Geniş vizyon sahibi ve glecek yüzyılı gören ve ülkesini o doğrultuda içte ve dışda temsil eden insanlara devlet adamı denir. Devlet adamları az konuşur, çok icraat gerçekleştirir. Her konuda görüş belirten yönetici başarısız, kendisine güveni olmadığı gibi, çevresindeki çalışma arkadaşlarına da güven duymuyor demektir.
Devlet adamları konuşma metinlerine çok dikkat ederler; örneğin bir virgül hatasının dahi olmaması için özen gösterirler. Son kırk sene Türkiye`yi yönetenler çok konuşarak, büyük hatalar yapmışlardır.
Örneğin Turgut Özal, Körfez savaşına müdahil olmak istemiş ve bir koyup kırk alacağız diyerek, Türkiye`yi dış dünyada gülünç duruma düşürmüştür. Bu hataya ortak olmak istemeyen o günün Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etmiştir.
Arap Baharı denen emperyalist oyuna gelen Sayın AKP Genel Başkanı Erdoğan, önce Kadafi`nin yanında olduğunu beyan etmiş, fakat daha sonra Kadafi`nin katledilmesini istiyenler ile aynı safda yer almıştır.
Mısır`da Müslüman Kardeşler denen dünyanın en yobaz dincilerine destek olmuş, Mısır ile diplomatik ilişkileri sıfırlayarak, neredeyse düşman olmuştur.
Suriye`de kardeşim Esad bir gecede düşmanım Esed olmuştur. Suriye`nin iç işlerine balıklamasına atlayan Erdoğan, sonunda Şam`da cuma namazı kılam derken, yaklaşık beş milyon suriyeli Türkiye soaklarını işgal etmiştir.
Kendisini Atatürk`ün önüne geçirmek istemiş ve ülkenin iki kurucu değerine „iki ayaş“ diyecek kadar az devletadamı kültürüne sahip olduğunu göstermiştir. Atatürk`e hakaret etmenin boyunu aşacağını bildiği için, İsmat İnönü üzerinden hakaretlerini sürdürmeyi seçmiştir.
Atatürk ve onun mücadele arkadaşlarını eleştirem derken, Türiye`nin tapusu olan Lozan Anlaşması`nı tartışmaya açmıştır. Ülkenin yetiştirdiği güzide diplomatları uyarılarda bulunmuş ve Lozan`ı tartışmaya açmayın demişlerdir. Bu güzide diplomatlara „Monşerler“ deme cesaretini kendisinde görmüştür. İmam hatip kökenli, tarikat veya cemaat şehlerinden aldıkları yalan bilgilerle, Cumhuriyet döneminin bütün değerlerini yok saymaya başlamışlardır.
Yunanistan birçok adamızı işgal ettiğinde, hiçbir tepki göstermeyen Erdoğan ve ekibi, bir anda Doğu Akdeniz meselesinde yalnız kalmıştır. Doğu Akdeniz`de petrol veya doğal gaz aramak Türkiye`nin doğal hakkı olduğu halde, haklılığını anlatamamaktadır.
Mısır, Libya, Suriye, Irak ve İran ile iyi komşuluk ilişkilerimiz olsaydı, Yunanistan bize meydan okuma cesaretini göstere bilirmiydi, gösteremezdi.
Birkaç yobaz tarikat şehlerini mutlu etmek için Ayasofya`yı tamamen cami yaparsan, sonuçlarınada katlanacaksın.
1071 Mlazgirt Savaşı`nın yıl dönümünü çoşku ile kutlar, Alpaslan, Fatih ve Şahsım adına ok ve cırıt attırır, yok olan Alpaslan ve Fatih`in yurdunu yeniden bu Millet`e kazandıran Mustafa kemal Atatürk`ü unutursan, sonunda bu toplumun nefretini kazanırsınız.
Ülkeyi yönetenler hangi görüşten, hangi inançdan veya hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar, yönetiminde bulundukları ülkelerin kurucu liderine, ilkelerine, Milli ve Dini bayramlarına saygılı olmak zorundadırlar. Eğer ülkeyi yönetenler bu değerler ile barışık olmazlarsa, o zaman ajandalarında başka notlar olduğu kuşkusu toplumda uyanır.
Kendi tabanına hoş görünmek için Lozan Anlaşması`nı eleştirmeye başlarsan, Yunan`da senden yeni talepler de bulunur.
Atatürk ve silah arkadaşlarını unutturmak için Milli Bayramları yasaklamanın Akıl Tutulması olduğuna inanıyorum.