16.3 C
Hamburg
Pazartesi, Mayıs 20, 2024

Türkiye Ekonomisinde neler oluyor? Dr. Yaşar Aydın ile Elbe Express Özel Röportajı…

Türkiye Uzmanı Dr. Yaşar Aydın, Türkiye’deki yaşanan ekonomik durumu Elbe Express’e değerlendirdi.

ELBE EXPRESS/ÖZEL RÖPORTAJ

Foto:Yasar Aydin Arsiv

Türkiye Ekonomisi son günlerde zor günler geçiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin ekonomiyi faiz üzerinden değerlendirmeleri ve o yönde adımlar atmaları bir anda ekonomik göstergeleri altüst etti.

Biz de yaşanan bu gelişmeler ile ilgili Türkiye üzerine yaptığı sosyo-ekonomik çalışmalar ile adından sıkça söz ettiren Dr. Yaşar Aydın ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

İŞTE ÇOK SES GETİRECEK DR. YAŞAR AYDIN RÖPORTAJI

YAŞANAN BU DÖVİZ «KRİZİNİN» EKONOMİK DURGUNLUĞA YOL AÇMA OLASILIĞI VAR

Türkiye bir ekonomik krizle mi karşı karşıya?

Şu an bir ekonomik krizden söz etmek için henüz erken, şayet «krizden» Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’daki büyümenin eksiye düşmesini anlıyorsak. İktisadi literatürde «resesyon» olarak adlandırılan süreç ekonomik büyümenin, yani mal ve hizmet üretiminin, gerilemesi ile başlayıp, istihdamın, talebin, yatırımların vs. düşüş içine girmesiyle devam eder. Türkiye ekonomisi ise 2021 yılı ikinci çeyreğinde rekor düzeyinde, yüzde 21,7 oranında büyüdü. Üçüncü çeyrekte de büyüme hızı yüzde 7,4 oranında gerçekleşti.

Dolayısıyla ekonomik krizden söz edemeyiz. Ancak Türk Lirası son haftalarda sert bir düşüş yaşadı, Dolar 2 Aralık 2021 itibarı ile 13,4 TL, Euro ise 15,25’e tırmanmış durumda. Bunun ekonomiye yansımalarını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Yaşanan bu döviz «krizinin» ekonomik durgunluğa yol açma olasılığı var.

Foto:Elbe Express

EKONOMİYE OLAN GÜVEN AZALDI

Dolar ve Euro neden artıyor?

Bunun kuşkusuz birçok nedeni var. Bunlardan biri yüksek enflasyon. Enflasyonun nedenleri arasında küresel düzlemdeki şokları – pandeminin yarattığı belirsizlik, küresel üretimin gerilemesi, tedarik zincirlerinin aksaması vs. – ve emtia (doğalgaz, petrol) fiyatlarının artışını sayabiliriz. Yani üretimden kaynaklı bir enflasyon söz konusu Türkiye’de. Enflasyonun artışı ve buna mukabil mevduat faizlerinin yükselmeyişi ise Türk parasından kaçışı beraberinde getiriyor. Yani anlaşılan parası olan dövize ve altına yöneliyor. Altın fiyatlarında da ciddi bir artış söz konusu. Bu da ekonomiye olan güvenin azaldığını gösterir. Altına yöneliş «fırtınalı havada güvenli bir liman arayışıdır».

FAİZE KARŞI TAVIR “NASS” ÖYLE EMREDİYOR DİYE Mİ GERÇEKTEN?

Hükümet neden ısrarla faizlerin düşürülmesinden yana? Bunun arkasında ne yatıyor?

«Faiz sebep, enflasyon sonuçtur» – hükümetin faiz indirimini teşvik etmesinin altında bu varsayım yatıyor. Faize karşı alınan tavır ve bu bağlamda İslam’a atıfta bulunulmasını – «nass» öyle emrediyor söylemini kastediyorum – negatif faiz yaklaşımını meşrulaştırmaya yönelik yaklaşım olarak değerlendirmeliyiz. Hükümet neden ısrarla faizlerin düşürülmesinden yana? Çünkü bunun ekonomik gelişmeyi tetikleyeceğini düşünüyor. Yani faizler düşecek, enflasyon artacak, TL değer kaybedecek, Türk ürünleri ucuzlayacağı için de ihracat artacak, ülke yatırımcı ve turist akımına uğrayacak, cari işlemler fazla verecek, döviz bollaşacak, önce kur sonra da enflasyon düşecek. Ve mutlu son.

