11.1 C
Hamburg
Çarşamba, Haziran 12, 2024

SİZLER BU VATANI SEVMİYORSUNUZ!

SİZLER BU VATANI SEVMİYORSUNUZ!

Evet, sizler, yani Atatürk`e Ayasofya`yı müze yaptığı için lanet okuyanlar, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Evet, Ayasofya`nın açılış gününde şeriat istiyoruz, yıkılsın Cumhuriyet, gelsin Halife diyenler, sizler bu ülkeyi sevmiyorsunuz.

Evet, sizler gazetelerin köşelerini kapmış olanlar, cüzdanını doldurup, zevk ve sefa içinde yaşayanlar, Atatürk ve arkadaşlarına küfür edenler, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Evet, kendilerinde azbuçuk Atatürk sevgisi olanlar, benim cenazeme gelmesin diyen deli Kadir Mısıroğlu`nun cenazesine gidenler, tabutuna omuz veren, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Eğer, bu vatanı sevmiş olsaydınız, bu vatan için hayatını ortaya koyan Hasan Tahsin gibi yurt severlerin kemiklerini sızlatmazdınız. Sizler, Hasan Tahsin ve Kuva-i Milliye kahramanlarını bilmezsiniz, çünkü dedeleriniz o savaşda yoktu.

Kim ki, Atatürk ve onun silah arkadaşlarına lanet okur, ihanet etti der veya Atatürk olmasaydı da Yunan işgalinde yaşasaydık diye saçmalar, biliniz ki, onların dedeleri Kurtuluş Savaşı esnasında karşı cephede görevliydiler.

Bugün sizlere bir kahramanı, yurt severi ve ölümsüzleşmiş olan Hasan Tahsin`i anlatmak istiyorum. Belki bazıları için, Hasan Tahsin`in hayatı ibrert olur.

Hasan Tahsin 1888 senesinde Selakink`de doğmuş, aslında „yahudi“ olan Osmanlı vatandaşıdır. İttihat ve Terakki tarafından verilen bursla Paris Sorbonne Üniversitesi‘nde siyasal bilimler Akademisi’nde okuyarak mezun olmuştur.

Gerçek adı Osman Nevres, 1914 yılı başlarında istanbul’a döndükten sonra, Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran İngiliz Buxton kardeşlerin faaliyetlerini önlemekle görevlendirilir. Bu kardeşlere düzenlediği suikastdan sonra, adını Hasan Tahsin olarak değiştirir.

Bükreş’in Osmanlı Devleti ve müttefik Almanya tarafından alınmasından sonra, 2 yıl hapis yattıkdan sonra 1916 yılında özgür kalmış ve İstanbul`a dönmüştür.

1918 yılında İzmir‘e gelen Hasan Tahsin “Hatıra” isimli bir şirket kurar ve Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) Gazeteyi çıkartmaya başlar. Gazetedeki yazılarında ise “Vatanperver Hasan Tahsin” lakabını kullanmıştır.

Anadolu’nun birçok bölgesinde, dış güçlerin işgaline karşı kurulan direniş cemiyetlerinin biriside Hasan Tahsin ve izmirliler tarafından İzmir`de “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” kurulmuştur. Bu dernek üyeleri İzmir’i yunanlılara teslim etmiyeceğiz diye, halkı örgütlemiye başlamışlardır. 14 Mayıs 1919’u, 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece, çok sayıda İzmir’li, Maşatlık Meydanında İzmir`e çıkartma yapacağı düşünülen Yunan askerlerini protesto etmek için toplanırlar. Yunan ve İngiliz zırhlı savaş gemileri İzmir Körfezi`ne demir atmışlardır. Meydanda toplanan halka hitap eden Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa`nın yanında Hasan Tahsin`de İzmir halkını direnişe ve başkaldırıya davet eden sert ve ateşli bir konuşma yapar ve şunları söyler; “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var!”
Hasan Tahsin’in önderliğinde “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” tarafından dağıtılan bildiride; İzmir halkının İzmir`i işgal edecek olan Yunan askerlerine karşı gelmeleri çağrısı yapılır.

Takvim 15 Mayıs 1919 tarihini göstermekteyken, sabah saat 7.30 sıralarında, gazeteci Hasan Tahsin, Konak Meydanı’nın Kordonboyu bölgesine koyu renkli takım elbisesini giymiş vaziyette gelir ve halkı beklemeye başlar.

Sabah saat 9’a doğru, Pasaport Limanı’na Yunan gemileri çıkarma yapmaya başlamıştır. Yerli Rumlar, ellerine Yunan bayraklarıyla orduları karşılarken, kalabalık inen Yunan askerlerine alkış tutmaktadır. Gelen askeri tabur, İzmir Metropoliti Hristostomos tarafından takdis edilenden sonra, Metropolit Yunan bayrağını öper ve ağlar.

Hasan Tahsin bu gelişmeler karşısında susamaz ve gür sesiyle bağırarak Yunan askerlerinin üzerine ateş açar. Hasan Tahsin, İzmir’de 15 Mayıs 1919 tarihinde karaya çıkan Yunan İşgal Askerlerine ilk kurşunu atar. Çıkan kargaşa sonunda Hasan Tahsin hunharca öldürülür. İşte bundan dolayı Hasan Tahsin, Türk milli direnişini başlatan, sembol olmuş bir gazetecidir.

Şimdi soruyorum, o elinde kılıç, başında sarık ve sırtında cübbesi olan ve Alman Mercedes aracına binen ve Atatürk`e lanet okuyan Diyanet İşleri Başkanı`mı bu ülkeyi çok seviyor, yoksa yahudi asıllı bir Hasan Tahsin`mi?

Yine soruyorum, kendisinde azbucuk Atatürk sevgisi olan cenazeme gelmesin diyen deli Kadir`mi bu ülkeyi çok seviyor, yoksa Hasan Tahsin`mi?

Neymiş, Ayasofya derin bir uykudan uyanmış. Hadi oradan cahil adam, Hasan Tahsin`ler olmasaydı, bırakın Ayasofya`da namaz kılmayı, Sultan Ahmet`de dahi namaz kılamazdınız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

SİZLER BU VATANI SEVMİYORSUNUZ!

SİZLER BU VATANI SEVMİYORSUNUZ!

Evet, sizler, yani Atatürk`e Ayasofya`yı müze yaptığı için lanet okuyanlar, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Evet, Ayasofya`nın açılış gününde şeriat istiyoruz, yıkılsın Cumhuriyet, gelsin Halife diyenler, sizler bu ülkeyi sevmiyorsunuz.

Evet, sizler gazetelerin köşelerini kapmış olanlar, cüzdanını doldurup, zevk ve sefa içinde yaşayanlar, Atatürk ve arkadaşlarına küfür edenler, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Evet, kendilerinde azbuçuk Atatürk sevgisi olanlar, benim cenazeme gelmesin diyen deli Kadir Mısıroğlu`nun cenazesine gidenler, tabutuna omuz veren, sizler bu vatanı sevmiyorsunuz.

Eğer, bu vatanı sevmiş olsaydınız, bu vatan için hayatını ortaya koyan Hasan Tahsin gibi yurt severlerin kemiklerini sızlatmazdınız. Sizler, Hasan Tahsin ve Kuva-i Milliye kahramanlarını bilmezsiniz, çünkü dedeleriniz o savaşda yoktu.

Kim ki, Atatürk ve onun silah arkadaşlarına lanet okur, ihanet etti der veya Atatürk olmasaydı da Yunan işgalinde yaşasaydık diye saçmalar, biliniz ki, onların dedeleri Kurtuluş Savaşı esnasında karşı cephede görevliydiler.

Bugün sizlere bir kahramanı, yurt severi ve ölümsüzleşmiş olan Hasan Tahsin`i anlatmak istiyorum. Belki bazıları için, Hasan Tahsin`in hayatı ibrert olur.

Hasan Tahsin 1888 senesinde Selakink`de doğmuş, aslında „yahudi“ olan Osmanlı vatandaşıdır. İttihat ve Terakki tarafından verilen bursla Paris Sorbonne Üniversitesi‘nde siyasal bilimler Akademisi’nde okuyarak mezun olmuştur.

