10.4 C
Hamburg
Pazar, Haziran 9, 2024

Hamburg’un gündeminde neler var?

hamburgHamburg Parlamentosunda alınan kararları ve gelişen olayları Bağımsız Milletvekili Nebahat Güçlü, bir basın bülteniyle paylaştı.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ

Parlamento ve Komisyonlarda ele alınan önemli konular…

CDU’nun provoke „Allah Kuşağı“ başlığı mecliste tepkilere neden oldu:

11 Mayıs tarihindeki meclis oturumunda FDP ve CDU’nun okullardaki Selefi tehlikesi konulu önergeleri tartışıldı. Okullarda Selefi tehlikesinin arttığına dikkat çekilen önergelerin içeriği temelde gençlerin bu tehlikeden nasıl korunacağı, ailelilerin bu yönde ne şekilde bilgilendirileceği olmasına rağmen her iki parti önergede farklı diller kullandılar. Benim değerlendirmeme göre FDP konu ile ilgili daha sağlıklı bir dil kullanırken CDU  „Generation Allah (Allah Kuşağı)“ gibi tartışmaya neden olan bir başlık kullandı. Bir yazarın kitabının başlığı olan ve tam olarak okullardaki gerçekleri yansıtmayan başlık, varsayımlardan yola çıkılarak atılan bir başlık. Önergelerin tartışılması sonucunda aile, öğrenci ve velilerin Selefi tehlikesi konusunda bilgilendirilmesi, öğretmenlerin bu konuda eğitime tabi tutulması gibi tedbirlerin zaten iki yıldan beri Senato tarafından uygulandığı yeniden tespit edildi. CDU‘nun provoke başlıklı bu önergesinin kamuoyunda bir yanlış algı oluşturarak, özellikle İslam düşmanlığının arttığı şu dönemde tehlikeli olduğu yönünde eleştirilerimi dile getirdim. Benim de dahil olduğum çoğunluk, önergeyi reddetti.

  • Gençlerin eğitim potansiyeli sınavlarla ölçülemez:

Meclis oturumunda AfD’nin, okullarda öğrencilerin sınava tabi tutularak sonuca göre liseye gidip gidemeyeceklerinin kararının verilmesi yönündeki önergesi tartışıldı. Şimdiki uygulamaya göre çocukların hangi okula devam edeceklerine öğretmenlerden tavsiye alan veliler karar veriyor. Gençlerin liseye gidebilmesi için sınava tabi tutulmaları durumundan en fazla etkilenecek olan kesim, sosyal durumu zayıf olan ailelerin çocukları olacaktır. Çünkü bugünkü sistem bile çocukları geldikleri ailelerin sosyal konumlarına göre değerlendiriyor ve okuldaki yol ayrımında bu büyük rol oynuyor. Genelde işçi ailelerin çocukları daha düşük okullar veya meslek eğitimine tavsiye edilirken yüksek eğitimli, zengin Alman ailelerin çocukları daha çok lise tavsiyesi alıyor. Bugüne kadar lise olgunluk sınavını başarıyla tamamlayan göçmen kökenli gençlerin yaklaşık yüzde 30’u tavsiye almadan okuyan ve başaran öğrenciler. Yani gençlerimizde bu potansiyel göz ardı edilebiliyor. Bir çok dezavantajlarla mücadele eden çocuklarımız zaman zaman farklı ruh halleriyle sınavlara giriyorlar ve farklı performanslar gösterebiliyorlar. Talep edilen bu sınavlardan alınacak sonuçlar gençlerin potansiyellerinin yansıması olamaz. Öğrenciler bazen 6 ayda çok büyük gelişmeler kaydedebiliyor, durumlarını düzeltebiliyorlar. Önerge, benim de dahil olduğum büyük çoğunlukla reddedildi.

  • Hamburg’da farklı dinler bir arada barış içinde yaşıyor:

Meclis oturumunda Yeşillerin sunduğu ve Hamburg’da farklı dinlerden insanların bir arada yaşamasını konu alan önergesi tartışıldı. CDU ve AfD dışında diğer tüm partilerin genel görüşü, insanların barış içinde yaşadıkları, bu yönde ne Müslümanlardan, ne de diğer dinlerden yana bir tehlike olmadığı yönünde oldu. Fakat CDU, özellikle Müslümanlar tarafından Hıristiyanlara yönelik düşmanlığın arttığı gibi bir izlenim oluşturmaya çalıştı. CDU, önergesinde okullarda Müslüman öğrencilerin Müslüman olmayan kızlara kötü davrandığı, mülteci konutlarında Müslüman olmayanlar ve eşcinsellerin Müslüman mülteciler tarafından kötü muameleye maruz kaldığı iddialarına yer verdi. Bu gibi istisna durumlar mutlaka vardır ama bunları genellemek doğru bir yaklaşım değildir. CDU’nun önergesinde „biz“ ve „onlar“ kavramını da tartışmaya açıyorum. Bu noktada „biz“ kim, „onlar“ diye bahsettikleri kimlerdir, bunu sorgulamak lazım.

  • Hamburg’da yılda 10.000 yeni konut yapılacak:

Hamburg’da ev bulma zorluğuna üretilen çözümlere bir yenisi ekleniyor. Meclis oturumunda özellikle iltica başvuruları kabul olan mültecilerin kısa zamanda normal evlere geçebilmelerine yönelik Hamburg’da yılda 10.000 yeni konut yapılması kararı alındı. Bu konutların üçte biri sosyal konut, üçte biri normal, üçte biri de satılık konut olacak. Muhalefet partiler, bir çok kez hatırlatılmasına rağmen niçin böyle güzel bir adımın daha önceden atılmadığı yönünde eleştiri getirmelerine rağmen kararı da desteklediler. Hamburg’da halen yılda 6.600 konut yapılıyor.

  • Aşırı sağcı parti AfD kendi kültürünü üstün görme hastalığına yakalanmış:

AfD Hamburg’daki uyum sürecini ölçmek ve kültürleri kıyaslayabilmek için bir enstitü açılması için önerge sundu. Reddedilen önerge ile ilgili ben de mecliste bir konuşma yaptım. Anayasa, kadın-erkek eşitliği, insan onurunun dokunulmazlığı gibi değerlerin hepimizin ortak değerleri olduğunu hatırlattım AfD önergenin reddedileceğini bile bile ‚Bizim değerlerimize benzemiyorsa sizin değerleriniz değersizdir‘ yaklaşımıyla çirkin ve yabancı düşmanı yüzlerini bir kez daha sergilediler. Kendi kültürlerini üstün gösterme hastalığına yakalanmışlar. Hamburg’da farklı kültürlerden çok başarılı insanlar var ve farklılıklar AfD’nin yansıtmaya çalıştığı gibi eksiklik değil, zenginliktir. AfD özellikle Arap, Türk ve Müslüman coğrafyasından gelenlerin daha değersiz bir kültüre sahip olduğunu iddia ederek yeniden tepkileri üzerine çekti. Hamburg’da uyum sürecini değerlendiren projeler ve merkezler zaten mevcut. Bu yönde üretilen başarılı projelere her zaman yeterli bütçe ayrılamadığını da konuşmamda hatırlattım.

  • Hamburg Senatosu’na „Ramazan hazırlıkları“ önergesi

Hamburg Senatosu’na sunmuş olduğum Soru Önergesine gelen cevap, Ramazan ayında mültecilere yönelik kültüre hassas yaklaşımı da ortaya koydu. Soru Önergesiyle mülteci yurtlarında Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı için Müslüman mültecilere yönelik ne gibi hazırlıklar yapıldığını sormuştum. Cevap, Senatonun Müslümanların kutsal ayı Ramazan için programlı bir şekilde hazırlık yapıldığını, Hamburg’un gerçek anlamda bir göçmen kenti olduğunu ve kültüre hassas bir donanıma sahip olduğunu ispat etmektedir. Mülteci yurtlarında görev yapan insanların kültürel farklılıklar ve Ramazan ayı gibi özel dini günler konusunda bilgilendirilip duyarlı hale getirilmesi, baştan itibaren çok kültürlü diyaloglar için de zemin oluşturur. Hamburg bu yaklaşımıyla Uyum Konsepti içinde bulunan bir hedefe daha ulaşmıştır. Toplumun diğer kesimlerinde de insanları ayrıştıran ‘biz’ ya da ‘diğerleri’ gibi yaklaşımlar yerine çok yönlülüğü, uyumu kucaklayan yaklaşımların örnek alınmasını diliyorum.

  • Meslek eğitimi yapanlara konut desteği geliyor:

25 Mayıs oturumunda SPD ve Yeşillerin Hamburg’da meslek eğitimi yapanların konut sorununa yönelik sundukları önerge tartışıldı. Hamburg’da dual sistemle meslek eğitimi yapanlar maaşları düşük olduğu için ev bulmakta zorlanıyor. Bu insanlara ev kontenjanı sunulması yönündeki önerge kabul edildi. Bu durumdaki insanlara destek için Hamburg’daki büyük ev şirketleriyle anlaşmalar yapılarak kontenjan ayrılacak. Ayrıca kooperatif payı ve depozit ödemek zorunda olanlar da faizsiz kredi imkanından yararlanabilecek. Doğru bulduğum önergeyi ben de destekledim.

  • Göçmen ailelerden alınan çocukların sayısında artış mı var?:

Aile, Çocuk ve Gençlik Komisyonu‘nun 26 Mayıs oturumunda biyolojik aileleriyle sorun yaşadıkları için bakıcı ailelere verilen çocukların durumu tartışıldı. Hamburg’da özellikle son yıllarda biyolojik ailelerine geri verildikten sonra ihmal ve şiddetten ölen çocukların sayısındaki artışa dikkat çekildi. Uzmanlar, çocukların bakıcı ailelerde daha güvende oldukları ve bu ailelerle duygusal bağlar kurdukları yönünde görüş beyan ettiler. Ben de söz alarak Hamburg’da özellikle son yıllarda göçmen ailelerin çocuklarının daha sık ve kolay ailelerinden alınıp bakıcı ailelere verildiği varsayımlarının doğru olup olmadığına, göçmen kökenli bakıcı aile sayısının artırılması için neler yapıldığına yönelik sorular sordum. Son senelerde bakıcı ailelere verilen göçmen çocukların sayısında artış olduğunu söyleyen uzmanlar, bunun daha çok ailesiz gelen ve reşit olmayan mülteci çocuklarla bağlantılı olduğunun altını çizdiler. Şiddet ve ihmalden ötürü biyolojik ailelerinden alınan göçmen çocukların olduğunu söyleyen uzmanlar bunun Alman aileler için de geçerli olduğunu söylediler. Hamburg Sosyal Senatörü daha fazla bakıcı göçmen aileye ihtiyaç olduğunu ve bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı. Ben de söz alarak çocukların kimlik arayışına girmeden, kendi dillerine, kültürlerine göre bakılabilmesinin daha sağlıklı ve verimli olacağı yönünde fikrimi beyan ettim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Hamburg’un gündeminde neler var?

hamburgHamburg Parlamentosunda alınan kararları ve gelişen olayları Bağımsız Milletvekili Nebahat Güçlü, bir basın bülteniyle paylaştı.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ

Parlamento ve Komisyonlarda ele alınan önemli konular…

CDU’nun provoke „Allah Kuşağı“ başlığı mecliste tepkilere neden oldu:

11 Mayıs tarihindeki meclis oturumunda FDP ve CDU’nun okullardaki Selefi tehlikesi konulu önergeleri tartışıldı. Okullarda Selefi tehlikesinin arttığına dikkat çekilen önergelerin içeriği temelde gençlerin bu tehlikeden nasıl korunacağı, ailelilerin bu yönde ne şekilde bilgilendirileceği olmasına rağmen her iki parti önergede farklı diller kullandılar. Benim değerlendirmeme göre FDP konu ile ilgili daha sağlıklı bir dil kullanırken CDU  „Generation Allah (Allah Kuşağı)“ gibi tartışmaya neden olan bir başlık kullandı. Bir yazarın kitabının başlığı olan ve tam olarak okullardaki gerçekleri yansıtmayan başlık, varsayımlardan yola çıkılarak atılan bir başlık. Önergelerin tartışılması sonucunda aile, öğrenci ve velilerin Selefi tehlikesi konusunda bilgilendirilmesi, öğretmenlerin bu konuda eğitime tabi tutulması gibi tedbirlerin zaten iki yıldan beri Senato tarafından uygulandığı yeniden tespit edildi. CDU‘nun provoke başlıklı bu önergesinin kamuoyunda bir yanlış algı oluşturarak, özellikle İslam düşmanlığının arttığı şu dönemde tehlikeli olduğu yönünde eleştirilerimi dile getirdim. Benim de dahil olduğum çoğunluk, önergeyi reddetti.

  • Gençlerin eğitim potansiyeli sınavlarla ölçülemez:

Meclis oturumunda AfD’nin, okullarda öğrencilerin sınava tabi tutularak sonuca göre liseye gidip gidemeyeceklerinin kararının verilmesi yönündeki önergesi tartışıldı. Şimdiki uygulamaya göre çocukların hangi okula devam edeceklerine öğretmenlerden tavsiye alan veliler karar veriyor. Gençlerin liseye gidebilmesi için sınava tabi tutulmaları durumundan en fazla etkilenecek olan kesim, sosyal durumu zayıf olan ailelerin çocukları olacaktır. Çünkü bugünkü sistem bile çocukları geldikleri ailelerin sosyal konumlarına göre değerlendiriyor ve okuldaki yol ayrımında bu büyük rol oynuyor. Genelde işçi ailelerin çocukları daha düşük okullar veya meslek eğitimine tavsiye edilirken yüksek eğitimli, zengin Alman ailelerin çocukları daha çok lise tavsiyesi alıyor. Bugüne kadar lise olgunluk sınavını başarıyla tamamlayan göçmen kökenli gençlerin yaklaşık yüzde 30’u tavsiye almadan okuyan ve başaran öğrenciler. Yani gençlerimizde bu potansiyel göz ardı edilebiliyor. Bir çok dezavantajlarla mücadele eden çocuklarımız zaman zaman farklı ruh halleriyle sınavlara giriyorlar ve farklı performanslar gösterebiliyorlar. Talep edilen bu sınavlardan alınacak sonuçlar gençlerin potansiyellerinin yansıması olamaz. Öğrenciler bazen 6 ayda çok büyük gelişmeler kaydedebiliyor, durumlarını düzeltebiliyorlar. Önerge, benim de dahil olduğum büyük çoğunlukla reddedildi.

  • Hamburg’da farklı dinler bir arada barış içinde yaşıyor:

Meclis oturumunda Yeşillerin sunduğu ve Hamburg’da farklı dinlerden insanların bir arada yaşamasını konu alan önergesi tartışıldı. CDU ve AfD dışında diğer tüm partilerin genel görüşü, insanların barış içinde yaşadıkları, bu yönde ne Müslümanlardan, ne de diğer dinlerden yana bir tehlike olmadığı yönünde oldu. Fakat CDU, özellikle Müslümanlar tarafından Hıristiyanlara yönelik düşmanlığın arttığı gibi bir izlenim oluşturmaya çalıştı. CDU, önergesinde okullarda Müslüman öğrencilerin Müslüman olmayan kızlara kötü davrandığı, mülteci konutlarında Müslüman olmayanlar ve eşcinsellerin Müslüman mülteciler tarafından kötü muameleye maruz kaldığı iddialarına yer verdi. Bu gibi istisna durumlar mutlaka vardır ama bunları genellemek doğru bir yaklaşım değildir. CDU’nun önergesinde „biz“ ve „onlar“ kavramını da tartışmaya açıyorum. Bu noktada „biz“ kim, „onlar“ diye bahsettikleri kimlerdir, bunu sorgulamak lazım.

  • Hamburg’da yılda 10.000 yeni konut yapılacak:

Hamburg’da ev bulma zorluğuna üretilen çözümlere bir yenisi ekleniyor. Meclis oturumunda özellikle iltica başvuruları kabul olan mültecilerin kısa zamanda normal evlere geçebilmelerine yönelik Hamburg’da yılda 10.000 yeni konut yapılması kararı alındı. Bu konutların üçte biri sosyal konut, üçte biri normal, üçte biri de satılık konut olacak. Muhalefet partiler, bir çok kez hatırlatılmasına rağmen niçin böyle güzel bir adımın daha önceden atılmadığı yönünde eleştiri getirmelerine rağmen kararı da desteklediler. Hamburg’da halen yılda 6.600 konut yapılıyor.

  • Aşırı sağcı parti AfD kendi kültürünü üstün görme hastalığına yakalanmış:

AfD Hamburg’daki uyum sürecini ölçmek ve kültürleri kıyaslayabilmek için bir enstitü açılması için önerge sundu. Reddedilen önerge ile ilgili ben de mecliste bir konuşma yaptım. Anayasa, kadın-erkek eşitliği, insan onurunun dokunulmazlığı gibi değerlerin hepimizin ortak değerleri olduğunu hatırlattım AfD önergenin reddedileceğini bile bile ‚Bizim değerlerimize benzemiyorsa sizin değerleriniz değersizdir‘ yaklaşımıyla çirkin ve yabancı düşmanı yüzlerini bir kez daha sergilediler. Kendi kültürlerini üstün gösterme hastalığına yakalanmışlar. Hamburg’da farklı kültürlerden çok başarılı insanlar var ve farklılıklar AfD’nin yansıtmaya çalıştığı gibi eksiklik değil, zenginliktir. AfD özellikle Arap, Türk ve Müslüman coğrafyasından gelenlerin daha değersiz bir kültüre sahip olduğunu iddia ederek yeniden tepkileri üzerine çekti. Hamburg’da uyum sürecini değerlendiren projeler ve merkezler zaten mevcut. Bu yönde üretilen başarılı projelere her zaman yeterli bütçe ayrılamadığını da konuşmamda hatırlattım.

  • Hamburg Senatosu’na „Ramazan hazırlıkları“ önergesi

Hamburg Senatosu’na sunmuş olduğum Soru Önergesine gelen cevap, Ramazan ayında mültecilere yönelik kültüre hassas yaklaşımı da ortaya koydu. Soru Önergesiyle mülteci yurtlarında Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı için Müslüman mültecilere yönelik ne gibi hazırlıklar yapıldığını sormuştum. Cevap, Senatonun Müslümanların kutsal ayı Ramazan için programlı bir şekilde hazırlık yapıldığını, Hamburg’un gerçek anlamda bir göçmen kenti olduğunu ve kültüre hassas bir donanıma sahip olduğunu ispat etmektedir. Mülteci yurtlarında görev yapan insanların kültürel farklılıklar ve Ramazan ayı gibi özel dini günler konusunda bilgilendirilip duyarlı hale getirilmesi, baştan itibaren çok kültürlü diyaloglar için de zemin oluşturur. Hamburg bu yaklaşımıyla Uyum Konsepti içinde bulunan bir hedefe daha ulaşmıştır. Toplumun diğer kesimlerinde de insanları ayrıştıran ‘biz’ ya da ‘diğerleri’ gibi yaklaşımlar yerine çok yönlülüğü, uyumu kucaklayan yaklaşımların örnek alınmasını diliyorum.

  • Meslek eğitimi yapanlara konut desteği geliyor:

25 Mayıs oturumunda SPD ve Yeşillerin Hamburg’da meslek eğitimi yapanların konut sorununa yönelik sundukları önerge tartışıldı. Hamburg’da dual sistemle meslek eğitimi yapanlar maaşları düşük olduğu için ev bulmakta zorlanıyor. Bu insanlara ev kontenjanı sunulması yönündeki önerge kabul edildi. Bu durumdaki insanlara destek için Hamburg’daki büyük ev şirketleriyle anlaşmalar yapılarak kontenjan ayrılacak. Ayrıca kooperatif payı ve depozit ödemek zorunda olanlar da faizsiz kredi imkanından yararlanabilecek. Doğru bulduğum önergeyi ben de destekledim.

  • Göçmen ailelerden alınan çocukların sayısında artış mı var?:

Aile, Çocuk ve Gençlik Komisyonu‘nun 26 Mayıs oturumunda biyolojik aileleriyle sorun yaşadıkları için bakıcı ailelere verilen çocukların durumu tartışıldı. Hamburg’da özellikle son yıllarda biyolojik ailelerine geri verildikten sonra ihmal ve şiddetten ölen çocukların sayısındaki artışa dikkat çekildi. Uzmanlar, çocukların bakıcı ailelerde daha güvende oldukları ve bu ailelerle duygusal bağlar kurdukları yönünde görüş beyan ettiler. Ben de söz alarak Hamburg’da özellikle son yıllarda göçmen ailelerin çocuklarının daha sık ve kolay ailelerinden alınıp bakıcı ailelere verildiği varsayımlarının doğru olup olmadığına, göçmen kökenli bakıcı aile sayısının artırılması için neler yapıldığına yönelik sorular sordum. Son senelerde bakıcı ailelere verilen göçmen çocukların sayısında artış olduğunu söyleyen uzmanlar, bunun daha çok ailesiz gelen ve reşit olmayan mülteci çocuklarla bağlantılı olduğunun altını çizdiler. Şiddet ve ihmalden ötürü biyolojik ailelerinden alınan göçmen çocukların olduğunu söyleyen uzmanlar bunun Alman aileler için de geçerli olduğunu söylediler. Hamburg Sosyal Senatörü daha fazla bakıcı göçmen aileye ihtiyaç olduğunu ve bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı. Ben de söz alarak çocukların kimlik arayışına girmeden, kendi dillerine, kültürlerine göre bakılabilmesinin daha sağlıklı ve verimli olacağı yönünde fikrimi beyan ettim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER