Dünkü yazımda orman yangınlarında yalnız ağaçların yanmadığını, o orman içinde yaşayan milyonlarca canlının yok olduğunu yazmıştım. Bugün şehir rantları ve Kanal İstanbul`u yazmak istiyorum.
Yanlış planlama sonunda, sanayıyı Marmara Körfezi`ne sıkıştıran iktidarlar, sonunda Anadolu`yu boşaltarak İstanbul`a yığdılar. Hanı diyorlarya, bunların tek bir dikili taşı yoktur. Cumhuriyet`in hiçbir zaman tek bir taşı olmadı. O suçladıkları insanlar Anadolu`yu düşmandan kurtardılar, Türkiye Cumhuriyeti`ni kurdular, onlarca fabrikalar, üniversiteler, hastaneler açtılar, eğitimde çağ atlattılar, bunlar sizin için bir anlam taşımıyormu?
Eğer, bugün halen iktidarlarını sürdüre biliyorlarsa, bunu Cumhuriyet hükümetlerinin yaptıkları Cumhuriyet varlıklarını satarak, elde ettikleri paralara borçlu olduklarını bilmek zorundadırırlar.
Cumhuriyet`in tek eksiği, Toprak Reformu`nu yapamamış olmasıdır. Emperyalizmin içeride ki temsilcileri Toprak Reformu`nu engellememiş olsalardı, bugün gıda sıkıntısı çekmiyecektik.
Anadolu`ya yatırım yapmayan kapitalizmin temsilcileri, bir tarafda tarımı yok ederken, sanayı yatırımınıda Anadolu`ya yayamadılar. Sonunda tarıma beklediği desteği alamıyan Anadolu halkı, kurtuluşu İstanbul`da veya diğer büyük şehirlerde aramıştır.
Anadolu`dan gelen göçü gören çıkar çevreleri, hazine arazılarını parselliyerek, fakir gurabaya gece kondu yapmaları için satmışlardır. Sonunda, İstanbul`un bütün hazine arazılarına mantar gibi gece kondu inşaa edilmiştir.
İstanbul 1990` lı yılların sonunda ranta teslim edilmiş ve Erdoğan Belediye Başkanı olduğundan itibaren ise, çoğunluğu İmam Hatipli inşaatciler plansız inşaatlar yapmışlar ve onlarca gökdelenler dikmişlerdir. TOKİ, beşli çete, Fethullah Gülen yandaşları hiçbir engele takılmadan, İstanbul`a ihanet etmişlerdir. Sonunda, kendileri dahi İstanbul`a ihanet ettim demiştir.
Bugün ise, İstanbul büyük bir deprem tehlikesi ile karşı karşıya. İstanbul`u depreme karşı yeniden inşaa etmek varken, birilerinin hırsı buna engel oluyor. Her konuşmalarında ejdatımızın bize mirası deselerde, aslında onlar ejdatlarını değil, ceblerine girecek dolarları düşünüyorlar.
Tuturdular bir Kanal İstanbul, pardn Beton İstanbul. Beton İstanbul yapıldığında, enaz 2 milyon insan için yerleşim yeri inşaa edilecektir. O bölgede bulunan bütün su havzaları yok edilecek ve İstanbul halkı susuzluk ile karşı karşıya kalacaktır.
Yalnız su havzalarını mi yok edecekler, hayır. O bölgede ki ormanları ve milyonlarca canlılarıda yok ederek, ekolojik dengeyi bozacaklardır. Önemli olan herşeyin büyüğünü yapmak değil, önemli olan insanlığa ve doğanın diğer sahiplerine yaşanacak ortam hazırlamaktır.
İstanbul Havalimanı`nı yaparak, dünyanın her bölgesinden gelerek, orada konaklayan milyonlarca kuşun konaklama yerlerini taru mar etmişlerdir. İstanbul Havalimanı`nın ne kadar yanlış bir yere yapıldığını, daha birkaç gün önce görmüş olduk.
Doğa sevgisi olmayan insanlarda, insan sevgisi olamaz. İnsan sevgisi olamıyanların ise, başka canlılara acıma duyguları hiç olmaz.
Hangi partiyi tutarsanız tutun, hangi liderinize hayran olursanız olun, eğer çocuklarınıza, torunlarınıza ve gelecek nesiller yaşanacak bir dünya bırakamıyorsanız, sizin insan olarak bu dünyada yaşadığınızın hiçbir anlamı olmayacaktır.
Başta İstanbul olmak üzere Türkiye`nin en ücra köşesinde yaşayan, ben bu ülkeyi seviyorum diyenlerin Kanal İstanbul`a, pardon Beton İstanbul`a karşı çıkmaları insanı bir görevdir.
Kim ki, Kanal İstanbul`un yapılmasına göz yumuyorsa, bilsin ki, yarin torunları onları lanetle anacaklardır.
İktidarda olanlar bilmeli ki, BU TÜRKİYE YALNIZ KENDİLERİNİN MÜLKÜ DEĞİLDİR!