1999’dan bu yana İstanbul’da en az 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor. Peki İstanbul’da deprem tehdidine karşı hangi hazırlıklar yapılıyor? İBB Başkanı İmamoğlu ve İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Suna’ya sorduk.
Elbe Express / Haber Merkezi
17 Ağustos Marmara depreminin 21. yıldönümünde “İstanbul depreme hazır mı?” sorusu yine gündemde. Merkez üssü Gölcük olan 1999 depreminde, resmi verilere göre 17 bin 480 kişi yaşamını yitirmişti.
Depremin gerçekleştiği Kuzey Anadolu Fay Hattı ise hala faal.
Uzmanlar 1999 depreminden sonra İstanbul’da 30 sene içinde her an 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olabileceğini hesaplamıştı. Peki aradan geçen 21 yılda bu tehlikeye karşı yeterli önlem alındı mı?
“İstanbul depreme hazır değil”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’na göre en iyimser senaryoda bile yüz binlerce İstanbullunun can güvenliği tehlikede.
DW Türkçe’ye konuşan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Eylül 2019’da İstanbul’da peş peşe gerçekleşen depremlere dikkat çekiyor. Suna, “İstanbul depreme hazır değil. 99 Marmara depreminden sonra kayda değer bir mesafe alınmadığı 2019 Eylül İstanbul depremi ile açığa çıktı. İstanbul’un Eylül 2019 depremine verdiği tepki, 16 milyonluk kentin depreme hazır olmadığını, konutların deprem güvenliğinin bulunmadığını, deprem toplanma alanları ve ulaşım yollarının yetersizliğini bir kez daha gösterdi” diyor.
Eylül 2019 depreminden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Seferberlik Planı ilan etti. Plan çerçevesinde yapılan senaryo çalışmalarından 48 bin binanın ağır hasarlı olduğu tespit edildi.
Meteoroloji ve afet yönetimi uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun koordinatörlüğünde, İstanbul Deprem Konseyi’ni kuran İBB, Temmuz ayının ilk haftalarında Silivri ve Avcılar’da hızlı tarama işlemlerine başladı.
İBB envanter çalışması yaptı
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, özellikle afet sonrasında zarar görmesi beklenen binalarla ilgili bir envanter çıkardıklarını belirtiyor. İmamoğlu, “Toplanma, barınma alanları ve buralarla ilgili altyapı çalışmaları, toplumun eğitilmesi, başta kurumun eğitilmesi, bilinçlendirme, tespit ve toplumun bu anlamda bilgilendirilmesi noktasında yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Başta 39 ilçe belediyesi olmak üzere senkronize bir çalışma yürütmeye çalıştık” diyor.
İstanbul’un yapı stoku tartışmalı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 11 Temmuz’da yaptığı açıklamada, İstanbul’da 300 bin konutun acilen dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Bakan Kurum aynı açıklamada, 2023 yılına kadar bu çalışmaların biteceğini sözlerine ekledi.
Nusret Suna’ya göre, yapı stokunun iyileştirilmesi çalışmalarının zamana yayılarak bitirileceğine dair açıklamalar kaygıları artırıyor.
Oda olarak İBB’nin envanter çalışmasına katkı sağladıklarını dile getiren Nusret Suna, “Burada önemli olan 48 bin binanın tespit edilip bunların yıkılıp yerine yeniden yapılması. Bununla birlikte burada yaşayan vatandaşlarımızın can güvenliğinin sağlanması. Tabii ki iş bununla da bitmiyor. Bütün binalar taranırken risk durumlarına göre sıralanıp önceliği olan binalarda eş zamanlı olarak güçlendirilip ve onarılarak deprem güvenlikli hale getirilme çalışmaları planlanıyor” diye konuşuyor.
Suna, bu çalışmanın da önceki yönetimlerde olduğu gibi tozlu raflarda unutulmaması gerektiğini vurguluyor. 1999 depremi sonrası oluşturulan Ulusal Deprem Konseyi lağvedilmiş, konseyin aldığı Deprem Şurası kararları da yok sayılmıştı.
İmamoğlu: Deprem konseyi kurulmalı
Deprem tehdidine karşı tüm kurumların birlikte çalışması gerektiğine işaret eden Ekrem İmamoğlu da Ulusal Deprem Konseyi’nin kurulması için bir öneri hazırlığında olduklarını söylüyor.
“Önerimizi biraz daha şekillendirip önümüzdeki bir, iki hafta içerisinde Şehircilik Bakanlığı ve bakanımızla da paylaşacağız” diyen İmamoğlu, şöyle devam ediyor: “Oradaki beklentimiz şu, bir deprem konseyinin oluşması. Bu aslında bakanlık, valilik, büyükşehir belediyesi ve bütün paydaşların, finans sektörü, bankacılık, sigortacılık, inşaat sektörü, imalat sektörü hepsinin içinde olduğu tabiri caizse süreci desteklediği ve İstanbul’un doğru bir kentsel dönüşüm modeliyle yenilenmesini sağlama seferberliği ve bu süreci bir konsey üzerinden yönetme anlayışı. Siyaset üstü bir tavra oturtma anlayışı. Bunu başarmamız lazım. Tek başına hiçbir kurum bu işi başaramaz.”
İmamoğlu, tespitlerine göre İstanbul’da 1999 depremi öncesinde yapılmış 800 bine yakın konut olduğunu, bu eski yapı stokunun yenilenmesi için bütüncül bir mücadele gerektiğini belirtiyor. Diğer yandan depremle bütüncül mücadele için bir konsey kurulmasının kamuoyunu Kanal İstanbul gibi gündemlerden de uzak tutacağını savunan İmamoğlu, “İstanbul’da deprem en önemli sorun. Niye? Ne yazık ki tahmin bile edemeyeceğimiz seviyede can kaybı. Yani on binlerce, yüz binlerce demek istemiyorum. Allah korusun memleketimizi. İkincisi ekonomik olarak da ayağa kalkamayacağımız çok zor kalkabileceğimiz bir ekonomik kayıp. Belki yüz milyarlarca dolar. Böylesi bir kayıp varken ortada, İstanbul’un ve kamuoyunun başka gündemlerle de yoğurulmaması gerek, bunun önüne geçmek adına böylesi konseyler gerek. Mesela ne yazık ki İstanbul’da depremden sonra ikinci tehdit haline gelen Kanal İstanbul’la İstanbul’un ilgilenmemesi lazım” diye konuşuyor.
“Allah Kanal İstanbul’dan korusun”
Kanal İstanbul projesi ile oluşturulacak yapı stokunun kentsel dönüşüme katkı sunacağı tezinin gerçeği yansıtmadığını savunan İmamoğlu, “İstanbul’da şu an zaten yüz binlerce konut stoku var. İnsanların gerçekten depreme riskli yapılardan kurtulmasını istiyorsak onlarca formül var. Konuşabiliriz bunları masada. Ama hiçbir orantıyla içinde yer olmayacak şekilde Kanal İstanbul bu alternatiflerden bir tanesi değil. İstanbul’un gündeminden defolmalı, İstanbul’un gündeminde hiç olmamalı. Tabiri caizse bizim gündemimiz depremle mücadele olmalı. İstanbul’u hem depremden Allah korusun hem de Kanal İstanbul’dan” yorumunu yapıyor.
Nusret Suna’ya göre de Kanal İstanbul’a harcanacak bütçe, İstanbul’un ve Türkiye’nin deprem güvenlikli bir kent ve ülke haline getirilmesi için harcanabilir. Suna, “İstanbul’un ihtiyacı depreme hazır hale getirilmek ve kentin Kanal İstanbul gibi bir projeye ihtiyacı yok. Yaşanacak bir deprem ile yapı stokunun en az yüzde 25’i kullanılamaz hale gelecek. Oysa İstanbul, Kanal Projesiyle çok daha riskli hale getiriliyor. 1/100.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni Planı ile İstanbul’un en stratejik bölgesi olan bu bölge yeni bir yapılaşmanın cazibe merkezi haline getiriliyor” diyor.
Bilim insanları İstanbul depreminin her geçen gün yaklaştığını belirtiyor. Uzmanlar deprem tehdidi karşısında gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması ve İstanbul’un öncelikli gündeminin deprem olması gerektiğini vurguluyor.
Bu haber Deutsche Welle Türkçe sitesinden kooperasyonumuz çerçevesinde orjinal olarak kopyalanmıştır. Bütün haklar Deutsche Welle Türkçe sitesine aittir.