Enflasyon bu şekilde düşer mi?

Ben çok iyimser değilim, çünkü – teorik olarak mantıklı gelse de – betimlediğim şemaya uymayan durumlar söz konusu Türkiye’de. Birincisi Türk sanayii enerji kaynakları (doğalgaz, petrol), yatırım ve ara mallarında ithalata bağımlı. Dolayısıyla TL’nin değer kaybı Türk mallarını yeteri kadar ucuzlatmıyor. İkincisi, çoğu kez evdeki hesap çarşıya uymuyor, ucuzlama aynı oranda talep artışını beraberinde getirmiyor. Yani Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerde ekonomik gelişme hızlanmıyorsa Türk mallarına talep de yeterince artmıyor ucuzladıkları için. Burada yeni pazarların açılması gerekiyor. Ancak küresel düzlemdeki durgunluk ve Orta Doğu’daki çatışmalar bunu baltalıyor. Üçüncüsü Türkiye’de gelişmiş teknolojiler içeren makine ve teçhizat ile ara malın yerlisi yok. Dolayısıyla bazı malların ithalatının yerli üretim ile ikamesi çok sınırlı.

Foto:Yasar Aydin Arsiv

CARİ AÇIK TETİKLENİYOR

Enflasyon ile mücadelenin başka yolları var mıdır?

Enflasyon ile mücadelenin bir başka yolu faizlerin artırılması ve sıkı bütçe politikaları. Bu ise ekonomik durgunluğa yol açabileceği için seçim kaybettirir, o yüzden iktidar açısından cazip değil. Artı Türk parasının fazla değer kazanması da olumsuz sonuçlara yol açıyor: İç piyasada üretilen malların dışarıdan alınması, ihracatın artması vs. Ve bu da cari açığı tetikliyor.

Almanya’da da son dönemde enflasyon artışı var. Bu konuda neler söylersiniz?

Almanya’daki enflasyon biraz farklı. Burada ekonomik yönetimle ilgili bir güvensizlik yok, Alman hükümeti ekonomik ortodoksiye ve teoriye zıt bir tutum içinde değil. Ayrıca ekonomide çok hızlı büyüme de olmadı, yani ekonomi aşırı hızlandığı ve ısındığı için enflasyon yaşanmıyor. Buradaki enflasyonun nedeni dışsal şoklar: Pandemi sonucu tedarik zincirlerinde aksama yaşanması, üretimin ve talebin gerilemesi. Ve tabii ki emtia fiyatlarındaki artış. Yeni hükümet mali genişlemeye ve borçlanmaya gideceğinden bir süre daha enflasyonun kalacağını söyleyebiliriz.

YENİ EKONOMİK MODEL GEREKİYOR

Türkiye geçmişte benzer bir durumu yaşadı mı?

Şu an yaşadığımız durum, 2001’deki krizden ve öncesinden farklı. O dönem ödemeler dengesi ve siyasi şok – Başbakan Ecevit Cumhurbaşkanı Sezer çatışması – kaynaklı bir kriz söz konusuydu. Türkiye gelinen noktada ihracatını dörde katlamış durumda ve devletin borçlanma oranı da o kadar yüksek değil. Ve IMF’e başvurmadan da kaynak akışı ve yatırım sağlayabiliyor. Örneğin Katar. Son olarak ise Birleşik Arap Emirlikleri.

Türkiye bu sarmaldan nasıl kurtulabilir?

Türkiye’nin yeni bir ekonomik modele geçmesi gerekiyor. Bunun için de – uzun vadeli olarak – eğitimin çok güçlendirilmesi gerekiyor ki sanayiinin kalifiye eleman ihtiyacı karşılansın. Ve artı değer üretimi de artsın. İkincisi katma değeri yüksek malların üretiminin ve ihracatın hızlandırılması lazım. Yeni pazarların açılması da gerekiyor ki burada ise siyasete ve diplomasiye büyük görevler düşüyor. Ayrıca ekonomide popülist yaklaşımlardan uzak durulmalı. Seçim kazanmak için ekonominin aşırı hızlandırılması istikrarsızlığa yol açıyor. Her şeyden önce ise ekonominin yönetimine ve Merkez Bankası’na olan güvenin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.

YAŞAR AYDIN kimdir?

22 Mayıs 1971 tarihinde aslen Artvin’de dünyaya gelmiştir. Henüz 4 yaşında iken ailesi ile birlikte Almanya’ya göç etmiştir. Yaşar Aydın Hamburg ve Lancaster’de Sosyoloji ve Ekonomi üzerine eğitim almış, 2009 yılında «Yabancılık: Bir Sosyal Kurgunun Analizi ve Eleştirisi» üzerine doktora tezini yazmıştır. 2009 yılının Ağustos ayından itibaren Uluslararası İktisat Hamburg Enstitüsünde (HWWI) «Göç Niyetleri ve Almanya’dan Türkiye’ye Türk Kökenli Beyin Göçü» isimli projede araştırma görevlisi olarak çalışmıştır.

2015 yılında HafenCity Hamburg Üniversitesi’nde (HCU) öğretim görevlisi olarak çalışmış, SWP Türk Ekonomi ve Siyaset Bilimi Vakfı’nda araştırma, Bundeszentrale für Politische Bildung adlı Alman İçişleri Bakanlığı’na bağlı dairede ise uzman olarak çalışmıştır (2020–2021). 2018–2019 yıllarında İstanbul Türk Alman Üniversitesi’nde misafir profesör olarak uluslararası ilişkiler dersleri vermiştir. Türk ve Alman gazetelerine uluslararası ilişkiler, Türk ve Alman dış politikası, Türk ekonomisi, göç hareketleri ve milliyetçilik/ırkçılık konularında yorumlar yazıyor.

Günümüzde Evangelische Hochschule Hamburg’da Öğretim Üyesi olarak çalışmalarını sürdüren Dr. Yaşar Aydın Almanya ve Hamburg çapında başarılı işlere imza atmıştır. 2013 yılında çıkan Transnational statt nicht integriert isimli kitabın altına imzasını atan Dr. Yaşar Aydın, Uluslararası İlişkiler, Dış Politika ve Göç Araştırmacısı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Hans Böckler Vakfı ve Mercator eski bursiyeri, Verein für Geschichte des Weltsystems yönetim kurulu üyesi ve DTG Bonn – Deutsch-Türkische Gesellschaft derneği ikinci başkanıdır.

Yaşar Aydın’ın Türk ve Alman gazeteleri için kendi alanında güncel ve önemli konulardaki yazılarını Twitter adresinden takip edebilirsiniz: @yasaraydin10

Yaşar Aydın, Yapmış olduğu çalışmalar, araştırmalar ve yazdığı kitaplar.

Türkiye araştırmaları: iç ve dış politika, modernleşme, milliyetçilik, partiler sistemi, ekonomi

Uluslararası ilişkiler tarihi ve teorileri, jeopolitik ve dış politika

Göç araştırması ve göç politikaları

Milliyetçilik araştırması: etnik çatışmalar, dış konular, kolektif kimlik

Modernite Teorileri / Modernleşme

Sosyal Felsefe / Sosyal Felsefe ve Siyaset Kuramı

Kitaplar:

Türkiye: Siyasal Sistem Analizi (2017)

“Entegre” yerine “ulusötesi”: Almanya’dan oldukça yetenekli Türk halkının göçü (2013)

Pop Kültürü Söylemi: Toplum, kültür endüstrisi ve bilim arasındaki ilişki üzerine (2010)

Yabancılığın Topolojisi: Bir sosyal kurgunun analizi ve eleştirisi için (2009)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Türkiye Ekonomisinde neler oluyor? Dr. Yaşar Aydın ile Elbe Express Özel Röportajı…

Türkiye Uzmanı Dr. Yaşar Aydın, Türkiye’deki yaşanan ekonomik durumu Elbe Express’e değerlendirdi.

ELBE EXPRESS/ÖZEL RÖPORTAJ

Foto:Yasar Aydin Arsiv

Türkiye Ekonomisi son günlerde zor günler geçiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin ekonomiyi faiz üzerinden değerlendirmeleri ve o yönde adımlar atmaları bir anda ekonomik göstergeleri altüst etti.

Biz de yaşanan bu gelişmeler ile ilgili Türkiye üzerine yaptığı sosyo-ekonomik çalışmalar ile adından sıkça söz ettiren Dr. Yaşar Aydın ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

İŞTE ÇOK SES GETİRECEK DR. YAŞAR AYDIN RÖPORTAJI

YAŞANAN BU DÖVİZ «KRİZİNİN» EKONOMİK DURGUNLUĞA YOL AÇMA OLASILIĞI VAR

Türkiye bir ekonomik krizle mi karşı karşıya?

Şu an bir ekonomik krizden söz etmek için henüz erken, şayet «krizden» Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’daki büyümenin eksiye düşmesini anlıyorsak. İktisadi literatürde «resesyon» olarak adlandırılan süreç ekonomik büyümenin, yani mal ve hizmet üretiminin, gerilemesi ile başlayıp, istihdamın, talebin, yatırımların vs. düşüş içine girmesiyle devam eder. Türkiye ekonomisi ise 2021 yılı ikinci çeyreğinde rekor düzeyinde, yüzde 21,7 oranında büyüdü. Üçüncü çeyrekte de büyüme hızı yüzde 7,4 oranında gerçekleşti.

Dolayısıyla ekonomik krizden söz edemeyiz. Ancak Türk Lirası son haftalarda sert bir düşüş yaşadı, Dolar 2 Aralık 2021 itibarı ile 13,4 TL, Euro ise 15,25’e tırmanmış durumda. Bunun ekonomiye yansımalarını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Yaşanan bu döviz «krizinin» ekonomik durgunluğa yol açma olasılığı var.

Foto:Elbe Express

EKONOMİYE OLAN GÜVEN AZALDI

Dolar ve Euro neden artıyor?

Bunun kuşkusuz birçok nedeni var. Bunlardan biri yüksek enflasyon. Enflasyonun nedenleri arasında küresel düzlemdeki şokları – pandeminin yarattığı belirsizlik, küresel üretimin gerilemesi, tedarik zincirlerinin aksaması vs. – ve emtia (doğalgaz, petrol) fiyatlarının artışını sayabiliriz. Yani üretimden kaynaklı bir enflasyon söz konusu Türkiye’de. Enflasyonun artışı ve buna mukabil mevduat faizlerinin yükselmeyişi ise Türk parasından kaçışı beraberinde getiriyor. Yani anlaşılan parası olan dövize ve altına yöneliyor. Altın fiyatlarında da ciddi bir artış söz konusu. Bu da ekonomiye olan güvenin azaldığını gösterir. Altına yöneliş «fırtınalı havada güvenli bir liman arayışıdır».

FAİZE KARŞI TAVIR “NASS” ÖYLE EMREDİYOR DİYE Mİ GERÇEKTEN?

Hükümet neden ısrarla faizlerin düşürülmesinden yana? Bunun arkasında ne yatıyor?

«Faiz sebep, enflasyon sonuçtur» – hükümetin faiz indirimini teşvik etmesinin altında bu varsayım yatıyor. Faize karşı alınan tavır ve bu bağlamda İslam’a atıfta bulunulmasını – «nass» öyle emrediyor söylemini kastediyorum – negatif faiz yaklaşımını meşrulaştırmaya yönelik yaklaşım olarak değerlendirmeliyiz. Hükümet neden ısrarla faizlerin düşürülmesinden yana? Çünkü bunun ekonomik gelişmeyi tetikleyeceğini düşünüyor. Yani faizler düşecek, enflasyon artacak, TL değer kaybedecek, Türk ürünleri ucuzlayacağı için de ihracat artacak, ülke yatırımcı ve turist akımına uğrayacak, cari işlemler fazla verecek, döviz bollaşacak, önce kur sonra da enflasyon düşecek. Ve mutlu son.

Enflasyon bu şekilde düşer mi?

Ben çok iyimser değilim, çünkü – teorik olarak mantıklı gelse de – betimlediğim şemaya uymayan durumlar söz konusu Türkiye’de. Birincisi Türk sanayii enerji kaynakları (doğalgaz, petrol), yatırım ve ara mallarında ithalata bağımlı. Dolayısıyla TL’nin değer kaybı Türk mallarını yeteri kadar ucuzlatmıyor. İkincisi, çoğu kez evdeki hesap çarşıya uymuyor, ucuzlama aynı oranda talep artışını beraberinde getirmiyor. Yani Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerde ekonomik gelişme hızlanmıyorsa Türk mallarına talep de yeterince artmıyor ucuzladıkları için. Burada yeni pazarların açılması gerekiyor. Ancak küresel düzlemdeki durgunluk ve Orta Doğu’daki çatışmalar bunu baltalıyor. Üçüncüsü Türkiye’de gelişmiş teknolojiler içeren makine ve teçhizat ile ara malın yerlisi yok. Dolayısıyla bazı malların ithalatının yerli üretim ile ikamesi çok sınırlı.

Foto:Yasar Aydin Arsiv

CARİ AÇIK TETİKLENİYOR

Enflasyon ile mücadelenin başka yolları var mıdır?

Enflasyon ile mücadelenin bir başka yolu faizlerin artırılması ve sıkı bütçe politikaları. Bu ise ekonomik durgunluğa yol açabileceği için seçim kaybettirir, o yüzden iktidar açısından cazip değil. Artı Türk parasının fazla değer kazanması da olumsuz sonuçlara yol açıyor: İç piyasada üretilen malların dışarıdan alınması, ihracatın artması vs. Ve bu da cari açığı tetikliyor.

Almanya’da da son dönemde enflasyon artışı var. Bu konuda neler söylersiniz?

Almanya’daki enflasyon biraz farklı. Burada ekonomik yönetimle ilgili bir güvensizlik yok, Alman hükümeti ekonomik ortodoksiye ve teoriye zıt bir tutum içinde değil. Ayrıca ekonomide çok hızlı büyüme de olmadı, yani ekonomi aşırı hızlandığı ve ısındığı için enflasyon yaşanmıyor. Buradaki enflasyonun nedeni dışsal şoklar: Pandemi sonucu tedarik zincirlerinde aksama yaşanması, üretimin ve talebin gerilemesi. Ve tabii ki emtia fiyatlarındaki artış. Yeni hükümet mali genişlemeye ve borçlanmaya gideceğinden bir süre daha enflasyonun kalacağını söyleyebiliriz.

YENİ EKONOMİK MODEL GEREKİYOR

Türkiye geçmişte benzer bir durumu yaşadı mı?

Şu an yaşadığımız durum, 2001’deki krizden ve öncesinden farklı. O dönem ödemeler dengesi ve siyasi şok – Başbakan Ecevit Cumhurbaşkanı Sezer çatışması – kaynaklı bir kriz söz konusuydu. Türkiye gelinen noktada ihracatını dörde katlamış durumda ve devletin borçlanma oranı da o kadar yüksek değil. Ve IMF’e başvurmadan da kaynak akışı ve yatırım sağlayabiliyor. Örneğin Katar. Son olarak ise Birleşik Arap Emirlikleri.

Türkiye bu sarmaldan nasıl kurtulabilir?

Türkiye’nin yeni bir ekonomik modele geçmesi gerekiyor. Bunun için de – uzun vadeli olarak – eğitimin çok güçlendirilmesi gerekiyor ki sanayiinin kalifiye eleman ihtiyacı karşılansın. Ve artı değer üretimi de artsın. İkincisi katma değeri yüksek malların üretiminin ve ihracatın hızlandırılması lazım. Yeni pazarların açılması da gerekiyor ki burada ise siyasete ve diplomasiye büyük görevler düşüyor. Ayrıca ekonomide popülist yaklaşımlardan uzak durulmalı. Seçim kazanmak için ekonominin aşırı hızlandırılması istikrarsızlığa yol açıyor. Her şeyden önce ise ekonominin yönetimine ve Merkez Bankası’na olan güvenin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.

YAŞAR AYDIN kimdir?

22 Mayıs 1971 tarihinde aslen Artvin’de dünyaya gelmiştir. Henüz 4 yaşında iken ailesi ile birlikte Almanya’ya göç etmiştir. Yaşar Aydın Hamburg ve Lancaster’de Sosyoloji ve Ekonomi üzerine eğitim almış, 2009 yılında «Yabancılık: Bir Sosyal Kurgunun Analizi ve Eleştirisi» üzerine doktora tezini yazmıştır. 2009 yılının Ağustos ayından itibaren Uluslararası İktisat Hamburg Enstitüsünde (HWWI) «Göç Niyetleri ve Almanya’dan Türkiye’ye Türk Kökenli Beyin Göçü» isimli projede araştırma görevlisi olarak çalışmıştır.

2015 yılında HafenCity Hamburg Üniversitesi’nde (HCU) öğretim görevlisi olarak çalışmış, SWP Türk Ekonomi ve Siyaset Bilimi Vakfı’nda araştırma, Bundeszentrale für Politische Bildung adlı Alman İçişleri Bakanlığı’na bağlı dairede ise uzman olarak çalışmıştır (2020–2021). 2018–2019 yıllarında İstanbul Türk Alman Üniversitesi’nde misafir profesör olarak uluslararası ilişkiler dersleri vermiştir. Türk ve Alman gazetelerine uluslararası ilişkiler, Türk ve Alman dış politikası, Türk ekonomisi, göç hareketleri ve milliyetçilik/ırkçılık konularında yorumlar yazıyor.

Günümüzde Evangelische Hochschule Hamburg’da Öğretim Üyesi olarak çalışmalarını sürdüren Dr. Yaşar Aydın Almanya ve Hamburg çapında başarılı işlere imza atmıştır. 2013 yılında çıkan Transnational statt nicht integriert isimli kitabın altına imzasını atan Dr. Yaşar Aydın, Uluslararası İlişkiler, Dış Politika ve Göç Araştırmacısı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Hans Böckler Vakfı ve Mercator eski bursiyeri, Verein für Geschichte des Weltsystems yönetim kurulu üyesi ve DTG Bonn – Deutsch-Türkische Gesellschaft derneği ikinci başkanıdır.

Yaşar Aydın’ın Türk ve Alman gazeteleri için kendi alanında güncel ve önemli konulardaki yazılarını Twitter adresinden takip edebilirsiniz: @yasaraydin10

Yaşar Aydın, Yapmış olduğu çalışmalar, araştırmalar ve yazdığı kitaplar.

Türkiye araştırmaları: iç ve dış politika, modernleşme, milliyetçilik, partiler sistemi, ekonomi

Uluslararası ilişkiler tarihi ve teorileri, jeopolitik ve dış politika

Göç araştırması ve göç politikaları

Milliyetçilik araştırması: etnik çatışmalar, dış konular, kolektif kimlik

Modernite Teorileri / Modernleşme

Sosyal Felsefe / Sosyal Felsefe ve Siyaset Kuramı

Kitaplar:

Türkiye: Siyasal Sistem Analizi (2017)

“Entegre” yerine “ulusötesi”: Almanya’dan oldukça yetenekli Türk halkının göçü (2013)

Pop Kültürü Söylemi: Toplum, kültür endüstrisi ve bilim arasındaki ilişki üzerine (2010)

Yabancılığın Topolojisi: Bir sosyal kurgunun analizi ve eleştirisi için (2009)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER