Son yıllarda o kadar tahamülsüz olduk ve kendimizden başkasınında haklı olabileceğini kabullenemedik. Korona Virüsü insanlık için öyle bir ders oldu ki, biz bundan büyük ders almak zorundayız.
Dünyanın jandarması olduğunu ve astığı astık kestiği kestik olarak gördüğümüz devlet liderleri, aslında bir hiçmiş. Bakarmısınız Amerika, İngiltere, Fransa veya İtalya gibi ülkelere, neredeyse liderleri toplum içine çıkamıyacak durumdalar.
Seksenli yıllarda başlayan ve dünyayı virüs gibi saran Monoteris Ekonomik Sistem çökmüştür. Her şeyi satalım, devlet elini ayağını çeksin diyenlerin görüşü iflas etmiştir. Sanayı, ulaşım, bankalar veya eğitim tamamen özel sektörün vicdanına teslim edilmiştir. Devleti yönetenler yeteri kadar vergi elde edemedikleri için, dışarıdan yüksek faiz koşulları ile para bulmaya çalışmışlardır.
Gelin bu krizden ders alalım ve ülkemizin geleceği için tek yumruk olalım. Olmaz demeyin, olur, yeterki ülkeyi yönetenler şahsi geleceklerini değil, devletin geleceğini ön plana çıkarsınlar.
Ülkelerin istikrarlı şekilde yönetilmesi için devlet, özel sektör ve sendikalar eşit haklara sahip olmak zorundadır. Üreteni doyuramadığın zaman, ürettiğini satamazsınız. Bunun için şunları hayata geçirmek zorundayız:
Bir, yeni bir Anayasa yapmak zorundayız. Anayasa birilerinin istediği gibi değil, toplumun çoğunluğunun kabul ettiği şekilde, yani evrensel Anayasa.
İki, partilar ve seçim yasasını değiştirerek, yeniden güçlendirilmiş parlanter sisteme geçilmeli.
Üç, partilar ve seçim yasalarında ki değişiklikler ile lider hakimiyeti değil, seçmen hakimiyeti güçlendirilmelidir.
Dört, yeni Anayasa ile ülkemizin kangıranı olan Kürtmü dersin, Güney Doğumu dersin, ne dersen de, bu kangıranın tedavi edilmesi gerekir.
Yani bunları yapmak çokmu zor, yoksa birileri istemediği içinmi yapmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti 1950 sonrası, yabancı ülkelerin güdümüne girmiştir. Nato ve Marshal Planı ile ülkenin yöneticilerini genel olarak Türk Milleti değil, Waşington seçmektedir. Amerika istediği zaman darbe yaptırıyor, istediğini iktidara getiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti öyle sağlam temeller üzerine kurulmuş ki, bütün hayın girişimler, o temelleri sökemiyor. O zaman neden birlik içinde hareket edemiyoruz?
Neredeyse bütün demokratik ülkelerde iktidar, muhalefet ve yerel idareleri uyum içinde çalışıyorlar. Bunların içerisinde bazıları varki, ben varım, benden başka kimse bu ülkede söz sahibi olamaz mantığı ile hareket ediyor. Bu yanlış, bir insan her şeyi bilemez. Örneğin Thrump gibi serseriler insanların Korona Virüs`den korunmaları için dezenfekte içmelerini tavsiye ediyor.
Hiç kimse kusura bakmasın, bu günden itibaren dünya sizin bildiğiniz dünya olmayacak. İnsanlar bundan sonra, heran ölebileceği korkusu ile yaşayacaktır.
Devleti yönetenler daha sağ duyulu olmalı ve toplumu kucaklamalıdır. Öyle konuşurken 83 milyon birlikteyiz demek yetmiyor, çünkü 83 milyon birlikte değiliz. Bunu iktidar ile muhalefet belediyeleri arasındaki sürtüşmede görüyoruz.Bu doğru değil, belediyelerde devletin meşru ve halk tarafından seçilmiş kurumlarıdır.
Korona Virüsü öyle düşünüldüğü gibi birkaç hafta içinde yok olmayacak. Dedimya, bu günden itibaren dünya yönetimleri değişecek. Bireysel aklı değil, kolektif akıl hakım olacak.
Uğur Mumcu diyor ki: Son yıllarda hep kendi kalelerimize gol atmayı öğerndik, hemde gol üstüne gol! Ama bir türlü takım halinde ilerlemeyi beceremedik…. Söyler misiniz neden? (Devrimci ve Demokrat s. 183).
Uğur Mumcu`nun dediği gibi, gelin takım olarak hareket etmek için, önce barışalım!!