Elbe Express yazarı Ali Akdemir, Türkiye’den Almanya’ya gelen göçün ilk kuşağı hakkında duygusal bir yazı kaleme aldı.
ALİ AKDEMİR/ ELBE EXPRESS
İlk kuşağı unutmayalım!
Bu öykü yüzbinlerin öyküsüydü. Doğduğu yerde doyamayanların öyküsüydü. Kendi doğdukları topraklarda ekmek, iş bulamayanların yaşam öyküsüydü. Bu öykü Hamburg Lurup’ta şu anda huzurevinde yaşamlarını sürdüren Naciye Pınar, arkadaşları Sultan, Behice, Şahide, Seniha, Türkan, Sevim hanım’ın, geçen yıl kaybettiğimiz şair Özer Meral’in ve 2008 yılında açılan huzurevinin ilk Türk kökenli konuğu olan, 4 yıl önce hayata veda eden Sabri Uludere’nin ve diğerlerinin yaşanmış öyküleridir. Bu öykü Kars’tan, Edirne’den bir parça ekmek uğruna binlerce kilometre uzaklara Hamburg’a, Berlin’e, Münih’e uzanan insanlarımızın yaşam öyküleridir.
“Nasıl hatırlamam anacığım nasıl,
Kaç geceler bana ninni söylerdi.
Hasta olduğumda oydu başucumda bekleyen,
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim hemen,
Alır kucağına okşardı saçlarımı öperdi”
EKMEK KAPISIYDI EL KAPISI….
Ekmek kapısıydı, el kapısı. Yüzbinler için bir ışık, bir umuttu el kapısı. Yıllar önce dişlerine kadar kontrol edilip, sapasağlam geldiler Almanya’ya. İlk geldiklerinde kafalarında bir kaç yıl çalışır bir ev, bir dükkan, bir traktör parası biriktirip döneriz düşüncesi vardı. Almanya’ya gelirken umutlarını, özlemlerini, hayallerini, kültürel değerlerini de beraberinde getirdiler. İlk geldiklerinde bandolarla, güllerle karşılandılar. Dönüş tarihlerini sürekli ertelediler. Daha sonra yıllar yılları kovaladı. Almanya’da çocuk sahibi, torun sahibi oldular. Bir türlü dönemediler. 4 milyonun üzerinde “Dönemeyenler” ordusunu oluşturdular. Türkiye’ye karşı özlem ve duyguları her zaman sıcak olmalarına karşın şartlar bu insanlarımızı Almanya’da kalmaya zorladı. Ayakları Almanya’da ama yürekleri sürekli Türkiye için atıyordu. Bu arada geçen yıllar içersinde yaşamlarından çok şeyler yitirdiler. Sağlıkları bozuldu. İnsan yerine konulmamaya, horlanmaya, aşağılanmaya, ölümlere varan saldırılara maruz kaldılar. Çok şeyler yazıldı, çizildi insanlarımızın yaşamları üzerine. filmler çevrildi, öyküler, şiirler yazıldı. Almanya’da ne zaman bir kriz yaşansa krizin faturası “ günah keçisi “ olarak insanlarımıza çıkartılıyordu. Almanya’da “Pis yabancı”, Türkiye’de ise “ Alamancı” gözüyle değerlendirildiler.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN!
Selam Ali bey ,yazınızı sonuna kadar okudum,o kadarduygusallastimki anlatamam ,çok güzel bir konuya deginmissiniz, çünkü birgün bizlerinde gidecegimiz yer belki de odasıdır,o sebeple bizlerinde gidip o fedakar insanlarımız için küçükte olsa birşey yapabilirsek ne mutlu bize,biliyorsunuz benim elim sadece makas tarak tutar ,eğer mümkünse ayda bir gidip o değerli insanlara bende biraz güzellik katabilirsem ne mutlu bana ,bir organize yapalım ,siz bize ön ayak olursaniz sevinirim.saygilar…..
Merhaba Berrak hanım, çok teşekkür ederim. Elinizden hiç birşey bile gelmese yine de düzenli ziyaret etmek çok hora geçer. Benim annemde orada ve kardeşlerimle düzenli şekilde her hafta gidiyoruz. Ancak değişik kişiler gelince çok daha ilgi çekiyor. En azından ufak bir sohbet oraya canlılık getiriyor. Arzu ederseniz bir gün beraber gidelim. Bana Messenger den ulaşabilirsiniz. Sevgiler
Yüksel Tinç