Hamburg ve Çevresi Atatürkçü Düşünce Derneği(HADD) ve Hamburg Türk Toplumu (TGH) Gençlik kolu ölümünün 76.yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü “Veda” filmiyle andı.
Cem MİRZANLI / HAMBURG
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ölümünün 76. yılında Hamburg´da gerçekleşen bir törenle anıldı.
Hamburg ve Çevresi Atatürkçü Düşünce Derneği (HADD) ve Hamburg Türk Toplumu (TGH) Gençlik kolu’nun ortak düzenlediği anma törenine TGH Başkanı Nebahat Güçlü, TGH Gençlik Başkanı Erkan Şahin, Doktor Etem Ete, Mimar Tolon Teker, Türkiye Gençlik Birliği(TGB)Hamburg üyeleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de aralarında olduğu çok sayıda vatandaş katıldı.
HADD ikinci başkanı Celal Cengiz’in sunuculuğu yaptığı TGH Haus´da gerçekleşen anma töreni, bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı´nın okumasıyla başladı. Atatürk’ün hayatından kesitlerin sunulduğu sinevizyon gösterisinde sonra Zülfü Livaneli’nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Veda” filmi izlendi.
Atatürk resmi sallayıp, olaylara etnik bir milliyetçilikle bakılarak Atatürkçülük olamaz!
Mustafa Kemal Atatürk sadece ulusal bir kahraman değil her şeyden önce büyük bir devrimci olduğunu söyleyen HADD başkanı Coşkun Coştur “ Bizler onun yenilikçi, çağdaş, bilimsel, ortak akıl ve devrimci yönünü öne çıkarmaya çalışıyoruz. Güncel konularda Atatürk gibi düşünmeye çalışarak sorunları çözmeye çalışıyoruz.
Bu ülkedeki faşist darbelerde hep Mustafa Kemal Atatürk’ün adını kullanarak aklanmaya çalışışdı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını asanlar sözde Atatürkçüydü. Erdal Eren’in yaşını büyütüp asanlar sözde Atatürkçüydü. Kenan Evren gibiler bile kendini büyük Atatürkçü olarak göstermeye çalışmıştır. Günümüzde ise onun sürekli unutturmak isteyen bir AKP iktidarı. Ama sıkıştığı zamanlarda ise Erdoğan’ın da Atatürkçü olduğunu söylediğini görüyoruz. Böyle çok geniş bir yelpazede Atatürkçülük kavramı var. Bizim anladığımız anlamda Atatürkçülük çağdaş değerlere sahip çıkan, eşitlik ilkesini ve sınırsız demokrasiyi savunan, azınlık haklarını ve insan haklarını savunan, kadın haklarını savunan ve ülkemizi muhasır medeniyetler seviyesine çıkarmaya çalışan siyasi bir anlayış. O anlamda biz hep bu ölçekte konulara yaklaşmak, tartışmalarımızı bu eksende yürütmeliyiz. Sadece sözde kuru bayrak ve Atatürk resmi sallayıp, olayları etnik bir milliyetçilikle bakan şovenist bir yaklaşımlar Atatürkçülük olamaz.
Atatürkçülük günümüz sorunlarını kavrayıp olaylara onun gibi düşünerek cesurca müdahale etmektir. Her zaman bilim ve aklı ön planda tutmak Atatürkçü bir anlayıştır.
Unesco’nun 1981 yılını Atatürk yılı ilan ettiğindeki tanımı herkese bir cevap niteliği taşır. ‘Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci. Sömürgecilik ve koloniciliğe karşı savaşan ilk lider. İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeyen eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye devletinin kurucusudur.’ Bence bunda güzel, net ve birçok nitelikleri içinde barındıran bir tarif yoktur.” diye konuştu.
Üç Cumhuriyet
Sözlerini şair Ataol Behramoğlu’nun yazdığı “Üç Cumhuriyet “ yazısınından kesintiler okuyarak bitiren Coştur “ Cumhuriyet” sözcüğünün geçtiği üç değerimizden ilki Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu anlamda ikinci değerimizin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu düşünüyorum. Üçüncü değerimiz, adı gibi kendisi de Cumhuriyet kavramıyla özdeş olmuş Cumhuriyet gazetesidir. Her üçü de eleştiriye açıktır.Fakat her üçünü de gözbebeğimiz gibi korumamız gerektiğinden kuşkum yok…
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yarattığı bir siyasal oluşumdur. Varlığını, kimliğini bu Cumhuriyetin değerlerine borçludur. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi için olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nde de gerçekleşmesi gereken değişimler geriye doğru değil ileriye doğru olmak zorundadır. Çok somut konuşacak olursak, merkezde ya da merkez sağ siyaset alanındaki boşluk bir an önce dolmak zorundadır. Fakat bunun adresi Cumhuriyet Halk Partisi değildir. Cumhuriyet Halk Partisi sağdaki değil soldaki boşluğu doldurmak için çaba harcamalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeminli düşmanları için de söyleyecek sözüm olamaz. Fakat soldan, yurtsever, laik, aydınlanma bilincine sahip kişilerden ve çevrelerden gelecek eleştiriler yapıcı, akılcı, aydınlatıcı olmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin mayası, tıpkı Türkiye Cumhuriyeti için olduğu gibi, sağda değil solda, emperyalizm karşıtlığında, yurtseverlikte, kayıtsız koşulsuz laiklikte, emek ve aydınlanma dostluğundadır…” dedi.
“VEDA” filminin konusu
10 Kasım 1938… Büyük Önder Atatürk’ün son iki saati…Türkiye yasta ama biri daha fazla, Salih Bozok…
Çocukluk arkadaşı Salih Bozok’un Atatürk ile yaşadığı bir ömrün en çarpıcı anları, duyduğu derin dostluk beyaz perdeye aktarılıyor.
Öyle duygular ki bunlar; Salih Bozok en yakın arkadaşının olmadığı bir hayatı reddediyor… Ailesini ve hayatını hiçe sayarak Atatürk’ün öldüğü an O da kendini vuruyor. Filmde, Salih Bozok’un oğlu Muzaffer’e yazdığı mektupla geçmişe dönüp, bu zaman zarfı içinde Atatürk’ün askeri kimliği, vatan uğruna fedakarlıkları ve özel hayatından kesitler anlatılıyor. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu, bir ulusa ışık tutuşu VEDA mektubunda aktarıyor…