11 C
Hamburg
Perşembe, Haziran 6, 2024

Mölln Katliamı Açıklamaları

mölln3Mölln Katliamının 24. yılında siyasilerden ve sivil toplum kuruluşlarından açıklamalar yayınlanıyor.

ELBE EXPRESS/DUYURU

GÜNGÖR YILMAZ: MÖLLN VAHŞETİ 24. YILINDA – UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ

23 Kasımda, 24 yıl önce Schleswig-Holstein Eyaletinin Mölln kentinde iki neonazinin kundakladığı evde hayatını kaybeden Bahide Arslan (51), torunları Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz’ı (14) anıp, ırkçılığı bir kez daha lanetleyeceğiz. 23 Kasım 1992’de, gece yarısı önce Ratzeburger Strasse’de, bir kaç dakika sonra da Mühlenstrasse’de Türklerin oturduğu evi kundaklayan neonaziler Lars Christiansen ve Michael Peters bir aileden üç kişiyi katledip, onlarca kişiyi yaraladı. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra korkunç boyutlara varan ırkçı saldırıların vahim doruk noktasını oluşturan Mölln vahşetinden sonra, „bundan beteri olamaz“ diye düşünürken yaşanan Solingen, halen failleri belirlenmeyen Lübeck, Ludwigshafen katliamları ve NSU terör örgütü cinayetleri, ırkçılığın asla hafife alınmaması gerektiğini acı bir şekilde gözler önüne serdi. Irkçı cinayete kurban gidenlerin anısını yaşatmak, onları unutmamak ve unutturmamak, aile yakınlarının taleplerine sahip çıkmak hepimizin görevi. Arslan ailesinin Mühlenstrasse’ye Bahide-Arslan-Strasse adı verilmesi için yürüttüğü 24 yıllık çabaya destek vermek, ırkçılığa karşı mücadelenin bir parçası olmalı. Aradan 24 yıl geçmesine rağmen, toplum ırkçılık belasından kurtulmuş değil. Ne yazık ki tersine, ırkçıların giderek güç kazandığını ve mülteci kriziyle birlikle saldırıları da artırdıklarını üzülerek görüyoruz. Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz’ı bir kez daha anıyor, yakınlarının derin acısını paylaşıyorum.

 

Nebahat Güçlü’nün açıklaması

Irkçılık habis bir tümör gibi toplumumuzu zehirliyor!

23 Kasım 1992 tarihinde Schleswig-Holstein Eyaleti’ne bağlı Mölln kentinde, ırkçı kundaklama sonucu hayatlarını kaybeden Bahide (51), Yeliz (10) Arslan ve Ayşe Yılmaz’ı (14), katledilişlerinin 24. yılında rahmetle anıyor, geride kalan acılı ailelerine sabır diliyorum. Bu gibi acı olayların yinelenmemesi en büyük temennimizdir. Göç ülkesi Almanya’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığının giderek artması, bu sinsi hastalığın habis bir tümör gibi toplumu sararak birlikte yaşamı zehirlemekte olduğunu göstermektedir. Göçmenlere, özellikle Müslümanlara olan önyargılı düşmanca yaklaşımlar da azalacağına maalesef artmaktadır. Bugün halen mülteci yurtları, camiler, göçmen kuruluşların binaları kundaklanmakta, NSU cinayetleri giderek içinden çıkılmaz hale getirilmektedir, Almanya’daki bazı eyalet seçimlerinde aşırı sağcı partilerin yüksek oranlarda oy alarak meclislere girmeleri de, ırkçılık tehlikesinin vahim boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Irkçılık daha caydırıcı şekilde, özel bir yasayla cezalandırılmalı!

Tüm bu tehlikeli gidişata rağmen Almanya’da hala ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı konusunda etkin bir mücadele sürdürülememesi çok önemli bir eksikliktir. Mölln, Solingen, NSU cinayetleri, Ramazan Avcı’nın katledilişi gibi olaylardan ders çıkarılmalıdır. Almanya’da göçmen kökenli kuruluşlar, ırkçı motifli suçları ayrı bir paragrafla cezalandıracak, caydırıcı özel ceza yasalarının yürürlüğe koyulması taleplerini sık sık dile getirmektedir. Bu tür suçları en ağır şekilde cezalandıracak yasaların yürürlüğe sokulması, Almanya’nın bu yönde somut ve samimi adımlar attığının en önemli ispatı olacaktır. Almanya’da her gün göçmenleri, mültecileri ya da Müslümanları dışlayıcı, suçlayıcı açıklamalar ve haberler yapılmakta, toplumun daha da ayrıştırılmasına göz yumulmaktadır. Gerek siyaset, gerekse medya bu konuda çok daha hassas olmalı, demokrasi ve hukuka inanan, birlikte yaşama katkı sunan göçmen kuruluşlarla birlikte hareket ederek ırkçılıkla mücadeleyi güçlendirmelidir. Topluma katkılar sunmasına rağmen ‚yabancı“ damgasından kurtulamayan insanlara sahip çıkmak, demografik gelişimi giderek ters bir çam ağacına benzeyen Almanya’nın da yararına olacaktır. Siyasetçilerin „Göçmen gençler toplumumuzun geleceğidir“ nutukları, onları kazanmak için somut eylemler yapılmadıkça samimi kabul edilemez.

Irkçılık, faşistlik, aşırı sağcılık ve yabancı düşmanlığı gibi hasta yaklaşımların son bulduğu, barış ve beraberliğin zemin olduğu huzurlu günlere kavuşmamız dileklerimle Mölln katliamında yaralı olarak kurtulan Arslan ve Yılmaz ailelerinin fertlerinin acısını yürekten paylaşıyor, saygılarımı arz ediyorum.

 

Nebahat Güçlü

Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili

 

MÖLLN KATLİAMI:

23 Kasım 1992 tarihinde Michael P. (olay esnasında 25 yaşında) ile Lars C. (19) adlı 2 Neonazi, Mölln kentinde Arslan ailesinin oturduğu evi kundakladı. Yangında Arslan ailesinin 3 ferdi; Bahide (51), Yeliz (10) ve Ayşe (14) öldü. Ayten Arslan, oğlu Emrah’ı battaniyelere sararak evin 7 metre yüksekliğindeki penceresinden atlayıp ağır yaralı olarak kurtuldu. Babaanne Bahide’nin ıslak battaniyeye sararak masanın altına sakladığı İbrahim de olaydan ağır yaralı kurtuldu. Michael P. ömür boyu hapse mahkûm edildi. Lars C. ise yaşının küçüklüğü nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı, daha sonra erken tahliye edildi.

 

image0021

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Mölln Katliamı Açıklamaları

mölln3Mölln Katliamının 24. yılında siyasilerden ve sivil toplum kuruluşlarından açıklamalar yayınlanıyor.

ELBE EXPRESS/DUYURU

GÜNGÖR YILMAZ: MÖLLN VAHŞETİ 24. YILINDA – UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ

23 Kasımda, 24 yıl önce Schleswig-Holstein Eyaletinin Mölln kentinde iki neonazinin kundakladığı evde hayatını kaybeden Bahide Arslan (51), torunları Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz’ı (14) anıp, ırkçılığı bir kez daha lanetleyeceğiz. 23 Kasım 1992’de, gece yarısı önce Ratzeburger Strasse’de, bir kaç dakika sonra da Mühlenstrasse’de Türklerin oturduğu evi kundaklayan neonaziler Lars Christiansen ve Michael Peters bir aileden üç kişiyi katledip, onlarca kişiyi yaraladı. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra korkunç boyutlara varan ırkçı saldırıların vahim doruk noktasını oluşturan Mölln vahşetinden sonra, „bundan beteri olamaz“ diye düşünürken yaşanan Solingen, halen failleri belirlenmeyen Lübeck, Ludwigshafen katliamları ve NSU terör örgütü cinayetleri, ırkçılığın asla hafife alınmaması gerektiğini acı bir şekilde gözler önüne serdi. Irkçı cinayete kurban gidenlerin anısını yaşatmak, onları unutmamak ve unutturmamak, aile yakınlarının taleplerine sahip çıkmak hepimizin görevi. Arslan ailesinin Mühlenstrasse’ye Bahide-Arslan-Strasse adı verilmesi için yürüttüğü 24 yıllık çabaya destek vermek, ırkçılığa karşı mücadelenin bir parçası olmalı. Aradan 24 yıl geçmesine rağmen, toplum ırkçılık belasından kurtulmuş değil. Ne yazık ki tersine, ırkçıların giderek güç kazandığını ve mülteci kriziyle birlikle saldırıları da artırdıklarını üzülerek görüyoruz. Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz’ı bir kez daha anıyor, yakınlarının derin acısını paylaşıyorum.

 

Nebahat Güçlü’nün açıklaması

Irkçılık habis bir tümör gibi toplumumuzu zehirliyor!

23 Kasım 1992 tarihinde Schleswig-Holstein Eyaleti’ne bağlı Mölln kentinde, ırkçı kundaklama sonucu hayatlarını kaybeden Bahide (51), Yeliz (10) Arslan ve Ayşe Yılmaz’ı (14), katledilişlerinin 24. yılında rahmetle anıyor, geride kalan acılı ailelerine sabır diliyorum. Bu gibi acı olayların yinelenmemesi en büyük temennimizdir. Göç ülkesi Almanya’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığının giderek artması, bu sinsi hastalığın habis bir tümör gibi toplumu sararak birlikte yaşamı zehirlemekte olduğunu göstermektedir. Göçmenlere, özellikle Müslümanlara olan önyargılı düşmanca yaklaşımlar da azalacağına maalesef artmaktadır. Bugün halen mülteci yurtları, camiler, göçmen kuruluşların binaları kundaklanmakta, NSU cinayetleri giderek içinden çıkılmaz hale getirilmektedir, Almanya’daki bazı eyalet seçimlerinde aşırı sağcı partilerin yüksek oranlarda oy alarak meclislere girmeleri de, ırkçılık tehlikesinin vahim boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Irkçılık daha caydırıcı şekilde, özel bir yasayla cezalandırılmalı!

Tüm bu tehlikeli gidişata rağmen Almanya’da hala ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı konusunda etkin bir mücadele sürdürülememesi çok önemli bir eksikliktir. Mölln, Solingen, NSU cinayetleri, Ramazan Avcı’nın katledilişi gibi olaylardan ders çıkarılmalıdır. Almanya’da göçmen kökenli kuruluşlar, ırkçı motifli suçları ayrı bir paragrafla cezalandıracak, caydırıcı özel ceza yasalarının yürürlüğe koyulması taleplerini sık sık dile getirmektedir. Bu tür suçları en ağır şekilde cezalandıracak yasaların yürürlüğe sokulması, Almanya’nın bu yönde somut ve samimi adımlar attığının en önemli ispatı olacaktır. Almanya’da her gün göçmenleri, mültecileri ya da Müslümanları dışlayıcı, suçlayıcı açıklamalar ve haberler yapılmakta, toplumun daha da ayrıştırılmasına göz yumulmaktadır. Gerek siyaset, gerekse medya bu konuda çok daha hassas olmalı, demokrasi ve hukuka inanan, birlikte yaşama katkı sunan göçmen kuruluşlarla birlikte hareket ederek ırkçılıkla mücadeleyi güçlendirmelidir. Topluma katkılar sunmasına rağmen ‚yabancı“ damgasından kurtulamayan insanlara sahip çıkmak, demografik gelişimi giderek ters bir çam ağacına benzeyen Almanya’nın da yararına olacaktır. Siyasetçilerin „Göçmen gençler toplumumuzun geleceğidir“ nutukları, onları kazanmak için somut eylemler yapılmadıkça samimi kabul edilemez.

Irkçılık, faşistlik, aşırı sağcılık ve yabancı düşmanlığı gibi hasta yaklaşımların son bulduğu, barış ve beraberliğin zemin olduğu huzurlu günlere kavuşmamız dileklerimle Mölln katliamında yaralı olarak kurtulan Arslan ve Yılmaz ailelerinin fertlerinin acısını yürekten paylaşıyor, saygılarımı arz ediyorum.

 

Nebahat Güçlü

Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili

 

MÖLLN KATLİAMI:

23 Kasım 1992 tarihinde Michael P. (olay esnasında 25 yaşında) ile Lars C. (19) adlı 2 Neonazi, Mölln kentinde Arslan ailesinin oturduğu evi kundakladı. Yangında Arslan ailesinin 3 ferdi; Bahide (51), Yeliz (10) ve Ayşe (14) öldü. Ayten Arslan, oğlu Emrah’ı battaniyelere sararak evin 7 metre yüksekliğindeki penceresinden atlayıp ağır yaralı olarak kurtuldu. Babaanne Bahide’nin ıslak battaniyeye sararak masanın altına sakladığı İbrahim de olaydan ağır yaralı kurtuldu. Michael P. ömür boyu hapse mahkûm edildi. Lars C. ise yaşının küçüklüğü nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı, daha sonra erken tahliye edildi.

 

image0021

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER