Dünyada çok çeşitli devlet yönetimleri bulunmaktadır. İnsanlık evrimleşme süreci içerisinde, kendileri için çeşitli yönetim şekillerini benimsemişlerdir.
1789 Fransız devrimi sonrasında birçok devlet demokrasi ve hukukun üstünlüğünü kabul etmiştir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü benimseyen devletlerde bireyin hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Örneğin Almanya Anayasası`nın 1. Maddesi aynen şöyle diyor:
„İnsanın onuru ve haysiyeti dokunulmazdır“.
Demek ki, devletin temel görevi, yani devleti geçici olarak yöneten insanların görevi, kendilerini seçen her bireyin „onur ve haysiyetini“ korumak zorundadır. İşte bunun içindir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi`inde her Millet Vekili`nin göreceği şekilde şu cümle yazmaktadır.
Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir.
Madem ki, hakimiyet kayıtsız şartsız milletin ise, neden tek adama ülkenin bütün kurumlarını teslim ettik, bunun sorgulanması gerekmiyormu? Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi denen ucube yönetimde, Millet Vekilleri`nin hiçbir görev ve sorumlulukları kalmamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti, dokunulmazlıklar meclise gelir, Millet Vekilleri ellerini kaldırır ve indirirler.
Bu sözün anlamı şudur, ben ne talep ederse, kendilerini Millet Vekili olarak görenler benim talebimi yerine getirmek zorundadırlar. Yani, o Millet Vekilleri`nin bireysel karar verme hakları bulunmamaktadır.
Son iki sene içinde, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM`ne gönderilen yasa tekliflerinin bir kelimesi dahi değiştirilmeden kabul edilmesi, Cumhurbaşkan`nı kanıtlamıyormu?
Buradan şuna gelmek istiyorum. Yaklaşık onsekiz senedir iktidarda olan AKP, Cumhuriyet`in bütün varlıklarını parsel parsel satarak, kendi zenginlerini yarattı. Cumhuriyet`in varlıklarını satmak yetmedi, birde Yap İşlet Devret Müteahhitleri yaratıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu`nun tarifi ile, beşli çeteye bütün büyük ihaleler verildi.
İhaleyi alanlara araç, yolcu veya hasta garantiside veriliyor.
Verilen garanti sayısına ulaşılmazsa, aradaki açığı devlet bütçeden karşılama yükümlülüğünü üstleniyor. Verilen yap işlet devret modeli ile yapılan yollar, tuneller, hava limanları veya hastaneler yırmi otuz sene sonra eskimiş ve restorasyonu zorunlu şekilde devlete devredilecekler.
Hükümet ihaleyi ve araç, yolcu veya hasta garantisi veriyor, fakat bu kadar avanta yetmiyor. Ayrıca beşli çetenin bulacakları krediler için devlet „Hazine Garantisi“ veriyor. Yani, beşli çete almış olduğu kredileri ödeyemez ise, Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ödemek zorunda kalacak.
Anlıyacağınız, beşli çetenin ödemediği kredileri sen, ben ve biz ödemek zorunda kalacağız.
Meclise gelen son „Torba Yasada“ şöyle bir madde vardı:
Beşli çetenin iki sene önce almış olduğu bir ihale için kredi alması gerekiyormuş. İhaleye Kara Yolları kefil olmuş. Kredi verecek yabancı bankalar Türkiye Cumhuriyeti Karayolları garantisini yeterli bulmamışlar ve Hazine garatisi talep etmişler.
Beşli çete Cumhurbaşkanı Erdoğan`a gitmiş ve hazine garantisi talep etmişler. Cumhurbaşkanı hemen bir yasa hazırlatmış ve meclise göndermiş. AKP ve MHP Millet Vekilleri okumadan söz konusu torba yasayı TBMM`de kabul etmişler.
Madem ki, yollar, tuneller, hastaneler, hava limanları yap işlet modeli ile yapılıyorsa, o zaman bizim vergilerimiz ile oluşan „Bütçe“ nerede ve nereye harcanıyor?