Yeşiller Partisi eski Başkanı Cem Özdemir, vefat eden annesi Nihal Özdemir, hakkında sosyal medya üzerinden duygusal bir yazı kaleme aldı.
ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ
Foto:Cem Özdemir-Facebook
İŞTE CEM ÖZDEMİR’İN ANNESİNE VEDASI…
Şu anda olduğum yere gelmemde en büyük katkı Annem Nihal Özdemir“in dir. O bana çok küçük yaşta hristiyan komşulara saygılı olmamı öğretti. Okumuluzda islam din dersi olmadığı için, „onlar da aynı Allah’a inanıyorlar“ diyerek beni protestan din dersine gönderdi. Arkadaşlarım, Portekizli, Yunan, italyan ve o zamanki adıyla Yugoslav ve elbette Alman çocuklarıydı. Biz „Misafir işçi çocukları“ olarak alman pasaportumuz yoktu, ama schwabca ortak dilimizdi. Birde her dilden farklı kavramları öğrendik.
Evimiz sürekli dolu olurdu. Arkadaşlarım severek ziyarete gelirlerdi. Alman komşuların aksine bizim evde sürekli televizyon açıktı ve o zamanın en çok izlenen filmlerine nerdeyse gözlerimiz dört köşe olana kadar bakardık. Komşularımızda Televizyon izlenme oranı düşüktü. Annem yorgun bir şekilde çalıştığı kağıt fabrikasından gelirken mutlaka şekerlemeler getirirdi, ki bu da sadece bizim evde olurdu. Başka ailelerin çocuklarını tatlılardan uzak tutmasını ve televizyonun sürekli kapalı olmasını pek anlamazdı. Annem bunun nedeninin fakirlik olduğunu düşünerek iyi komşu olmanın gereği olarak bu görevi üstlenmişti..
Annem, çok güçlü ve kendine has bir kadındı. Almanya“ya yalnız geldi ve kendi iradesi ile ilerde evleneceği 2015 yılında kaybettiğim babam Abdullah‘ı eş olarak seçti. Büyük bir Türkiye ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk hayranıydı. Din ve devlet işlerinin ayrıldığı ve kadının peçeli giysisinin kaldırılmasına büyük değer biçerdi. Çok sert tartışmalarımız oldu. İlk başlarda CHP yi eleştiridim. Liberal müslümanların CDU paralelinde bir yapının Türkiye‘yi düzlüğe çıkaracağını umut etmiştim. Ama ben yanıldım. Annem politikanın din dayalı olmasının tehlikeleri konusunda haklı çıktı. Ben Kemalizmi azınlıklar üzerindeki baskısı nedeniyle eleştirdim, ama en sonun da annemle insanların ne olursa olsun yaşam hakkı olması gerektiği konusunda anlaştık. İnananların inancını sadece kendileri ölçebilir, ama eğer bir insan inanmıyorsa da aynı derecede değerlidir.
Politikaya girdikten sonra bana 6/7 Eylül de İstanbulda yunan azınlığa karşı sürdürülen saldırılara dair yaşadıklarını anlattı. Kendi büyükannesi de yunan asıllıydı. O zaman annemin yıllardan beri içinde taşıdığı ama hiç bir zaman anlatamadığı acıyı anlamaya başladım. Bu anlatımlar benim aynı zamanda Türkiye’den göç eden hristiyan azınlıklarla karşı daha ilgili olmamı sağladı.
Eğer Sevgi, İnsanlık ve Alçak Gönüllülük ile ilgili bir şey öğrendiysem, bunu aileme borçluyum. Onlar bana ırkçı olmadan yurtsever olunabileceğini öğrettiler. 1994 yılında ilk defa milletvekili seçildiğimde Alman vatandaşı olmaya karar verdiler ve sonrasında çok büyük bir gururla seçimlere katıldılar. Hiç bir seçimi kaçırmadılar. Onları Bad Urach‘tan uzaklaştırma düşüncemde başarısız kaldım. Doğum yerim olan Bad Urach‘a bağlılıkları o kadar büyüktü ki, bende daha sonra sık sık eşim ve iki çocuğumla okuldan sonra bir türlü bırakamadığım doğduğum şehre geldim. Burda da annem kazandı. Belediye Başkanının yaşlıların doğum günlerini kutladığı, sabah göremeyince hemen komşulardan bilgi alındığı, kendisi alışverişe gidemiyorsa mutlaka kapının çalındığı ve ihtiyacın sorulduğu, akşamları tüm odaların karanlık olup ışıkların yanmadığı yerde Annem yatağında huzurlu bir şekilde uyudu ve bir daha uyanmadı. Böyle olmasını istedi hep. En çok istediği, eşinin, babamın yanında müslüman mezarlığında defnedilmesiydi.
Annem, Büyük Metropol İstanbul‘dan küçük Bad Urach‘a geldi ve orada babamla ikinci vatanını buldu ve bu onun son vatanı oldu.
Annem 88 yaşındaydı. O çok şeyler yaşadı. Hayat onu yordu ama çokta ödüllendirdi. Onun bu yaşam yolu için yüreğimde önemli bir yer ayırdım ve onun önünde saygıyla eğiliyorum.
Ben ailemin tek çocuğuyum, ama son bir kaç günde gördüm ki, yalnız değilim. Hepinize taziyeleriniz için teşekkür ederim. Toprağı onu incitmesin..