Hanau’da 19 Şubat 2020’de gerçekleşen ırkçı saldırıyla ilgili ihmal ve hatalara dair sorular hâlâ cevapsız. Saldırının ikinci yıldönümü öncesinde Hanau’ya giden Banu Güven, o soruları DW Türkçe için yazdı.
ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ
Ülkelerin tarihinde, takvimlerinde kara sayfalar vardır. 19 Şubat 2020 de Almanya’nın tarihine eklenen kara sayfalardan biri, Hessen eyaletinin Hanau şehrinde 9 genç insanın ırkçı bir saldırgan tarafından katledildiği tarih. Kaloyan Velkov, Sedat Gürbüz, Fatih Saraçoğlu, Vili Viorel Paun, Mercedes Kierpacz, Ferhat Unvar, Gökhan Gültekin, Said Nesar Haşemi, Hamza Kurtovic. Bu 9 kişi bugün hayatta olabilirdi. Eğer Alman makamları üst üste büyük hatalar yapmasaydı. Birçok ırkçı saldırı gibi, bu katliam da göz göre göre geldi. Yine birçok ırkçı saldırı gibi, Hanau saldırısı da yargı tarafından hak ettiği gibi ele alınmadı, katliama dair dosyalar kapatıldı. Aradan geçen iki yılda yargının görevini acılı aileler üstlenmek zorunda kaldılar. Saldırının yıldönümünden hemen önce gittiğim Hanau’da, bu durumun aileleri ne kadar yorduğuna bir kez daha tanık oldum. Size Hanau’da olan biteni kısaca anlatmak, hatırlatmak istiyorum.
Komşusu tarafından öldürülmek
Saldırıda can verenlerden hiçbiri, sıradan bir günde, onlarla aynı mahallede oturan biri tarafından öldürüleceklerini bilemezdi. Hamza Kurtovic mesela, evinin balkonundan baktığında katilinin evini gördüğünü bilmiyordu, o evde anne babasıyla beraber oturan 43 yaşındaki adamın ırkçı olduğunu da. Bunu ancak polis ve savcılık bilebilirdi, eğer bu adamı zamanında takibe almış olsalardı. Katil, 2002’den 2020’ye kadar geçen süre içinde, polis ve savcılıklara hezeyan dolu suç duyurularında bulunmuştu. İstihbarat örgütlerinin zihnini ele geçirmeye çalıştığını, onu takip ettiklerini öne sürüyordu. Babası da oğlunun ırkçı ve paranoyak düşüncelerini paylaşıyordu. Kasım 2019’da Almanya Federal Başsavcılığı’na gönderdiği suç duyurusundaki yabancı düşmanı ve ırkçı düşünceleri de ciddiye alınmamıştı. Hakkında darp, uyuşturucu ticareti ve ormanda yangın çıkarma teşebbüsünden soruşturmalar da açılmış, ama bunca dosyaya rağmen bu adama silah ruhsatı verilebilmişti. Psikiyatri hastası olduğu bilinmesine rağmen, internet sayfası takibe alınmamıştı. Bu önlemler alınmış olsaydı, 9 kişi bugün hayatta olacaktı.
Acil polis hattı çalışmadı
Katil 19 Şubat 2020 akşamı şehir merkezinde sokakta, hedef olarak belirlediği bar ve nargile kafede ateş etmeye başladığında birçok kişi acil polis hattını aradı. Onlardan biri de 22 yaşındaki Vili’ydi. Vili bir taraftan polise ulaşmaya çalışırken, diğer taraftan da katili takip ediyordu. Ama telefonu açan olmadı. Bu genç adam katilin şehir merkezindeki planlarını bozdu, onu ikinci saldırı noktasına kadar izledi, ancak polis cevap vermedi. Saldırgan önce Vili’yi, sonra 6 kişiyi daha öldürdü. e beraber 6 kişi daha için kendisiyle beraber 6 kişiyi daha öldürmesine engel olamadı. Polis telefonu o gece açsaydı, belki ölenlerden 6’sı bugün hayatta olacaktı.
Geç müdahale
İkinci saldırı noktasındaki Kiosk’ta vurulanlardan Ferhat Unvar daha 23 yaşındaydı. Saldırgan yan taraftaki bara geçtiğinde, yaralı bir şekilde yerde sürünerek tezgahın arkasına sığındı. “Yanıyorum, yanıyorum” diyordu. Olay yerine gelen polis ve ilk yardım görevlileri Ferhat’ı dakikalar sonra farketti. Zamanında müdahale edilseydi, Ferhat hayatta kalabilir miydi?
Açılmayan acil çıkış kapısı
Saldırganın silahını ateşlediği son dükkanın her zaman ulaşılabilir olması gereken acil çıkış kapısı kapalıydı. Savcılık bu konuyu araştırmayı bırakmış olsa da, aileleri buluşturan 19 Şubat Hanau İnisiyatifi pes etmedi ve bilirkişi hizmetleri veren bir kuruluşa simülasyon yaptırdı. Simülasyona göre, bu kapı açık olsaydı, 9 kişiden ikisi bugün hayatta olabilirdi.
Kapatılan soruşturmalar
Yukarıda yazdıklarıma ek olarak araştırılması gereken başka konular da var, ama birçok ırkçı saldırıda olduğu gibi, devlet kusuru söz olduğunda soruşturmalar ya da davalar Almanya’da da gerektiği gibi yürümüyor. Savcılıklar ailelerin yaptıkları suç duyurularını ve başvuruları ön incelemeye tabi tutup, soruşturmaya gerek görmedi. Şimdi ailelerin umudu, eyalet meclisinde kendi talepleriyle kurulan araştırma komisyonunun cevap bulması, adalete bu yolla ulaşılması.
Aileler ve geride kalanlar bitkin
Hanau’ya her gidişimde bu sorulara cevap arayan, katliamın ve öncesinin aydınlatılmasını isteyen ailelerle konuştum. Saldırıdan yaralı şekilde kurtulanlar ya da bedenen yaralanmasa da, ruhen derin yaralananlarla buluştum. Bu insanlar aradan geçen iki yılda birbirlerine kenetlenerek ayakta kalabildiler. Bazıları evlatları, sevdikleri adına vakıflar, sivil toplum girişimleri kurdular. Hem onların adını ve anısını yaşatmak, hem de Almanya’da daha iyi bir geleceğin kurulabilmesine yardımcı olmak için her gün durmadan çalışıyorlar. Yukarıda da sözünü ettiğim, 19 Şubat Hanau İnisiyatifi (Initiative 19. Februar Hanau) sivil haklar ve ırkçılıkla mücadele açısından, Almanya’da ve tüm dünyada örnek alınabilecek bir girişim. Aileler, geride kalanlar, burada toplanıyor, strateji belirliyor ve aralarına katılan gönüllülerle koca bir aile oluşturuyorlar.
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!