10.9 C
Hamburg
Pazartesi, Haziran 10, 2024

HACİZ

Dün basına yansıyan bir haber beni çok etkiledi.

Haber şöyle, Gebze`de bir vatandaşın evine, genç Avukat Ersin Arslan haziz memurları eşliğinde gelir. Mahkeme tarafından çıkartılan haziz kararı doğrultusunda, eşyalarının haciz edileceğini borçluya söyler.

Evinin eşyalarının haciz edilmesine karşı gelen borçlu ile haciz memuru ve avukat arasında tartışma çıkar. Tartışma sonunda borçlu silahını çeker ve 26 yaşında ki genç avukatı vurur. Yaralanan avukat hastaneye kaldırılır, fakat yapılan müdahiler sonuç vermez ve genç avukat ölür.

Burada vahim olan şu:

İşsiz kalmış vatandaş borcunu ödüyemediği için, borçlu olduğu kurum veya şahıs tarafından mahkemeden haciz kararı çıkartılır. Evinin eşyalarının götürüleceğini gören borçlu cinnet getirmiş olmalı ki, silahını çeker ve avukatı vurur.

Aslında haciz olayının sorumlusu avukat değildir. Avukat, müvekilinin talebini yerine getirmek için haciz kararı çıkartmıştır. Tabi ki, eşinin ve çocuklarının yanında çaresizliğini gören borçlu, gelişmelerin sorumlusu olarak o genç avukatı görür.

Bu olayda gerçek sorumlu avukat veya borcunu tahsil etmek isteyen değil, gerçek sorumlu Devlet, neden?

– Devletin görevi vatandaşını her zorluklar karşısında korumaktır.

– Haciz Yasası, o kadar kötü düzenlenmiş ki, ailenin hayatını yok edecek şekilde, yani yaşaması için gerekli olan ev eşyalarına kadar el konumasını sağlıyor.

Örneğin, Almanya`da ailenin yaşamı için gerekli olan ev eşyalarının haciz edilmesi mümkün değildir.

Bankada ki parasına el konur.

Ailenin yaşaması için, askari miktarın üzerinde olan maaşına el konur.

Lüks ihtiyaca giren arabasına el konur. Fakat yaşaması için gerekli olan ev eşyalarına asla el konamaz.

Türk Haciz Yasası, o kadar kötü düzenlenmiş olmalı ki, evin bütün eşyaları haciz edilebiliyor. Ailenin bütün ihtiyaç duyduğu ev eşyaları haciz edilen ve çırıl çıplak bırakılan bir aile reisinin yerine kendimizi koyalım, ne yaparız?

Haciz girişimi büyük bir hüsran ile sonuçlanmış ve iki ailenin hayatı sönmüştür. Genç ve nişanlı olan avukat mezara, borçlu ise hapishaneye gitmiştir.

İstanbul Barosu avukatları meslektaşlarının davasını üstlendiklerini ve davanın peşini bırakmıyacaklarını söylemişler. Tabi ki, İstanbul Barosu avukatlarının arkadaşlarının davasını üstlenmeleri gayet doğru. Fakat, yanlış olan Haciz Yasası`nın acımasızlıği. Bu olayda yanlış kişiler suçlanıyor, oda avukat ve avukatı öldüren. Keşke sinirlerine hakim olabilseydi ve avukatı öldürmeseydi.

Burada suçlu olan devlet ve yasaları bu kadar acımasız yapanlardır.

İşsiz kalan bir birey borcunu ödüyemediği için, görevini yapmak zorunda kalan avukatı öldürmesi, ülkenin içinde bulunduğu zorlukları göz önüne sermektedir.

Tekrar soruyorum, suçlu kim?

Not: Bu görüş ve düşüncelerimde belirttiğim yasalarda yanlıanlatım yapmış isem, baştan değerli dostum Av. Hulusi Çoşkun ve diğer avukatlardan özür diliyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

HACİZ

Dün basına yansıyan bir haber beni çok etkiledi.

Haber şöyle, Gebze`de bir vatandaşın evine, genç Avukat Ersin Arslan haziz memurları eşliğinde gelir. Mahkeme tarafından çıkartılan haziz kararı doğrultusunda, eşyalarının haciz edileceğini borçluya söyler.

Evinin eşyalarının haciz edilmesine karşı gelen borçlu ile haciz memuru ve avukat arasında tartışma çıkar. Tartışma sonunda borçlu silahını çeker ve 26 yaşında ki genç avukatı vurur. Yaralanan avukat hastaneye kaldırılır, fakat yapılan müdahiler sonuç vermez ve genç avukat ölür.

Burada vahim olan şu:

İşsiz kalmış vatandaş borcunu ödüyemediği için, borçlu olduğu kurum veya şahıs tarafından mahkemeden haciz kararı çıkartılır. Evinin eşyalarının götürüleceğini gören borçlu cinnet getirmiş olmalı ki, silahını çeker ve avukatı vurur.

Aslında haciz olayının sorumlusu avukat değildir. Avukat, müvekilinin talebini yerine getirmek için haciz kararı çıkartmıştır. Tabi ki, eşinin ve çocuklarının yanında çaresizliğini gören borçlu, gelişmelerin sorumlusu olarak o genç avukatı görür.

Bu olayda gerçek sorumlu avukat veya borcunu tahsil etmek isteyen değil, gerçek sorumlu Devlet, neden?

– Devletin görevi vatandaşını her zorluklar karşısında korumaktır.

– Haciz Yasası, o kadar kötü düzenlenmiş ki, ailenin hayatını yok edecek şekilde, yani yaşaması için gerekli olan ev eşyalarına kadar el konumasını sağlıyor.

Örneğin, Almanya`da ailenin yaşamı için gerekli olan ev eşyalarının haciz edilmesi mümkün değildir.

Bankada ki parasına el konur.

Ailenin yaşaması için, askari miktarın üzerinde olan maaşına el konur.

Lüks ihtiyaca giren arabasına el konur. Fakat yaşaması için gerekli olan ev eşyalarına asla el konamaz.

Türk Haciz Yasası, o kadar kötü düzenlenmiş olmalı ki, evin bütün eşyaları haciz edilebiliyor. Ailenin bütün ihtiyaç duyduğu ev eşyaları haciz edilen ve çırıl çıplak bırakılan bir aile reisinin yerine kendimizi koyalım, ne yaparız?

Haciz girişimi büyük bir hüsran ile sonuçlanmış ve iki ailenin hayatı sönmüştür. Genç ve nişanlı olan avukat mezara, borçlu ise hapishaneye gitmiştir.

İstanbul Barosu avukatları meslektaşlarının davasını üstlendiklerini ve davanın peşini bırakmıyacaklarını söylemişler. Tabi ki, İstanbul Barosu avukatlarının arkadaşlarının davasını üstlenmeleri gayet doğru. Fakat, yanlış olan Haciz Yasası`nın acımasızlıği. Bu olayda yanlış kişiler suçlanıyor, oda avukat ve avukatı öldüren. Keşke sinirlerine hakim olabilseydi ve avukatı öldürmeseydi.

Burada suçlu olan devlet ve yasaları bu kadar acımasız yapanlardır.

İşsiz kalan bir birey borcunu ödüyemediği için, görevini yapmak zorunda kalan avukatı öldürmesi, ülkenin içinde bulunduğu zorlukları göz önüne sermektedir.

Tekrar soruyorum, suçlu kim?

Not: Bu görüş ve düşüncelerimde belirttiğim yasalarda yanlıanlatım yapmış isem, baştan değerli dostum Av. Hulusi Çoşkun ve diğer avukatlardan özür diliyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER