Peker’in bilgisine sahip olması muhtemelen diğer önemli bilgilerden önce, “FETÖ suçlaması” ile tutuklanıp ardından tahliye olan Mansimov ile giriş yapması, iki ayaklı bir tercihin ürünü gibi duruyor.
ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ
Foto:Youtube
Organize suç örgütü yöneticiliğinden aranır duruma düşmesinin ardından Karabağ’a yerleştiği belirtilen Sedat Peker, henüz ikisini yayımladığı ve devamının geleceğini belirttiği videolarla açık ve örtülü bazı mesajlar gönderiyor. Evine düzenlenen baskından ‘taşeron’ diye nitelendirdiği Ağar ve Pelikancıları sorumlu tutan Peker, kendisinin ayağına basanlardan korkmadığını ve onlarla hesaplaşacağını ifade ederken, bir yerlere de üzerine gelinmeye devam edilmesi halinde konuşmaya devam edeceği mesajını gönderiyor.
“İKİ DEVLET, TEK MİLLET” PERDESİ ALTINDAKİ DERİNLİK
Peker’in videolarında kullandığı masa, konuşurken masada duran kitaba kadar okumalar yapıldı. Seslenme biçimine etki kazandırmak bakımından önceden bir piar hazırlığı yapılmış olması ne kadar muhtemelse, bir dönemin karakutularından Peker’in ifşa için seçtiği donelerin temas noktalarını hesap etmiş olması da bir o kadar muhtemeldir.
Şu anda hâlâ orada mı bilemesek de Karabağ’ın, Türkiye sağı ve İslami hareketleri bakımından popülerliği kadar, mafya-devlet-şirket bağlamlarına uzanan hattı içinde sembolik bir anlamı olduğunu ifade edebiliriz. Şu anda Azarbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında süren ve görünen, görünmeyen ticari, siyasi bir dizi ilişkiyi içinde taşıyan sarmalın temelleri Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde atılıyor. Haydar Aliyev’e karşı hazırlanan darbeyi kendisine önceden haber veren Demirel, cumhurbaşkanı iken, dönemin Başbakanı Çiller ile Haydar Aliyey arasındaki soğukluğa rağmen ilişkileri sıcak tutmaya özen göstermiş, “İki Devlet Tek Millet” vurgusu bu ilişkiler içinde gündeme gelmişti. Demirel’in, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte başbakanlığı döneminde dile getirdiği “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” söylemi zaman içinde resmi devlet söylemi olarak yerleşti.
PEKER, HANGİ İSMİ NEDEN ANIYOR?
Sedat Peker ilk videosunda, Ağar’ın Azeri milyarder Mübariz Mansimov’un mallarına çöktüğünü; bunu da birileri adına yaptığını ifade ediyor. Peker’in bilgisine sahip olması muhtemelen diğer önemli bilgilerden önce, “FETÖ suçlaması” ile tutuklanıp ardından tahliye olan Mansimov ile giriş yapması, iki ayaklı bir tercihin ürünü gibi duruyor. Biri kendisinin de ifade ettiği Ağar’a dair yönü, diğeri de Mansimov adını Google’da aratınca kolayca ulaşılabilecek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da adının geçtiği çeşitli haberler.
Bu ilişki, açık kaynaklara dayalı ve çok sayıda belge ile desteklenen Craig Shaw imzalı haberle gündeme gelmişti. 26 Mayıs 2017 tarihinde yayımlanan ve halen ‘theblacksea.eu’ sitesinde erişime açık olan haberde, “Erdoğan ailesi, Man Adası ve Malta’daki offshore şirketleri aracılığıyla milyonlarca dolar değerindeki Agdash adlı petrol tankerinin sahibi olmuş. Petrol tankeri için yapılan anlaşmaya aracılık edenler ise İstanbul’da kurulu Palmali Group’un sahibi Azeri-Türk İş Adamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu ve Erdoğan’ın yakın dostu SOM Petrol’ün sahibi İş Adamı Sıtkı Ayan. Malta Files belgelerine göre Ayan 2008’de yedi milyon, Mansimov ise 2008’den beri Erdoğan ailesine gemi için yaklaşık 23 milyon dolar ödemiş.” diye başlıyor. Daha önce tamamına köşemde yer verdikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret suçlaması ile yargılanmış olduğum haberde, “Milyarder Mansimov ve Ayanlar için Türkiye’nin en güçlü ailesiyle ortaklığın maliyeti günde 3 bin dolara denk geliyor” deniliyor. Mansimov ve Erdoğan arasındaki dostluğun yıllar öncesine dayandığı ifade edilen haberde, 1998 yılında işini Azerbaycan’dan Türkiye’ye taşıyan Mansimov’un, 2006’da Türk vatandaşlığına geçerek Gurbanoğlu soyadını aldığı hatırlatılıyor.
6 yıl önce Erdoğan’a destek mitingleri düzenleyen Sedat Peker, bugün başlattığı ifşaatlarda Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun ‘içeri’ atılması ve mallarına çökülmesini gündem edip, Ağar ve Pelikancıları da taşeron olarak nitelendirdikten sonra ucunu açık bırakıyorsa, bu mesajın hangi adresi ima ettiğini anlamak o kadar zor değil. Peker’in videosunda Erdoğan’ı doğrudan hedef almasa da, onun artık kimsenin evine sabaha karşı gidilmeyeceği sözlerini hatırlatıp, kendi evine yapılan baskına dair sitemlerde bulunması da, yine aynı adrese dolaylı bir mesajdır.
Gazeteci Bahadır Özgür, Peker’in ifşaatlarına başlamasının ardından kaleme aldığı ve Gazete Duvar’da “Peker, Ağar ve ortadaki ‘pamuk şekeri” başlığı ile yayımlanan yazısında, açık kaynaklara dayanarak, mafya-siyaset-sermaye-medya sarmalındaki ilişkileri detaylandırarak anlatmıştı.
DÜN PEKER’E ÖDÜL VERENLER BUGÜN KARŞISINDA
Bu ilişkilerin medya ayağına dair bir hatırlatma ile devam edelim. 3 yıl önce hayatını kaybeden Erdoğan Demirören, yeni patronu olduğu Milliyet’te çıkan bazı haberler nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini aramasının ardından, “Nasıl girdim bu işe ya, kim için?” diyerek ağlamıştı. İnsan hafızası için uzak bir zaman değil, 7 yıl önce. Demirören’in sahibi olduğu Milliyet gazetesi de, geleneksel olarak düzenlenen Şehrin En İyileri Ödül Töreni’nde 2017 yılında Sedat Peker’e, “En hayırsever iş adamı” ödülünü verdi. Şimdi o gazeteler, oluşan çıkar çatışması çatlağı içinde Sedat Peker’in karşısında yer alıyor.
Peker, ikinci videosunda, yakın olduğu Veli Küçük ile uzun bir süredir görüşmediğini dile getirdikten sonra önemli bir iddia ile bağlıyor. Kuzey Kıbrıs’ta 1996 yılında işlenen Gazeteci Kutlu Adalı cinayetinden söz ediyor ve bunu ‘Ağar ve Korkut Eken birlikte konuşacağız’ diyor.
KUTLU ADALI CİNAYETİ
Sedat Peker’in bu ifadesi, çıkar çatışmasına girerek ‘Gözden çıkarıldığını’ düşündüğü ana kadar, bu cinayete dair bildiklerini ‘mahrem’ tutmayı tercih ettiğinin de bir itirafıdır. Kutlu Adalı, önemli eski eserlerin yer aldığı St. Barnabas Manastırı’nda 14 Mart 1996’yı 15 Mart’a bağlayan gece yaşanan silahlı baskına dair yazdıklarından sonra ölüm tehditleri almış ve 6 Temmuz 1996 günü evinin önünde vurularak öldürülmüştü. Adalı, 23 Mart günü yayımlanan yazısında, baskında KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığına bağlı araçların kullanıldığını açıklamıştı. Manastırdaki üç nöbetçiyi saf dışı edip bir odaya kilitleyen maskeli ve silahlı kişilerin neler çaldığı açığa çıkarılamadı.
Adalı cinayetinin ardından Kutlu Adalı’nın eşi İlkay Adalı ile de görüşmüş ve bir söyleşi yapmıştım. İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Türkiye aleyhine dava açmış, mahkeme 31 Mart 2005’te “Cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı” gerekçesi ile Türkiye’yi mahkum etmişti.
Kutlu Adalı cinayetine dair birkaç yazı da yazdım. Bunlardan biri, Türkiye’de Danıştaya ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılarla, Kuzey Kıbrıs’ta işlenen Kutlu Adalı cinayetinin aynı “derin sarmalın” içinde saklı olduğunu ve eğer istenilirse de birlikte çözülebileceğinin vurgulandığı 24 Mayıs 2006 tarihli yazıdır.
İFŞAATLARDAN SONRA NE OLACAK?
Peki Sedat Peker’in açıklamalarından sonra ne olacak?
Peker’in paylaştığı videoda, Yeldana Kaharman’ın ölümüne dair Mehmet Ağar’ın oğlu ve AKP Milletvekili Tolga Ağar’a ilişkin dile getirdiği ‘tecavüz’ suçlamalarının ardından hem Tolga Ağar’dan yalanlama geldi, hem de Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada “Yeldana Kaharman isimli kadının jandarmaya herhangi bir müracaatı kesinlikle söz konusu olmadığı gibi helikopterle aldırılması iddiası da tamamen gerçek dışıdır” denildi.
Muhtemelen bundan sonra da, Peker’in dile getirebileceği bazı iddialara dair yalanlamalar yapılacak, bazıları da, Türkiye’nin her gün değişen yoğun gündemleri arasında unutulmaya terk edilecek. Bu arada, eğer Sedat Peker, videolarını vadettiği sayılara ulaştırmadan durdurursa, bu kendisine susması için mesaj gönderildiği ve bazı tekliflerde bulunulduğu biçiminde yorumlanabilir.
Peker ilk videosunda andığı isimlerle, Erdoğan’a mesaj gönderirken, ikinci videosundaki şu vurgularıyla da, iktidarın ortağı MHP’ye ‘Beni yalnız bırakmayın’ mesajı gönderiyor: “Biz Başbuğ’un evlatlarıyız. Biz Yüce Allah’ı severiz, devleti severiz, milleti severiz. Bunu seven herkesi severiz, buna düşman olan herkese düşman oluruz… Ben Ergenekon mahkemesinde de dedim. Benim ulusalcılığım birleşik Türk devletlerinin kurulması üzerine…”
Barış Akademisyenleri’ni tehdit eden Peker, videolarında ‘Boyun eğmeme’ mesajı gönderirken Seyit Rıza’ya da atıf yapıyor. ‘Hani namus, sol namusu dersiniz..’ diyerek serzenişlerde bulunuyor. Sonraki videolarda da benzer vurgular şaşırtıcı olmaz.
Peker’in paylaşımları, devlet-siyaset-sermaye-medya-mafya sarmalının tarihi içinde okunmalı. Bir çıkar çatışması anında gündeme gelen bu tür paylaşımlar, derin ve kirli ilişkilerin en azından bir kısmının daha gündeme getirilmesini sağlar ancak bu tür bilgilerin bir yargısal sonuç doğurması, bir temizlenmeye, arınmaya vesile olması ona uygun politik bir iklimin hakim olmasıyla mümkün olabilir. Ve belli bir zaman sonra, bir çıkar çatışmasının sonucunda dile getirilen bu ifşaatlar, o çıkar çarkının bir dişlisi olan Peker’i de aklayamaz elbette.
Kaynak:Evrensel