Devlet, vatandaşının geleceğini doğru planlamak ve yönlendirmekle yükümlüdür.
Üretimler arz talep doğrultusunda yapılsaydı, patates ve soğan çiftçinin elinde kalmıyacaktı. Plansız yapılan üretimin sonunda, hem çiftçi ve hemde halk madur ediliyor. Tarım Bakanı`nın görevi, çiftcinin, hayvan üreticisinin veya tarım üretimlerini planlamak ve üreticileri doğru zamanda doğru üretim üretmek için bilgilendirmek zorundadır.
Çifçinin elinde kalan patates ve soğanı, TMO aracılığı ile alan hükümet, ihtiyacı olan vatandaşlarına dağıtmak istemiştir. Üretimi planlıyamıyan Tarım Bakanı, patates ve soğan dağıtımınıda başaramıyor. 20 kilo patates ve 10 kilo soğan almak için, insanlar bir birini kırıyor. Bu ise insan onurunu rencide ediyor.
Ülkeyi yönetenler, örneğin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı bürokratları ne yaparlar? Kardeşim dünyayı yeniden keşfetmenize gerek yoktur. Hiçbir şey bilmiyorsanız, Avrupa`da ki bazı ülkeler bu işi nasıl yapıyor, onu alın ve uygulayın.
Medeni toplumlarda sosyal yardımlar, Türkiye`de ki gibi yapılmamaktadır. Sosyal yardım, yardıma muhtaç olanlara yapılması gereken para, onun hesabına gönderilir. Madem ki, bunu yapamıyorsunuz, o zaman, bu gibi yardımlar nasıl yapılmalıdır, onu size anlatayım.
İhtiyaç sahiplerine gerekli gıda desteği yapmak için, valilik veya kaymakamlık değil, belediyeler yapmalıdır. Belediyeler ihtiyaç sahiplerinin, ücretsiz olarak ihtiyaçlarını giderecek marketler açmalıdır.
Söz konusu sosyal marketlere vatandaşlar gelerek, belediyenin tespit ettiği kadar ihtiyaç maddelerini alarak, gitmeleri sağlanmalıdır. Kimin hangi üründen ne kadar alması gerektiği belediyeler tarafından tespit edilmelidir. Anlıyacağınız, örneğin domates, patatesoher, makarna, pirinç veya diğer ürünlerden belirlenen kadar alabilmelerı sağlanmalıdır.
Bu sosyal marketlerin ihtiyaçları nasıl karşılanır?
Bir, belediyenin marketler için ayıracağı bütçe ile sağlanır.
İki, belediyelerin büyük market sahipleri ile yapacağı anlaşmalar ile, marketlerin satamadığı veya bağış yapacağı ürünleri, ücretsiz olarak sosyal marketlere vermeleri sağlanır.
Üç, yardım yapmak isteyen vatandaşların, işletmelerin, bankaların veya üreticilerin maddi yardımlarının sosyal marketlere yapmaları sağlanmalıdır.
Därt, sosyal marketlerde gönüllü insanlar çalıştırılarak, her hangi bir personal giderine gerek kalmamalı. Söz konusu gönüllüler emekli kadınlar, erkekler veya öğrenciler tarafından oluşturulabilir.
Eğer sosyal yardımlar bu şekilde yapılabilirse, alan eli veren el görmez ve insan onuru zedelenmez. Bunu yapmak hiçde zor değil, yeter ki, devleti idare edenler patates veya soğan dağıtımında ki rezaletden zevk almasınlar. Anlıyacağınız, sadaka toplumunu yaratarak, kendi arka bahçelerini oluşurmak istiyorlar.
Türkiye`de yapılan patates ve soğan dağıtımı gibi yardımlar, ancak geri kalmış üçüncü dünya ülkelerde olur. Türkiye gibi gelişmekte olan ve „Yeni Türkiye`yi“ dünyanın örnek aldığı iddia ediliyorsa, sokaklarda patates ve soğan kapışması olmaz.
Dünyada en çok makam aracı, lojman veya dinlenme tesisleri olan ülke Türkiye. Madem ki, yüzbinlerce makam araçları bu ülkede alınabiliyorsa, sosyal yardıma ihtiyacı olanlara, çağdaş ülkeler gibi yardım yapılamlıdır.
Hiç bir Türk vatandaşının onuru, patates veya soğan dağıtımı gibi ilkel şekilde rencide edilemez ve edilmemelidir.