SEKİZ MADDEDE MONTRÖ VE KANAL İSTANBUL
İktidar çevrelerinin anlatımına göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçitini kısıtlamaya dair hiç bir yetkisi yoktur. Elimiz kolumuz bağlıdır.
Öyle mi gerçekten? Bu savı değerlendirebilmek için Montrö sözleşmesini bilmek icap eder.
1.
TARİHİ ARKA PLAN
Padişah Vahdettin idaresindeki Osmanlı Devleti, 1920 Sevre antlaşmasıyla Boğazlar ve Çanakkale üzerindeki egemenlik haklarımızdan vazgeçmişti. Boğazları silahlandırma hakkından bile feragat etmiştik. Bu geçitler uluslararası su alanı olacaktı.
1924 Lozan antlaşması, Türkiye’nin Boğazlar ve Çanakkale üzerindeki egemenliğini hukuken tanıdı. Lakin hükümranlık hakkımızı fiilen uygulamamıza izin vermedi.
1936 Montrö antlaşmasıyla, Boğazları ve Çanakkale’yi silahlandırma hakkına kavuştuk. Yanısıra, ticari ve savaş gemilerinin geçişi somut kurallara bağlandı.
2.
1936 MONTRÖ ANLAŞMASI
– Ticari gemiler
– Savaş gemileri
için farklı ve bunlara dair
– Barış dönemleri
– Savaş dönemleri
için farklı uygulamalar öngörüyor.
3. TİCARİ GEMİLER
A – Barış Dönemleri Barış dönemlerinde her ülkenin ticari gemileri engel görmeden Boğazları ve Çanakkale’yi geçme hakkına sahiptir. Bu kural savaş dönemlerinde geçerli değildir.
B – Savaş Dönemleri Türkiye Cumhuriyeti, kendisiyle savaşta bulunan ülkelerin ticari gemilerinin geçişini yasaklama hakkına sahiptir.
4. SAVAŞ GEMİLERİ
A – Savaş dönemleri Türkiye, savaş zamanında yabancı ülkelerin savaş gemilerinin geçişini yasaklama hakkına sahiptir. Bunların geçişini büsbütün engelleyebilir.
B – Barış Dönemleri Barış dönemlerinde de kayıtsız şartsız yabancı savaş gemisi geçişi mümkün değildir.
GEMİ TİPİ LİMİTİ
Uçaktaşır gemilerin Boğazlardan geçmesine izin yok. Bu çok önemli bir kural. Zira deniz güçleriyle hücum savaşları yapabilmek için uçaktaşır gemiler vazgeçilmezdir.
TONNAJ LİMİTİ
Türkiye, tonajı 15.000 tonu geçen savaş gemilerinin geçişine izin vermek zorunda değildir.
ÖNBİLDİRİM KOŞULU
Boğazlar ve Çanakkale’den bir savaş gemisini geçirtmek isteyen ülkeler, bunu 8 gün evvelinde Türkiye’ye bildirmek mecburiyetindeler.
ÜLKE KATEGORİLERİ AYRIMI
Karadeniz havzasında bulunmayan – ABD, İngiltere, Fransa gibi – ülkeler, Türkiye’nin izniyle Boğazlardan savaş gemilerini geçirtseler bile, bu gemiler, Montrö antlaşmasına göre en fazla 3 hafta Karadeniz’de bulunabilirler.
Yani bu ülkelerin gemileri üç hafta içinde Karadeniz’i terk etmekle mükellefler.
5. Kanal İstanbul statükonunun daha bir lehimize değişmesine katkı yapabilir mi?
Hayır!
Mevcut uygulamadan memnun değilsek, Montrö Sözleşmesinde yeni ayarlar talep etmemiz gerekir.
6. DAHASI
Montrö Sözleşmesi’nin savaş gemilerinin geçişine ilişkin getirdiği kısıtlamalar, Kanal İstanbul’da geçerli olmayacaktır.
Üstelik: 150 metre genişliğinde, 25 metre derinliğinde bir kanal olarak tasarlanan Kanal İstanbul uçaktaşır gemilerin geçişine fiziki ve pratik anlamda imkan tanımaktadır.
Kanal İstanbul teorik anlamda tamamıyla Türkiye’nin egemenliğindedir. Ancak pratik anlamda, Montrö Sözleşmesinden farklı olarak, uluslararası bir sözleşmeye, uluslararası hukuğa dayalı olmayacağından Türkiye küresel güçlerle baş başa kalacaktır.
7. Kanal İstanbul’dan en başta Rusya rahatsız olacaktır.
Zira yukarıda, madde 4 altında, dile getirdiğim mevcut kurallar Rusya’nın lehinedir.
Montrö antlaşmasına göre, uçaktaşır gemiler Boğazları geçememekte, Karadeniz Havzasında bulunmayan ülkelerin savaş gemileri en geç üç hafta içinde Karadeniz’i terk etmeye mecburdur.
Türkiye 2008 Gürcistan-Rusya savaşında, Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’e girişini Montrö Sözleşmesi sayesinde sınırlandırabilmişti.
8. Kanal İstanbul ile ABD’nin Türkiye üzerindeki baskıları artacaktır.
Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi, Montrö Sözleşmesi’ne atıf yaparak Washington’a “kusura bakmayın ama Montrö’ye rağmen tasarufta bulunmamıza imkan yok” demek lüksü olmayacaktır.
Türkiye uluslararası tezgahlar ve dış güçlerin şantajları için daha müsait bir hedef haline gelecektir.
Ertuğrul Uzun – Berlin – 25.12.2019