9.7 C
Hamburg
Çarşamba, Haziran 12, 2024

AYASOFYA

AYASOFYA

Ben bir tarihci değilim, fakat bu konuda iyi bir tarihçi olmak gerektiğine de inanmıyorum.

Birinci Ayasofya,o günkü adıyla „Büyük Kilise“ anlamına gelen“Megale Ekklesia“ İmparator Konstantios tarafından yapılması emrini vermiştir ve 360 yılında tamamlanmıştır. Bir ayın esnasında İmparator Arcadius’un karısı Aelina Eudoksida`nın hazır bulunduğu sırada, Patrik Ionnes Chrysostomes imparatoriçe`yi eleştirir. Bu eleştiriyi kabullenmeyen imparatoriçe Eudoksida Patriği adaya sürdürür. Patriğin sürülmesini kabullenemiyen Roma halkı, bugünkü Sultanahmet Meydanı olan hipodromda toplanır ve kiliseyi yakarlar.

İkinci Ayasofa`nın, yani „Aya İrini“ yeniden inşaasi için İmparator I. Theodosius emir verir. Aya İrini 415 senesinde tamamlanarak ibadete açılır. Ne yazzık ki, Aya İrini`de varlıklılar ile esnaf ve köylüler arasında at yarışlarından dolayı çıkan anlaşmazlık sonunda meydana gelen isyan esnasında, 532 senesinde yeniden yakılır.

Üçüncü Ayasofya, yani bugün ki Ayasofya ise İsyan bastırıldıktan sadece bir ay sonra, İmparator Justinianos, kilise inşaatini yeniden başlatmıştır. Kilisenin hızlı şekilde bitirilmesi emri verilmiş olup, onbinlerce insan inşaatde çalışmıştır. İnşaat esnasında defalarca kubesi çökmüş olsada, günümüzde ki Ayasofya 27 Aralık 537 tarihinde, büyük bir törenle yeniden ibadete açılmıştır. Defalarca deprem veya yerleşim nedeniyle zarar veya yıkım yaşayan Ayasofya, defalarca restorasyondan geçmiştir.

6 Nisan ¬- 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında gerçekleşen Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı Ordusu’nun İstanbul’u fethetmesiyle, Fatih Sultan Mehmet hemen Ayasofya’yı ziyaret eder. Kiliseyi gördükten sonra camiye dönüştürülmesi emrini verir ve ilk cuma namazında kendi de camide bulunur.

Ayasofya, 916 yıl kilise, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Ayasofya Camisi, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu 1935 yılında Ayasofya`nın müze olması için karar almıştır. Ayasofya Müzesi, 1936 tarihli tapu senedine göre, “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur.

Sağcı iktidarlar ne zaman sıkışsa, Ayasofya`yı yeniden ibadete açacağız diye halkı kandırmaya çalışmışlardır. İnternetde bazı araştırmalar yaparken, Ayasofya hakkında bir yazı gözüme çarptı. Yazıda aynen şöyle deniliyor:
„Ayasofya bir kılıçtı Bizans’ın bağrına saplanan…
Bir Türk kılıcı, bir Osmanlı tuğrasıydı o…
Nice seneler geçti Ayasofya’da beş vakit namaz kılınmayalı…
Süleymaniye’den, Sultan Ahmet’ten, Fatih Camii’den, Selimiye’den…
Türkiye’nin bütün camilerinden beş vakit ezanlar gürül gürül okunur da…
Ayasofya’dan okunmaz…“
Oysa beş yüz yıl okunmuştu.

Bakarmısınız şu yazıya, kin ve nefret içeriyor. Evet, İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fetedilmiş ve Ayasofya o günün zafer çoşkusu ile cami yapılmıştır. Fakat Ayasofya yaklaşık 900 sene kilise olarak Bizans halkının ibadet yeriydi. Ayasofya, Bizans devrinde de akıl ile cahalet arasında devamlı kullanılmış ve hatta din adına yakılmıştır.

Evet Mustafa Kemal Atatürk, bir dünya mirası olan ve üç imparatorluğa mal olmuş Ayasofya`yı Müze yaptırmıştır. Doğruda olmuştur, çünkü bütün kültür ve inançları bağrında taşıyan Ayasofya bir Millet veya bir zümrenin değil, dünya insanlığının malidır. Ayrıca, zaten belirli bölümünde ezan okunur ve namazda kılınır.

Eğer kiliselerde çalınan canlar ve okunan ezanlar imparatorlukları korusalardı, ne Bizans ve nede Osmanlı İmparatorluğu yıkılırdı. Dinin ve devletlerin ayakda kalabilmesi dualarla değil, bilimle olur. Günümüz Türkiye`sinin sorunu, Ayasofya`nın cami olması değil, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, ışsizlik, pahalılık veya gelecek korkusudur.

Türkiye`yi yönetemiyecek duruma gelmiş AKP ve MHP iktidarı, çareyi Ayasofya`nın cami olmasında arıyor. Bahçeli diyor ki, Ayasofya`da „çan sesi değil, Allah`ın izni ile ezan sesi dinliyeceğiz“. Bu adamın dünyadan haberi yoktur, Ayasofya`dan çan sesi zaten duyulmuyor. İşte bu gibi insanlar, ne yazzık ki Türkiye Cumhuriyeti gibi dünyanın en köklü devletini yönetiyorlar veya yön veriyorlar.

Diyelim ki Ayasofya`yı yeniden cami yaptınız ve dünyaya meydan okudunuz. Örneğin Almanya`da yaklaşık Diyanete bağlı 1000 cami var, Almanlar bu camileri kapatıyoruz derlerse, ne diyeceksiniz?
Devlet yönetmek kin ve nefretle olmaz. Devlet adamları bugünü değil yarini düşünmek zorundadır. Dini kendiniz için can yeleği yapmakdan vaz geçin ve aklınızı çalıştırarak, ülkenin sorunlarına çözüm bulun.

Ne Ayasofya, ne Sultan Ahmet veya Süleymaniye Cami`si sizlerin iktidarda kalma hırsınıza alet olmayı hak etmiyorlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

AYASOFYA

AYASOFYA

Ben bir tarihci değilim, fakat bu konuda iyi bir tarihçi olmak gerektiğine de inanmıyorum.

Birinci Ayasofya,o günkü adıyla „Büyük Kilise“ anlamına gelen“Megale Ekklesia“ İmparator Konstantios tarafından yapılması emrini vermiştir ve 360 yılında tamamlanmıştır. Bir ayın esnasında İmparator Arcadius’un karısı Aelina Eudoksida`nın hazır bulunduğu sırada, Patrik Ionnes Chrysostomes imparatoriçe`yi eleştirir. Bu eleştiriyi kabullenmeyen imparatoriçe Eudoksida Patriği adaya sürdürür. Patriğin sürülmesini kabullenemiyen Roma halkı, bugünkü Sultanahmet Meydanı olan hipodromda toplanır ve kiliseyi yakarlar.

İkinci Ayasofa`nın, yani „Aya İrini“ yeniden inşaasi için İmparator I. Theodosius emir verir. Aya İrini 415 senesinde tamamlanarak ibadete açılır. Ne yazzık ki, Aya İrini`de varlıklılar ile esnaf ve köylüler arasında at yarışlarından dolayı çıkan anlaşmazlık sonunda meydana gelen isyan esnasında, 532 senesinde yeniden yakılır.

Üçüncü Ayasofya, yani bugün ki Ayasofya ise İsyan bastırıldıktan sadece bir ay sonra, İmparator Justinianos, kilise inşaatini yeniden başlatmıştır. Kilisenin hızlı şekilde bitirilmesi emri verilmiş olup, onbinlerce insan inşaatde çalışmıştır. İnşaat esnasında defalarca kubesi çökmüş olsada, günümüzde ki Ayasofya 27 Aralık 537 tarihinde, büyük bir törenle yeniden ibadete açılmıştır. Defalarca deprem veya yerleşim nedeniyle zarar veya yıkım yaşayan Ayasofya, defalarca restorasyondan geçmiştir.

6 Nisan ¬- 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında gerçekleşen Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı Ordusu’nun İstanbul’u fethetmesiyle, Fatih Sultan Mehmet hemen Ayasofya’yı ziyaret eder. Kiliseyi gördükten sonra camiye dönüştürülmesi emrini verir ve ilk cuma namazında kendi de camide bulunur.

Ayasofya, 916 yıl kilise, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Ayasofya Camisi, Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu 1935 yılında Ayasofya`nın müze olması için karar almıştır. Ayasofya Müzesi, 1936 tarihli tapu senedine göre, “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur.

Sağcı iktidarlar ne zaman sıkışsa, Ayasofya`yı yeniden ibadete açacağız diye halkı kandırmaya çalışmışlardır. İnternetde bazı araştırmalar yaparken, Ayasofya hakkında bir yazı gözüme çarptı. Yazıda aynen şöyle deniliyor:
„Ayasofya bir kılıçtı Bizans’ın bağrına saplanan…
Bir Türk kılıcı, bir Osmanlı tuğrasıydı o…
Nice seneler geçti Ayasofya’da beş vakit namaz kılınmayalı…
Süleymaniye’den, Sultan Ahmet’ten, Fatih Camii’den, Selimiye’den…
Türkiye’nin bütün camilerinden beş vakit ezanlar gürül gürül okunur da…
Ayasofya’dan okunmaz…“
Oysa beş yüz yıl okunmuştu.

Bakarmısınız şu yazıya, kin ve nefret içeriyor. Evet, İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fetedilmiş ve Ayasofya o günün zafer çoşkusu ile cami yapılmıştır. Fakat Ayasofya yaklaşık 900 sene kilise olarak Bizans halkının ibadet yeriydi. Ayasofya, Bizans devrinde de akıl ile cahalet arasında devamlı kullanılmış ve hatta din adına yakılmıştır.

Evet Mustafa Kemal Atatürk, bir dünya mirası olan ve üç imparatorluğa mal olmuş Ayasofya`yı Müze yaptırmıştır. Doğruda olmuştur, çünkü bütün kültür ve inançları bağrında taşıyan Ayasofya bir Millet veya bir zümrenin değil, dünya insanlığının malidır. Ayrıca, zaten belirli bölümünde ezan okunur ve namazda kılınır.

Eğer kiliselerde çalınan canlar ve okunan ezanlar imparatorlukları korusalardı, ne Bizans ve nede Osmanlı İmparatorluğu yıkılırdı. Dinin ve devletlerin ayakda kalabilmesi dualarla değil, bilimle olur. Günümüz Türkiye`sinin sorunu, Ayasofya`nın cami olması değil, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, ışsizlik, pahalılık veya gelecek korkusudur.

Türkiye`yi yönetemiyecek duruma gelmiş AKP ve MHP iktidarı, çareyi Ayasofya`nın cami olmasında arıyor. Bahçeli diyor ki, Ayasofya`da „çan sesi değil, Allah`ın izni ile ezan sesi dinliyeceğiz“. Bu adamın dünyadan haberi yoktur, Ayasofya`dan çan sesi zaten duyulmuyor. İşte bu gibi insanlar, ne yazzık ki Türkiye Cumhuriyeti gibi dünyanın en köklü devletini yönetiyorlar veya yön veriyorlar.

Diyelim ki Ayasofya`yı yeniden cami yaptınız ve dünyaya meydan okudunuz. Örneğin Almanya`da yaklaşık Diyanete bağlı 1000 cami var, Almanlar bu camileri kapatıyoruz derlerse, ne diyeceksiniz?
Devlet yönetmek kin ve nefretle olmaz. Devlet adamları bugünü değil yarini düşünmek zorundadır. Dini kendiniz için can yeleği yapmakdan vaz geçin ve aklınızı çalıştırarak, ülkenin sorunlarına çözüm bulun.

Ne Ayasofya, ne Sultan Ahmet veya Süleymaniye Cami`si sizlerin iktidarda kalma hırsınıza alet olmayı hak etmiyorlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER