Hangi akıl baroları Ankara`ya sokmak istemeyerek, ortalama yaşları altmışın üzerinde olan deneyimli başkanları 26 saat güneş ve yağmur altında bırakmıştır? Sanırım bir aklı başında biris,i bu sorunun cevabını verir.
Barolar anayasal haklarını kullanarak, Türkiye`nin başkenti Ankara`ya yürümek istemişler ise, bunun bir nedeni olmalıdır. Baroların neden yürümek istediklerini sormak ise kimsenin hakkı ve hukuku olmamalıdır.
Abes olan ise, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu`nun tutumu. Zavallı Feyzioğlu sabah dörte kadar telefon görüşmesi yapmış, fakat sorunu çözememiş. Sonunda eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı Önder Sav devreye giriyor ve İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşerek, çözüm sağlıyor. İşte devlet adamı ve Barolar Birliği Başkanı Önder Sav gibi olur.
Diyorum ki, hukuku öldürürsek, sonunda hepimiz ölürüz. Hukuk birgün herkese lazım olacaktır. Öyle sanıyorum ki, o Gaziantep Baro Başkanı`na yümruk sallayan polis amirine de hukuk lazım olacak ve belkide o polis memurunu, o yumruk salladığı Baro Başkanı savunacaktır.
İstinat Mahkemesi, yerel mahkemenin İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu hakkında verdiği cezayı haklı bulmuş ve onaylamış. Canan Kaftancıoğlu`nun yedi sene önce attığı bir Twitt nedeniyle 9 yıl 8 ay cezaya çaptırılmasını, normal bir hukuk adamının anlaması mümkün değil. Ümit ederim ki, halen Ankara`da hakimler vardır ve bu karar Yargıtay`da bozulur.
Türkiye bugün yeniden tarihi bir davaya şahit oluyor. FETÖ savcıları tarafından düşman görülen Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılıç ve diğer gazeteciler, MİT mensubu birisinin cenace haberinden dolayı hakım karşısına çıkarılacaklar. FETÖ zamanında Barış`ları televizyonlarda hain ilan eden, sözüm ona yazar bozuntuları, yani o günlerin azgın FETÖ savunucuları değil de, FETÖ`ye karşı hayatlarını ortaya koyan gazetecilerin yargılanmasını kınıyorum. Ümit ederim ki, halen İstanbul Adliyesi`nde hakimler vardır ve bugün esir alınan gazeteciler serbest bırakılırlar.
Ülkem adına çok üzülüyorum. Türkiye ve Türk Milleti bu günleri hak etmedi. Yaklaşık kırkbeş senedir Almanya`da Türkiye`de ki hukuksuzluk, 12 Eylül faşizmi, adaletsizlik ve gericilik konusunda ki suçlamalara cevap vermekten yoruldum.
Türkiye Cumhuriyeti çağdaş ve medeniyeti ilke edinmiş bir ülke. Çağdaşlık ve medeniyet ilkeleri üzerine kurulan bu güzel ülkeyi, neden geriye götürmek isterler anlamıyorum. Dün bir haber kanalında yapılan tartışmada, kendisini avukat olarak tanımlayan birisi, Kadir Mısırlıoğlu hiçbir zaman Atatürk`e hakaret etmemiştir diyebiliyor ve yalan söylüyor. Ben bunun gibi beyni örümceklenmiş, gözleri kör ve kulakları sağır olan insanları bilge insan olarak televizyonlara çıkaranları lanetliyorum.
Başta sorduğum soruyu yeniden soruyorum:
Neden Baro Başkan`larını 26 saat ayakta, aç ve susuz tuttunuz?
Neden Baro Başkan`larına gönderilen yemekleri ve yağmurlukları vermediniz?
Hangi vicdan ile yedi sene önce atılan Twittler nedeniyle 9 sene 8 ay ceza verdiniz?
Neden Barış Pehlivan ve arkadaşlarını tutukladınız?
Neden açlık orucunda ölüm ile karşı karşıya kalan avukatları serbest bırakmıyorsunuz?
Hukukun tam bağımsız olduğu, yasama ve yürütmeyi denetlediği bir Türkiye`yi özlüyorzum.