Birçok insan hergün kendi kendine veya arkadaşlari ile tartışıken soruyor, bu günlere nasıl geldik?
Aslında sorunun cevabı çok basit. Bu günlerin temelleri, çok partilı düzene geçildiği günlerde atılmıştı. TBMM`nde çoğunlukda olan toprak ağaları ve gerici kesim CHP`den ayrılarak, toprak reformunun yapılmasını engellemişlerdi, BİR.
Menderes hükümeti demokrasinin nimetlerinden faydalanırken, toplumun çağdaşlaşmasını engellemiş ve Köy Enstitülerini kapatmıştır, İKİ.
Köy Enstitüleri`nin kapatılmasınıda DP içerisinde ki ağalar ve kendilerini sözüm ona din adamı olarak gören gerici kesimlerdir, ÜÇ.
Ağalar diyordu ki, eğer köylü okur yazar olur ve köylünün çocukları iyi eğitimler alırlarsa, bizler toprağımızı işleyecek ırgat bulamayız.
Dinci ve yobaz kesimde diyordu ki, bu insanlar bilim ve ilim ile kendilerini donatırlarsa, bizlerin yalanlarını boşa çıkartırlar ve biz aç kalırız.
Demokrasi ile iktidar olan Menderes, ilk yaptığı iş muhaliflerinin önünü kesmek ve İsmet İnönü`yü taşlatmak olmuştur. Sonunda Türk demokrasisi daha ayağa kalkmadan yıkılmıştır.
9 Temmuz1961 senesinde yürürlüğe giren Anayasa, insan hak ve hürriyetlerini güvence altına alan çok çağdaş bir anayasaydı. Başta Süleyman Demirel olmak üzere, sağın birçok politikacı ve söz sahipleri, Anayasa`nın Türk halkı için çok geniş olduğunu ifade etmişlerdir.
Demirel hükümetine muhtura veren 12 Mart 1971 generalleri, Anayasa`nın birçok hak ve hürriyeti güvenceye alan bölümlerini tırpanlamışlardır. 12 Eylül 1980 faşizmi ise, 1961 Anayasa`sını tamamen ortadan kaldırılmıştır. 1961 Anayasası`nı ortadan kaldıran faşist Kenan Evren ve arkadaşları dinci, şöven ve gericiler tarafından alkışlanmıştır. Neden?
Gericilerin tek bir amacı vardı, oda 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti`ni yıkmak için yaptıkları yeminin hayata geçirilmesiydi. Yani Laik, çağdaş, sosyal ve hukuk devletinin yıkılması ve yerine dinci, şöven ve gerici bir iktidarın getirilmesiydi.
Gericilerin iktidara gelebilmeleri için, önlerindeki engellerin birer birer yıkılması gerekiyordu. Neydi bu engeller?
Amerikan emperyalizmi tarafından desteklenen gericiler, Atatürk devrimlerini ileriye taşımak isteyen gençlere karşı mücadeleye başlamışlardır. Amerikan 6. Filosu`na karşı çıkan devrimci gençliğe gericiler saldırmış ve 6. Filo`yu kıble olarak kabul etmişlerdir.
Emperyalizim ve uşaklarına karşı verilen mücadelenin liderleri Deniz Gezmiş ve arkadaşları ilk kurban olarak idam edilmişlerdir.
Gericilere göre, Abdi İpekci, Çetin Emeç ve Turan Dursun gibi çağdaş gazeticiler birer birer katledilmeliydi.
Gericilere göre, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bedriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi Atatürk ve devrimlerini savunan aydınların katledilmesi gerekiyordu.
Gericilere göre, Türkiye`de barışı, dosluğu ve birlikte yaşamayı savunan Hrand Dink veya Tahir Elçi`lerin katledilmesi gerekiyordu.
Şimdi anlıyormusunuz, bu günlere nasıl geldiğimizi.
Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ilke ve devrimlerini savunan gazeteciler ve aydınlar yok edilirken, kalemini üçbeş liraya satan sümüklü gazeteciler, sözüm ona aydınlar veya sözüm ona solcu dönekler meydanı doldurmuşlardır.
Cumhuriyet ve laik Türkiye yıkılırken, sosyalistler, sosyal demokratlar, sendikacılar, yazarlar veya tepeden inme politikacılar birlikte hareket etmeyi başaramamışlar ve başarmamak içinde ellerinden geleni yapmışlar ve halende yapıyorlar.
Tek hücreli canlılar bölünerek çoğalırken, bizim solcular ve CHP bölünerek küçülüyor. Nedense biz daha iyisini yapacağız diye CHP`den gidenler, yok olup bitiyorlar. CHP`den son gidenlerin basın toplantısını başta A Haber olmak üzere, bütün yandaş televizyonlar canlı olarak vermişlerse, bu manidar bir durum değilmi ve sorgulanması gerekmiyormu?
Bugün ayrılık günü değil, birlikte hareket etme günüdür.
Bak şair ne diyor?
Beyazıt’ta şehit düşen
silkinip kalktı kabrinden,
ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
yıktı Şahmeran’ın mağarasını.
Şahmeran`ın mağrasının yıkılması için, safları dağıtmak değil, sıklaştırmak gerekir.