Gerçek adı Osman Nevres, 1914 yılı başlarında istanbul’a döndükten sonra, Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran İngiliz Buxton kardeşlerin faaliyetlerini önlemekle görevlendirilir. Bu kardeşlere düzenlediği suikastdan sonra, adını Hasan Tahsin olarak değiştirir.

Bükreş’in Osmanlı Devleti ve müttefik Almanya tarafından alınmasından sonra, 2 yıl hapis yattıkdan sonra 1916 yılında özgür kalmış ve İstanbul`a dönmüştür.

1918 yılında İzmir‘e gelen Hasan Tahsin “Hatıra” isimli bir şirket kurar ve Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) Gazeteyi çıkartmaya başlar. Gazetedeki yazılarında ise “Vatanperver Hasan Tahsin” lakabını kullanmıştır.

Anadolu’nun birçok bölgesinde, dış güçlerin işgaline karşı kurulan direniş cemiyetlerinin biriside Hasan Tahsin ve izmirliler tarafından İzmir`de “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” kurulmuştur. Bu dernek üyeleri İzmir’i yunanlılara teslim etmiyeceğiz diye, halkı örgütlemiye başlamışlardır. 14 Mayıs 1919’u, 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece, çok sayıda İzmir’li, Maşatlık Meydanında İzmir`e çıkartma yapacağı düşünülen Yunan askerlerini protesto etmek için toplanırlar. Yunan ve İngiliz zırhlı savaş gemileri İzmir Körfezi`ne demir atmışlardır. Meydanda toplanan halka hitap eden Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa`nın yanında Hasan Tahsin`de İzmir halkını direnişe ve başkaldırıya davet eden sert ve ateşli bir konuşma yapar ve şunları söyler; “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var!”
Hasan Tahsin’in önderliğinde “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” tarafından dağıtılan bildiride; İzmir halkının İzmir`i işgal edecek olan Yunan askerlerine karşı gelmeleri çağrısı yapılır.

Takvim 15 Mayıs 1919 tarihini göstermekteyken, sabah saat 7.30 sıralarında, gazeteci Hasan Tahsin, Konak Meydanı’nın Kordonboyu bölgesine koyu renkli takım elbisesini giymiş vaziyette gelir ve halkı beklemeye başlar.

Sabah saat 9’a doğru, Pasaport Limanı’na Yunan gemileri çıkarma yapmaya başlamıştır. Yerli Rumlar, ellerine Yunan bayraklarıyla orduları karşılarken, kalabalık inen Yunan askerlerine alkış tutmaktadır. Gelen askeri tabur, İzmir Metropoliti Hristostomos tarafından takdis edilenden sonra, Metropolit Yunan bayrağını öper ve ağlar.

Hasan Tahsin bu gelişmeler karşısında susamaz ve gür sesiyle bağırarak Yunan askerlerinin üzerine ateş açar. Hasan Tahsin, İzmir’de 15 Mayıs 1919 tarihinde karaya çıkan Yunan İşgal Askerlerine ilk kurşunu atar. Çıkan kargaşa sonunda Hasan Tahsin hunharca öldürülür. İşte bundan dolayı Hasan Tahsin, Türk milli direnişini başlatan, sembol olmuş bir gazetecidir.

Şimdi soruyorum, o elinde kılıç, başında sarık ve sırtında cübbesi olan ve Alman Mercedes aracına binen ve Atatürk`e lanet okuyan Diyanet İşleri Başkanı`mı bu ülkeyi çok seviyor, yoksa yahudi asıllı bir Hasan Tahsin`mi?

Yine soruyorum, kendisinde azbucuk Atatürk sevgisi olan cenazeme gelmesin diyen deli Kadir`mi bu ülkeyi çok seviyor, yoksa Hasan Tahsin`mi?

Neymiş, Ayasofya derin bir uykudan uyanmış. Hadi oradan cahil adam, Hasan Tahsin`ler olmasaydı, bırakın Ayasofya`da namaz kılmayı, Sultan Ahmet`de dahi namaz kılamazdınız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER