhlar, hak ve hukuk oluyor günümüzde, Medea’nın yaptığı gibi ölümcül yıkımlar değil.
CEZAEVLERİ TEDAVİ MERKEZLERİNE DÖNÜŞMELİ
Bir çok kadının, ataerkil düzende erkekler tarafından yaşadığı, psiko-sosyal ve fiziksel şiddet maalesef hâlâ güncel. Eğitim seviyeniz, zaman, çağ ne kadar
ilerlemiş olursa olsun bu değişemeyebiliyor. Hatta bazı yaşananlar Medea’yı bile geride bırakır mahiyette günümüzde, ne yazık ki. Şimdi hak hukuk var neyse ki.. Psikolojik destekler ve kendinizi geliştirme biçimleri var. Dolayısıyla bunlar bizi Medea gibi ürkünç şeyler yapmaktan alıkoyuyor. Çünkü haksızlık, adaletsizlik, ve üzerinizdeki baskı ve mobingler sizin mental ve fiziksel sağlığınızı derinden etkileyebiliyor. Zaten insanlara daha çok, suçlu yerine hasta olarak yaklaşmalı  ve cezaevleri tedavi merkezlerine dönüşmeli bana göre. Ki gelecekte böyle olacağını düşünüyorum. İskandinav ülkelerindeki suç oranlarının düşüklüğü de bu yüzden değil mi?
Yanı sıra rahatlıkla şunu söylemeliyim ki; memleketimiz, eş dost ve akraba (baba tarafı olan akrabalar dışında) herkesin bizi kucaklaması, hukukun yanı sıra harikulade moral oldu bizim için. Bu yüzden genel olarak düşünen, sorgulayan, vicdanının sesine kulak veren derinlikli insandan umutluyum ben. Primat
davaranışlar ve primitivlik gittikçe azalıp yok olacak diye düşünüyor ve umut ediyorum.
Medea ve günümüz… Binlerce yıl öncesi ve şimdi… Düşündürücü değil mi?
* MA: Oyunun prömiyeri gurbet elde, Hamburg’da oldu. Peki Türkiye’de de Medea oyunu sahnelenecek mi?
-ZG:
Elbette.
FİKİRLER VE KALEMLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZLEMİ
* MA: Kültür bakanlığı ya da herhangi bir kurumdan destek alıyor musunuz?
– ZG
: Hayır. Başvurmadık açıkçası, ama oyunumuzu özgürce sahneleyebilmek en büyük destek olur bizim için. Türkiye’de sanat ve sanatçıların durumu, kapanan
sahneler, kaldırılan oyunlar, biliyorsunuzdur… Umarım ama öyle çok umarım ki, sanat, kültür ve bilim artık nefes alabilsin bu güzelim memlekette. Yürüyen
somurtkan yüzler, yerini aydınlık, umut dolu gülümsemelere, bilge, özgür, üretken zihinlere bırakabilsin çok geçmeden. Fikirler, kalemler özgürleşebilsin artık. Tıpkı burası gibi. Bu uğurda, oyunun yönetmeni Kemal Kocatürk’ün, onurlu ve dik
duruşuyla ödediği bedelleri de unutmamak lâzım.
* MA: Oyundaki beden kullanımı için özel bir çalışmanız oldu mu?
– ZG:
Daha çok yönetmenin dediklerini baz alarak ve eşsiz oyunculuğuna hayran olduğum Zoe Caldwell’i izleyerek çalıştım.
* MA: Hamburg’a veya Almanya’ya tekrar gelecek misiniz?
– ZG:
Tabii ki.. Oyunumuzu sahneleyecebileğimiz kadar salon ve katılabileceğimiz kadar festivaller ve oyunumuzla dünyayı arşınlayabilmek en büyük arzumuz.
* MA: Bir mesajınız var mı okuyucularımıza?
KADININ GÜCÜ SAVAŞLARI BİLE ENGELLEYEBİLİR
– ZG:
Kadın ve erkek ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı. Ve bu da doğru dürüst, empatik ve köklü, derinliği olan bir eğitim sistemiyle mümkün. Buradaki eğitim sistemi o kadar farklı ki, çok imrendim açıkçası. Çocuklar görme engelli eğitimlere dahi tâbi tutuluyor. Herkesle, her şeyle empati kurma eğitimleri var. Herkesin özgürlük alanlarına saygı duymak bizi yozlaşmadan uzak tutacak en önemli şey.
Ben de görme engelliler eşliğinde kapkaranlık mekanlarda bu deneyimi yaşadım ve gerçekten inanılmaz güzel ve yararlı bir şey olduğunu gördüm. O zifiri
karanlıktan çıktıktan sonra, bir buçuk saat önceki biri değilsinizdir artık ve yepyeni, bambaşka bakış açıları eklenmiştir size.
Kadınların kendi güçleri ve sesleri var, tek yapmaları gereken bunun bilincine varmak ve bu güçleri ortaya çıkarmaktan korkmamak. Çünkü doğası gereği kadın
doğurup yaratır. Dolayısıyla, varoluşunu iyi bilmeli ve güzellikler yaratmalı durmadan.
Savaşları bile engelleyebilecek gücü var kadının. Testesteronun aksine, östrojen barışçıldır. Dolayısıyla kadın hayatın her alanında kendini gösterip, negatifleri pozitife çevirebilme cesareti gösterebilmeli. Cesur olmalı, çok cesur !..
TABİAT KORKAKLARI SEVMEZ
Aptallar cesur olanları sevmez, korkar çünkü. Aklıselim ise bayılır cesarete. Tıpkı tabiat gibi !..
* MA: Bu güzel söyleşi için  teşekkürler..

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Tabiat Korkakları Sevmez!


Tiyatro Köprüsü Festivali kapsamında Hamburg’da gelip “Medea” adlı oyunda rol alan Zelal  Sevda Gündüz, Elbe Express’e verdiği röportajda, Hamburg’un tiyatroya, özellikle de müzikallere olan ilgisiyle ve sanatla iç içe bir kent olduğunu ifade etti.

Elbe Express Özel Röportaj: Mehmet ATAK

Son yıllara nazaran oldukça yoğun bir Tiyatro gösterimi yarışına sahne olan Almanya’nın medya, kültür ve turistik liman şehri Hamburg, ünlü tiyatro grupları ve oyuncularının akınına uğradı. Bunlardan biri de “Medea” adlı oyunda tek başına başarılı bir performans ortaya koyan Zelal Sevda Gündüzdü. Düşüncelerini dobra dobra ve açık yüreklilikle ortaya koyan Zelal Gündüz, “Türkiye’de devasa alışveriş merkezleri AVM’ler , Hamburg’da ise Sanat Merkezleri yükseliyor” dedi.
İşte tiyatro sanatçısı Zelal Gündüz’le söyleşimiz:
* MEHMET ATAK: Zelal Hanım, kısaca özgeçmişiniz ve tiyatroya ilginiz konusunda bizi aydınlatır mısınız?
– ZELAL SEVDA GÜNDÜZ: Varto’da doğdum büyüdüm. İstanbul’a tiyatro okumak için geldim ve kaldım. Tiyatro ve oyunculuğa karşı ilgim hep vardı. Çocukken
hayranlıkla izlediğim sinema oyuncularını, insanları ve şarkıcıları taklit eder, çevremdekileri güldürürüdüm. En sevileni de, tayt üzerine iç çamaşır geçirmiş Michael Jackson taklidiydi. Okulda müzik ve resim dersleri olsa da tiyatro hiç olmadı; hâlâ da yok maalesef. Buna rağmen bayram piyeslerinde başrol verilir ve şarkılar söyletilirdim. İlk tiyatro oyununu, İstanbul’a geldiğim ilk zamanlarda izlemiş ve sahnede olmak istemiştim. Bu istenç beni Tiyatro okumaya itti.
* MA: Zelal Hanım, Hamburg’a gelişinizle, bu kentteki tiyatro faaliyetleri, temaslarınız ve izlenimlerinize biraz değinir misiniz?
-ZG: Almanya’nın bu güzel liman kentine, Hamburg Tiyatro Festivali kapsamında Mut Theater‘in davetlisi olarak geldim ve oyunun ilk prömiyeri burada oldu. Bundan sonra da yurt içi ve dışında sahnelenmeye devam edecek. Hamburg’da çok fazla oyun izleme vaktim olmadı. Yoğun ve hızlı geçti zaman.
Festival kapsamındaki oyunlardan ancak bir kaçını izleyebildim. Fakat oyunlarına gidemesem de şöyle bir göz gezdirdiğim, oturup bir kahvesini içtiğim tiyatro mekanları da oldu. Canlı, özgür ve renkli atmosferi, Hamburg’un sanata ve tiyatroya, özellikle de müzikallere olan ilgisini gözler önüne serer nitelikte.
Hamburg gibi her yönden gelişkin ve hayranlık uyandıracak güzellikte bir kentin sanatla bu kadar iç içe olması beni pek şaşırtmadı açıkçası. Bu kadar kısa
zamanda fikir edinmede pek acele etmesem de, tanıştığım çevrelerin bende pozitif izlenimler uyandırdığını söylemeliyim. Çok memnun kaldım.
* MA: Anadolu’daki çoğu kentlerimizi hariç tutacak olursak; İstanbul, Ankara, İzmir gibi kalabalık merkezlerimiz ile 1,8 milyon nüfuslu Hamburg arasında sanatsal yönden tarafsız gözle bir mukayese ve tespitleriniz neler olabilir?
SALONLAR KAPANIYOR, AVM’LER YÜKSELİYOR FAKAT..
-SG: Memlekette tiyatro sahneleri ve tiyatrolar bir bir kapanıp, güzelim salonlar AVM’lere dönerken, burada güzelim mekanlar tiyatro, sanat ve kültür mekanlarına dönüşüyor.
Memlekette ne kadar AVM varsa, burada ve Avrupa kentlerinde de o kadar sanat mekanları var. Hele hele Elbe Nehri kenarında şu son yapılan, büyük ve küçük salonlarıyla kafeleri ve muhteşem manzarasıyla devasa Elbphilharmonie binası!.. Bizde AVM’ler devâsa olurken, burada sanat mekanları oluyor.
(MA :Gerçi şu anda modern bir Türkiye var ama,  Tiyatro sanatçısı Zelal Gündüz’ün bu AVM’li  mukayesesi, seyyah Evliya Çelebi’nin 1600’lü yıllarda gördüğü Avrupa ile Osmanlı ülkesi arasındaki farkı anlatan meşhur “Gezdim Frenkistan’ı, mâlikâneler kâşaneler gördüm.. Gezdim Mülkü İslam’ı,  harabeler, viraneler gördüm” meâlindeki sözünü çağrıştırdı, nedense.)
* M.A: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, adını büyük ustadan alan Muammer Karaca Tiyatrosu’nun en kısa zamanda onarılıp hizmete açılacağını açıkladı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz ?
ZG: Olumlu hem de çok olumlu, tabii ki.
ÜLKEMİZİN DİL ZENGİNLİĞİNDE ZAZACA BİR OYUN
* MA: Hamburglu tiyatro severler ilk kez bir kadın tarafından tek kişilik Zazaca bir oyun izlemiş oldular. Peki, neden Zazaca?

-ZG: Tam Medealık da ondan.
* MA : Medea adı nereden geliyor ?
-ZG:
Medea aşkı için ülkesinden başka bir ülkeye gelin gidiyor ve orada hep öteki olarak kalıyor. Barbar olarak aşağılanıyor ve en sonunda tek güvencesi olan kocası tarafından terk edilip yapayalnız bırakılıyor.
Ben de İstanbul’a okumaya geldiğimde pek de kolay şeyler yaşamadım. Adaptasyon süreçleri pek bir sancılıydı. O da iki dilli ve iki kültürlü bu anlmada, tıpkı benim gibi. 90’lar ve 2000’ler pek bir sertti bizim için. Medea bir çok anlamda kendime en yakın hissettiğim karakter. Kemal Kocatürk ne yaptığını iyi bilen çok akıllı bir yönetmen bu anlamda.
Kaldı ki zazakî ya da asıl adıyla kirmanckî benim ilk öğrenip konuştuğum ve kendimi, dünyamı tanımladığım bir dil. Bu yüzden de ilk göz ağrım. Yazık ki bu ilk göz ağrım, yok olmaya yüz tutmuş diller arasında ve ben bu ilk göz ağrımın yok olup gitmesine göz yumamayacağımı biliyorum. Ki yok olup giden bir çok dil var, bu zaten son derece iç yakıcı bir durum. Her halk asimilasyonla mücadele ederek diline sahip çıkmalı ve bu uğurda çalışmalı.
Diller büyük zenginlikler, renkler ve kültürlerdir çünkü. Unesco’nun, bir çok ülkede, tehlike altında olan dillere yönelik koruma programları var; kültür, eğitim, iletişim ve bilim gibi alanlarda. Bu alanlarda dillerin güçlendirilmesi için çalışan Unesco’nun, Türkiye’de yürüttüğü bir dil koruma programı maalesef yok. Bunun olması için bir şeyler yapılmalı bir an önce. Ben üç yıldır ingilizce’den kirmanckî ve türkçe’ye çeviriler yapıyor, yıllardır zazakî oyun, makale,şiir ve hikaye yazıyorum. Zazakî’nin sanata yatkın şiirsel melodisi de sanatıma entegre etmemi kolaylaştırıyor. Koro’nun haykırışları çocukluğumun tek kelime Türkçe bilmeyen, yalın Zazakî konuşan, rengarenk giysileri ve kofîleriyle o yaşlı kadınların ağıtlarını,feryatlarını hatırlatır bana hep. Aynı şiirsel melodi, aynı tat. Ben tiyatro okuduktanve dillerle haşır neşir olduktan sonra bunu çok daha iyi kavradım. Belki de bu yüzden tiyatro’da klasik oyunların koro ve kahinleri beni hep daha derinden etkilemiş ve bu benzerliği daha bir farketmemi sağlamıştır.
* MA: Anadolu diller açışından çok zenginliğe sahip.. Başka dillere de ilginiz var mı?
-ZG
: Lazca ve Ermenice de bana şiirsel gelen diğer diller. Heyamo adlı lazca bir şarkı söylüyorum kayıttan ve oyunun başlangıcında çalıyor. Oyunla bütünselliği ise bir harika. Zaten Medea da Laz’dır ve adı “beklenti, umut” anlamına gelen medi/meti’den gelmektedir.
* MA: Oyun esnasında erbane çalıyor, çıplak sesle canlı ağıtlar yakıyorsunuz zaman zaman ve bu da oyuna ayrı bir güzellik katıyor. Müzisyen misiniz aynı zamanda?
-ZG: Hayır değilim. Müziğe aşık, şarkı yazıp söylemeyi ya da yorumlamayı seven biri desek daha doğru olur.
MEDEA CESUR BİR KADIN TİPİ, FAKAT !..
* MA: Peki, neden Medea?

-ZG: Medea, çok önemli bir düşünür ve şair olan Euripides tarafından kaleme alınmış. Zamansız ve zarif bir karakter olmasının yanı sıra çok güçlü ve yıkıcı bir karakter de aynı zamanda. Kraliyet ve tanrı/tanrıça soyundan gelmesi de gücüne güç katıyor. Gücünü dedesi güneş tanrısı Helios, annesi büyü tanrıçası Hekate ve babası Colchis Kralı’ndan alan bir tanrıça prenses. Düşmanlarına yıkım salarken, dostlarına şifa dağıtır Medea. Duruma göre savaşların kaybedilmesini ya da kazanılmasını sağlar. Tıpkı kendisini temsil eden Colchicum (Vargit) çiçeği gibi. Yani koşullara göre şifa ve yıkım dağıtabiliyor. Aşkı için vatanına, babasına ihanet etmeyi, kardeşini bile öldürmeyi göze alırken, aşkına ve kendisine yapılan ihaneti affetmeyip, kocasının nişanlısını, babasını ve bununla da yetinmeyip, sırf kocasının bütün yaşam umudunu yitirmesi ve acılar içinde kıvranması için çocuklarını bile öldürmeyi göze alabiliyor.
Fakat bana göre, bunu daha çok, çocuklarını, düşmalarına ezdirmemek ve onları bekleyen karanlık bir gelecekten kurtarmak için yapıyor. Çünkü o zamanlar kadınlar dul ve bekar kalarak yaşayamaz ve evlenecekleri kişiye çocuklarıyla gidemezdi. Onları geride bırakmak zorunda bırakılırlardı hep. Bu yakın geçmişe kadar bir çok gelenekçi toplumda da hala süregelen bir durumdu. Bugün bile daha bu tür gelenekçi toplumlar yok değil. Bunun yanı sıra artık gidip sığınabileceği bir memleketi ve ailesi de yoktur Medea’nın ve tam da bu yüzden klasik oyunların en etkileyici olanlarından biri,
hatta başı bile çekiyor denebilir. Tiyatro tarihinde çok önemli bir yeri olan bu oyun, erkeğin acımasız dünyasındaki kadının varoluş hikayesidir. Tabii bu kadın Medea gibi gücünün farkında, büyücü bir prenses ve tanrıça olunca intikamı da benzersiz oluyor. Medea çok cesur, akıllı ve tabiatın korkakları sevmediğinin de son derece bilincinde olan bir karakter.
Medea’da her kadın bir nebze de olsa kendini bulacağından, yazık ki hâlâ güncel kalabiliyor. Hele ki bende apayrı bir yeri vardır Medea’nın. Zaten bu oyunu
oynamayı çok isteyişim ve de içime işlemesi de bundan. Çünkü benzer şeyler yaşadığımızı söylemeliyim. Ben, annem ve kızkardeşlerimin babam gider gitmez,
(çünkü babam kızlarını kollayan ve bu bu uğurda oğullarına meydan okuyan biriydi) mirastan men edilmemiz için evimizden, barkımızdan, ocağımızdan
kovulmamız, üstümüze örülen çoraplar, iftiralar, zalimlikler dudak uçuklatan türden… Sadece kadınların topraktan pay almamaları, bunu hakketmediklerini düşünmeleri yüzünden olmadık zalimliklere maruz kalmak kaçınılmaz olabiliyor.
* MA : Peki bunları yapanlar kim?
-ZG: Bunu yapanlar, en başta Biyolojik erkek kardeşleriniz.. Kim bunlar? Türk ve kürt sol geleneğinden gelen, Marksist olduklarını iddia eden, kadın hakları savunucuları gibi görünen kişiler. Böyle olunca her şey daha bir karmaşık hal alabiliyor ve bunu yaptıklarına inanmayanlar olabiliyor. Hak hukuku sadece kendi için tanıyan, bu gelenekçi kadın düşmanlığı, sizi doğup büyüdüğünüz ana baba ocağından uzaklaştırmak, toplum içinde, toplumdan dışlanıp kaybetmeniz için kadınlığınıza kadar dil uzatıp, özel hayatınızı sorgulama ve kara çalma raddesine kadar gelebiliyor. Ve bu noktada size, zırhlarınızı kuşanıp  bu zâlimliklerle savaşmanız dışında bir seçenek kalmıyor maalesef. Neyse ki kuşandığınız bu zırhlar, hak ve hukuk oluyor günümüzde, Medea’nın yaptığı gibi ölümcül yıkımlar değil.
CEZAEVLERİ TEDAVİ MERKEZLERİNE DÖNÜŞMELİ
Bir çok kadının, ataerkil düzende erkekler tarafından yaşadığı, psiko-sosyal ve fiziksel şiddet maalesef hâlâ güncel. Eğitim seviyeniz, zaman, çağ ne kadar
ilerlemiş olursa olsun bu değişemeyebiliyor. Hatta bazı yaşananlar Medea’yı bile geride bırakır mahiyette günümüzde, ne yazık ki. Şimdi hak hukuk var neyse ki.. Psikolojik destekler ve kendinizi geliştirme biçimleri var. Dolayısıyla bunlar bizi Medea gibi ürkünç şeyler yapmaktan alıkoyuyor. Çünkü haksızlık, adaletsizlik, ve üzerinizdeki baskı ve mobingler sizin mental ve fiziksel sağlığınızı derinden etkileyebiliyor. Zaten insanlara daha çok, suçlu yerine hasta olarak yaklaşmalı  ve cezaevleri tedavi merkezlerine dönüşmeli bana göre. Ki gelecekte böyle olacağını düşünüyorum. İskandinav ülkelerindeki suç oranlarının düşüklüğü de bu yüzden değil mi?
Yanı sıra rahatlıkla şunu söylemeliyim ki; memleketimiz, eş dost ve akraba (baba tarafı olan akrabalar dışında) herkesin bizi kucaklaması, hukukun yanı sıra harikulade moral oldu bizim için. Bu yüzden genel olarak düşünen, sorgulayan, vicdanının sesine kulak veren derinlikli insandan umutluyum ben. Primat
davaranışlar ve primitivlik gittikçe azalıp yok olacak diye düşünüyor ve umut ediyorum.
Medea ve günümüz… Binlerce yıl öncesi ve şimdi… Düşündürücü değil mi?
* MA: Oyunun prömiyeri gurbet elde, Hamburg’da oldu. Peki Türkiye’de de Medea oyunu sahnelenecek mi?
-ZG:
Elbette.
FİKİRLER VE KALEMLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZLEMİ
* MA: Kültür bakanlığı ya da herhangi bir kurumdan destek alıyor musunuz?
– ZG
: Hayır. Başvurmadık açıkçası, ama oyunumuzu özgürce sahneleyebilmek en büyük destek olur bizim için. Türkiye’de sanat ve sanatçıların durumu, kapanan
sahneler, kaldırılan oyunlar, biliyorsunuzdur… Umarım ama öyle çok umarım ki, sanat, kültür ve bilim artık nefes alabilsin bu güzelim memlekette. Yürüyen
somurtkan yüzler, yerini aydınlık, umut dolu gülümsemelere, bilge, özgür, üretken zihinlere bırakabilsin çok geçmeden. Fikirler, kalemler özgürleşebilsin artık. Tıpkı burası gibi. Bu uğurda, oyunun yönetmeni Kemal Kocatürk’ün, onurlu ve dik
duruşuyla ödediği bedelleri de unutmamak lâzım.
* MA: Oyundaki beden kullanımı için özel bir çalışmanız oldu mu?
– ZG:
Daha çok yönetmenin dediklerini baz alarak ve eşsiz oyunculuğuna hayran olduğum Zoe Caldwell’i izleyerek çalıştım.
* MA: Hamburg’a veya Almanya’ya tekrar gelecek misiniz?
– ZG:
Tabii ki.. Oyunumuzu sahneleyecebileğimiz kadar salon ve katılabileceğimiz kadar festivaller ve oyunumuzla dünyayı arşınlayabilmek en büyük arzumuz.
* MA: Bir mesajınız var mı okuyucularımıza?
KADININ GÜCÜ SAVAŞLARI BİLE ENGELLEYEBİLİR
– ZG:
Kadın ve erkek ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı. Ve bu da doğru dürüst, empatik ve köklü, derinliği olan bir eğitim sistemiyle mümkün. Buradaki eğitim sistemi o kadar farklı ki, çok imrendim açıkçası. Çocuklar görme engelli eğitimlere dahi tâbi tutuluyor. Herkesle, her şeyle empati kurma eğitimleri var. Herkesin özgürlük alanlarına saygı duymak bizi yozlaşmadan uzak tutacak en önemli şey.
Ben de görme engelliler eşliğinde kapkaranlık mekanlarda bu deneyimi yaşadım ve gerçekten inanılmaz güzel ve yararlı bir şey olduğunu gördüm. O zifiri
karanlıktan çıktıktan sonra, bir buçuk saat önceki biri değilsinizdir artık ve yepyeni, bambaşka bakış açıları eklenmiştir size.
Kadınların kendi güçleri ve sesleri var, tek yapmaları gereken bunun bilincine varmak ve bu güçleri ortaya çıkarmaktan korkmamak. Çünkü doğası gereği kadın
doğurup yaratır. Dolayısıyla, varoluşunu iyi bilmeli ve güzellikler yaratmalı durmadan.
Savaşları bile engelleyebilecek gücü var kadının. Testesteronun aksine, östrojen barışçıldır. Dolayısıyla kadın hayatın her alanında kendini gösterip, negatifleri pozitife çevirebilme cesareti gösterebilmeli. Cesur olmalı, çok cesur !..
TABİAT KORKAKLARI SEVMEZ
Aptallar cesur olanları sevmez, korkar çünkü. Aklıselim ise bayılır cesarete. Tıpkı tabiat gibi !..
* MA: Bu güzel söyleşi için  teşekkürler..

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER