Hamburglu yazar Esma Arslan, iş hayatı, yazarlık ve sosyal faaliyetlerin getirdiği yoğun çalışma temposunun kendisini asla yormadığını belirterek, “Yeter ki insanda azim, istek, aşk, vicdan gibi duygular olsun” diyor.
Söyleşi: Mehmet ATAK
41 yıl önce Yozgat’ın Sorgun ilçesi Karabalı köyünden kalkıp Almanya’daki ailesinin yanına gelen ve tahsil basamaklarını hızla tırmanarak Sosyal Pedagoji ile Gençlik ve Çocuk Eğitimi öğreniminden sonra sağlık sektörüne demir atan Hamburglu işkadını yazar Esma Arslan‘ın hayli enteresan yaşam hikayesini okuyucularımızla paylaşmak istedik.
“İki karpuz bir koltuğa sığmaz ” şeklindeki meşhur söz, Esma Arslan‘ın aşağıda okuyacağınız faaliyetlerini gördükten sonra, artık geçerliliğini kaybetmiş oluyor. İşte , çantasından eksit etmediği fotograf makinasıyla doğadaki canlı cansız tüm güzellikleri hobi olarak resimleyen, spora meraklı 3 kitaplı yazar Esma Arslan’la söyleşimizin detayları:
* Sayın Arslan, sizin adınız önce AKA Yaşlılar Bakım Servisi, sonra da Karabalılar Dernek Başkanlığı ve Edebiyat Atelyesi ile duyuldu ama ilk kitabınız Yarım Kalan Aşk ile birlikte kamuoyunda hayli yankı yarattı ve daha da ünlendiniz. Deutsch-Türkische Power Frauen Gruppe (Türk Alman Güçlü Kadınlar Grubu) ile G.Saray Derneği’ndeki çalışmalarınız ise işin tuzu biberi oldu. Ayrıca Hamburg Türk Basın Birliği sekreterliğine seçildiniz. Tabii ki bir de Sokak Hayvanlarına Yardım uğraşınız da var. Dahası, Peş peşe 3 kitap yazdınız..Gelinen bu noktada neler hissediyorsunuz?
EA: Tabii ki bu aşamadan sonra birçok insanın hissedeceği gibi başarılarımdan dolayı gururlu ve mutluyum. Bu tür çalışmalar benim bilgilerime zenginlik katıyor, başarıları beraberinde getiriyor. İnsanın ufku ne kadar aktif olursa o kadar çok gelişiyor. Bakış açımız da haliyle bundan olumlu olarak etkileniyor.
* Firmanız “AKA Hasta ve Yaşlılar Bakım Servisi”ni kısaca tanıyalım. AKA adı nereden doğdu ?
EA: AKA adı aslında çok basit. Almanca (A)mbulante (K)ranken Betreuung (A)rslan´ın ilk harflerinden oluşan kısaltılmış isim. 1998 yılında kurulan firmamızda bugün 20’yi aşkın çalışanımızla özverili, insanlara aynı zamanda huzur veren, başarılı bir sağlık hizmeti sunuyoruz. Bu da bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor. Bu sistem başlı başına detaylı bir röportaj konusudur.
KİTABIN GELİRİ SOKAK HAYVANLARI İÇİN
* Yazarlıkta ilk adımınız olan hikâye kitabınız “Yarım Kalan Aşk” ve “Resmime Dokunan Çığlık” adlı romanınızdan kısa bir süre sonra, şimdi de 16 öykülük üçüncü kitabınız “Sana Düşlerimden Bahsedeceğim”le adınızı duyurdunuz. Son kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz?
EA: Son kitabımın özeti esrarengiz, duygular, tecrübeler, yaşanmışlıklar, yaşanılacaklar ve başlı başına farklı bir dünyaya okurları götürmek.. Bazı gerçekleri görüp de sesli cevap verememekten dolayı hislerimi yazılı olarak dile getirdim. Birçok kaygıdan dolayı elimdekileri kalemle ifade etmek bana daha kolay geliyor.
“Sana Düşlerimden Bahsedeceğim”deki SUNA isimli öyküm, tiyatrocu Mahmut Canbay tarafından oyunlaştırıldı ve MUT tiyatrosunca sahnelendi. Bu kitabımdan elde edilecek gelir de Türkiye’deki sokak hayvanlarının korunması amacıyla değişik yerlere gönderilecektir.
* Yazarlıkta sistem nedir; bir kitabı bitirdikten sonra mı diğerini kaleme almağa başlıyorsunuz?
EA: Sistem diye birşey yazarlıkta yoktur ama kurallar vardır; bu kuralları yazarlar kendileri koyar. Örneğin ben romanımı yazmaya başladığımda öykü yazacağım diye oturup yazmıyorum. Kalemi elime alınca kafamda, beynimde o konuda yoğunlaşarak ne varsa kahramanlar üreterek yazmaya başlarım. Bu sonuçta bir öykü mü olur, roman mı, bu yazarın hikâyeyi nasıl götürdüğüne bağlı.
Asıl sorunuza gelince.. İlla da bir kitabı bitirip diğerine başlayacağım diye bir şey olmamalı. Aynı zamanda iki kitabi yan yana tabii ki beraber de götürebilirsiniz. Kalemi eline alırsın, dur durak bilmeden o sizi alır götürür. Diyar diyar gezdirir. Ta ki belki acıktığını veya susadığını hissettiğinizde, ya da bir köpeğin acıktığını belirten havlamasıyla kendinize gelirsiniz. Yazarlıkta kurguya önem verilir. Hikâyeler kurgulardan oluşur. İnsanlar bunu anlamamakta diretiyorlar. İyi bir yazar aynı zamanda iyi bir gözlemcidir.
LOTTO’DAN 6 TUTTURMAK
* Türkiye’deki Sokak Hayvanlarına Yardım fikri nasıl doğdu ve gelişti; bu konuda neler yapmaktasınız?
EA: Bireysel olarak yardımlarımı zaten sürekli olarak yapıyordum. Bunun farklılığa dönüşmesini de sanal ortama borçluyum. Sosyal medya sayesinde yapılan çalışmaları görmek benim için Lotto’dan altıyı tutturmak gibi oldu. Benim gibi düşünen ve davranan birçok insanın varlığını öğrendim, gördüm. O kadar çok insan karınca kararınca kendi gücü ve olanağınca ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar ki . Bu da haliyle beni motive etti, kararlılığıma güç verdi.
Türkiye’nin dört bir yanından farklı gruplarla tanışıp irtibata geçtim. Bunlara maddi manevi desteğimi sundum. Zaman zaman her fırsatta onları ziyaret ederek birlikte besleme turlarına katıldım ve hâlâ da katılıyorum. Bu konuda tüm insanlarımızı duyarlılığa davet ediyorum. Herkes elinden geldiğince maddi manevi desteğini sunarsa, sokaktaki patilerimizin en azından şanslı olanları kurtulur.
* Galatasaray Hamburg Spor Kulübü derneğindeki aktif rolünüz dikkat çekiyor. Dernekteki hedefleriniz nedir? Türkiye Kupası’nı kazanmış olmanızdan dolayı bir Şampiyonluk Gecesi düzenlenecek mi?
EA: Hamburg Galatasaray Spor Kulübü Derneği Kadın Kolları Başkanı olarak görevimi tabii ki severek, özveriyle ve lâyıkiyle yerine getirmeye çalışıyorum. Bu halimden memnunum. Son bir buçuk yıldır Galatasaray’ın konumu çok değişti. Yönetime seçildikten sonra Kadın Kolları olarak yarattığımız farklı pozisyon ile hareketlilik gözle görülür şekilde beliginleşti. Çeşitli sportif turnuvalar düzenliyoruz. Büyük başarılara imza attık, kupalar aldık. Bunlar Galatasaray için paha biçilmez cinstendir. Bir Şampiyonluk Gecesi düzenlenmesi kişisel arzumuzdur ama bu konuda Yönetim Kurulu’nun kararı şarttır.
İKİ KARPUZ BİR KOLTUĞA SIĞMAZKEN..
* Bir koltukta bir değil 4-5 karpuzu kırmadan taşıdığınız görülüyor. Bu işin sırrı nedir?
EA: Yeter ki insan bir şeyi yapmağa azmetsin. İşte o zaman dört beş değil on karpuz da taşırsınız. Yeter ki taşımasını bilin. Bunun için de insanda azim, istek, aşk, hisler, duygular ve en önemlisi de vicdan olmalı bunları yapabilmek için. Bunlar da bende mevcut olduğu için 10 karpuzla halay bile çekerim, hatta halaybaşı da olurum.
BİR DİL BİR İNSAN OLURSA..
* Son sorumuz da Mesajlarınız üzerine..
EA: Okuyanlara, okumayanlara, kitap ve gazete okuma alışkanlığı olmayanlara, anne ve babalara, derneklere sesleniyor ve diyorum ki; okumanın gerçekten insanların bakış açısını değiştirdiği ve ufkunu genişlettiği bir gerçek. Bir ailede çocuk, büyükleri okurken gördüğünde temel atar. Bunun çok önemli olduğu belli. Nerede, hangi ülkede olursak olalım bir çocuk okumaya o yaşlarda başlar. Birçoğumuz bilgisiz bir şekilde çocuklarımıza habire Türkçe öğretmeye çalışıyoruz. Ama okuma yazmayı da tabandan öğrenirse, o çocuğun gençlik yıllarında daha düzenli ve disiplinli şekliyle yön verebilir.
Bir dil bir insan demektir. Yazmak, okumak ne kadar çok olursa insan o kadar başarılı olur. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı diye soranlar kendi kendilerini kandırıyorlar. Bunlar okuma tembelleridir. İlla da benim kitabımı alıp okuyun demiyorum. Dünyada olup bitenleri kulaktan dolma laflarla ile değil, birebir okuyarak anlayın, öğrenin derim. Dedikodulara kulak vermeyelim, gerçeği kökeninden öğrenelim.
Benim arı gibi çalışkan 10 parmağında 10 hüneri olan arkadaşım, bir Türk kadını olarak hiçbir destek almadan bu kadar işlere imza atman gurur verici. Ben inanıyorum 10 karpuzu da taşırsın halayın başını da çekersin. Hayat felsefeni çok beğeniyorum ve seninle gurur duyuyorum. Yolun açık olsun merhametli güzel yüreklim.
Canım arkadaşım başarıların In devamını dilerim. Allah yolunu açık etsin.