Ressam Bedri Baykam, cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce ve Meral Akşener hakkında çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
ELBE EXPRESS/KONUK YAZAR
Foto:Youtube
MUHARREM İNCE VE MERAL AKŞENER’E ÖLÜMCÜL İKAZ! Bedri Baykam
15.05.2018
Bu makalede okuyacağınız ikazlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini belirleyebilir. Ezberlerinizi bozarak okuyun lütfen. Türkiye’de siyasiler, genellikle satrançta 2-3 hamle sonrasını göremezler. Bunu son 30-40 yılda defalarca kanıtladıklarına şahit oldum. 1980 öncesinde, iki büyük partimiz, birbirleriyle küs kalırlarsa terörün bitebileceğine inandılar. 1989’da 163. maddeyi TCK’dan kaldırdıklarında, artık tam demokrasiye geçtiklerini sandılar. 1994 yerel seçimlerine ne kadar çok sol parti katılırsa, o kadar çok olumlu sonuç ve belediye kazanacaklarını sandılar. Bu örneklere sayısız ekleme yapabilirim, sırası değil.
Konumuz 24 Haziran seçimleri. Başta Muharrem İnce ve Meral Akşener, ne diyorlar? “Kazanınca parlamenter rejime döneceğiz”. Herhalde bu cümlenin çok havalı olduğunu ve muhalif seçmende sihirli bir etki yapacağını düşünüyorlar. “Kazanırsam Saray’dan değil, Çankaya’dan ülkeyi yöneteceğim” diyen İnce ne kadar haklıysa, “parlamenter sisteme geçiş yapacağız” cümlesi bir o kadar ölümcül tehlike içeriyor. (Bu arada İnce ve Akşener’in ikisinden biri kazanırsa, neden Saray’ı modern ve çağdaş sanat müzesi yapmaları gerektiğini başka bir yazıda detaylı olarak ele alacağım.)
YAŞANABİLECEK KRİZDEN SIKINTI DOLU KARELER
Bu neden korkunç bir hata olur, dinleyin: “Ben bugün kısa kollu gömlek giymeye karar verdim” der gibi parlamenter rejime geçilmez. Bunu söyleyen ve bu sözü veren ne yapacak? Muhalefet olarak seçimi kazanır kazanmaz mecburen gereğini yapmak için bu sözün olurunu arayacak. Bunun da anlamı şu oluyor: 16 yıl sonra ilk defa seçim kazanmış olan muhalefet, bunun sevincini yaşayamadan, kendini yeni bir rejim kaosunda ve “referandum-seçim” spiralinde bulacak. “İlk defa seçim kazanmak”tan söz ediyorsam, bildiğiniz gibi bunun nedeni, Haziran 2015’te en azından “grup” olarak kazanılan seçimin dev sevincini, aynı gece Devlet Bahçeli’nin anlamsız çıkışlarıyla yeni seçim talep ederek söndürmüş olması!
Neyse, Bahçeli kabusunu şimdilik rafa kaldırıp yaşanabileceklere göz atalım: Parlamenter rejime dönüş sözü veren siyasimiz, mecburen hemen bir referandum tarihi belirlemek durumunda kalacak. Bu da ne demek? Aynen o 3 yıl önceki Haziran gecesi gibi, milyonlarca insan, seçim kazanma ve karanlık bir tünelden canlı çıkma sevincinin kursaklarında kaldığını görecekler. Üzerinden yürüdüğümüz teoride, seçimi kaybetmiş olacak olan Erdoğan’a, mesela aynı hafta teselli mükafatı gibi bir yeni “seçim gibi referandum” kartı hediye edilmiş olacak. Tayyip Bey, seçim mağlubiyeti konusuna bile belki hiç girmeden yeni kampanyasına sımsıkı sarılacak. Rejim “yeniden eski haline getirilene kadar”, yeni iktidar doğru dürüst kalıcı bir göreve geldiğinin farkına varamayacağı için, işlere girişemeyecek. AKP, zaten elinde olan tüm bürokrasisi ve atanmışlarıyla her yerde gizlice egemen olmaya en azından bir ölçüde devam edecek. Bu sefer, bu gri belirsizliklerle dolu sözde geçiş ortamında, zaten kötü gitmesi için bin bir tane gerekçe olan ekonomi, alarm zilleri çalarken, Erdoğan ve AKP kurmayları, bu sefer ekonominin AKP iktidarı düştü diye çok kötü gittiğini anlatmaya başlayıp yeni bir taze polemik yaratacaklar.
Bu sefer seçimi kazanmış görünen halk kitleleri tam bir güvensizliğe ve sıkıntıya düşecekler. Daha şurada birkaç ay önce attıkları sevinç naralarının nasıl yine ağır stres ve kaosa geçiş yaptığını anlayamayacaklar.
ÖNCE RESTORASYON, ÜLKENİN TEMEL DEĞERLERİNİ YENİDEN İNŞA!
İşte bu nedenlerle önce kesinlikle “parlamenter rejime dönüş” senaryosundan tam tersine uzak durulması lazım. Eski rejime dönüş, ancak bir dönem sonra gerçekleşebilir! Yeni iktidarın hızla başkanlığın tüm “tek adam” yetkilerini en hızlı ve otoriter şekilde kullanarak filmi geri sarması, yani Erdoğan’ın “Eski Türkiye” diye alay ettiği düzenimize bir an önce dönebilmek için gerekli tüm kararları hızla birbiri peşi sıra alması lazım. Uzun lafın kısası, aile şirketi haline gelmiş durumlar hızla bitirilip, film en başa geri sarılmalı ve Atatürk Devrimlerinin ve düzeninin eğitimde, hukukta, bürokraside hızla yeniden hak ettiği yerlere çekilmesi lazım. Ayrıca tabii ki, yolsuzlukların üzerine gitmek, halka bu konuda güven vermek, çarpık ihaleleri ve ülkenin eko-sistemine tecavüz etmeyi bekleyen sözde çılgın projeleri derhal durdurmak lazım gelecek.
Ancak böyle bir ortamda, devrimler, kadrolar ve bünyenin sağlığı tekrar geri kazanıldıktan, bu ülke tekrar nefes derinliğine kavuştuktan, yaşam tarzına olan saldırıları atlattıktan ve kabus bittikten sonra “hadi şu parlamenter rejime bir dönelim bakalım” deme şansını ve hakkını elde edebilir. Bu arada da, zaten o değerlere saygılı olan yeni Başkan, parlamentoya gereken özgüvenini adım adım kazandıracaktır. Ayrıca şunu unutmayalım ki, AKP, diğer partiler gibi, muhalefette uzun süreler aynı gücünde kalarak yola devam edebilecek bir parti olarak görünmemektedir. Bir çok destekçisi, bir çok büyük şirket, “Devlet Partisi” görünümü ve çıkar ilişkileri sona erdikten sonra, o gemiyi terk edeceklerdir.
Şayet 24 Haziran/8 Temmuz seçimleri muhalefet tarafından kazanılırsa, Başkan ve parlamentodaki yeni iktidar kanadına düşen görev, usta bir ressam gibi o tualden silinmiş tüm güzellikleri hızla yerine koymasıdır. Bu da ancak bugünkü AKP-Erdoğan ikilisinin kullandığı süper yetkiler ve hatta KHK’larla olabilir. Bu hamlelerde, yeni iktidar, kendi idealleri ile bir çelişkiye düşmez çünkü burada yapılmaya çalışılacak olan, sıfır noktasına geri gelebilmek, demokrasiyi geri getirmek için yapılacak kararlı ve jet hızıyla gerçekleştirilebilecek hamlelerin toplamıdır.
SONUÇ:
Hiçbir muhalefet liderinin bu hesapsızlıklara girip yarın altından kalkamayacağı şekilde “hızla parlamenter rejime döneceğiz” sözlerini artık sarf etmemesi, tersine sıfır noktasına dönüşü en iyi şekilde gerçekleştirecek süper kadroları bir araya toparlamakla uğraşması lazımdır!
Aksi bir aşırı telaş, “acil demokrasi” çabası, ülkeyi daha da geri götürür, bir çuval inciri sonsuza dek mahveder. Bu ikazı yayma vakti de kesinlikle ŞİMDİdir…