Bu vatan kimin, vatan, bu vatan için karatopraklara düşenlerin torunlarının mı, yoksa hakim sınıf kim ise onlarınmı?
Bu vatan, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan`da çizilen sınırlar içerisinde yaşayan ve geçerli Anayasa`ya bağlılığını kabul eden herkesindir. Bunun aksini söylemek gaflet ve dalalettir.
Türkiye Cumhuriyeti hiç kimsenin şahsi veya politik mülkiyeti değildir ve olamazda. Bu topraklar için Çanakkale, Sakarya, Afyonkarahisar, Antep, Urfa ve diğer bölgelerde şehit düşen veya gazi olan Türk Mehmet`in, Kürt Ali`nin, Laz Dursun`un, Sunni Ahmet`in, Alevi Hüseyin`in veya diğer etnik köken veya dini inanca sahip olanlarındır.
Ne demek, Cemevi`nin kapılarını kırarak, cenazeyi polis zoruyla kaçırmak. Bir kaç çapulcu, kendisini sözde milliyetçi olarak tanımlıyanlar, Alevi bir sanatcının cenazesini şehre sokmak istememişler. Bu bir provokasyondur ve ülkenin huzuruna yapılabilecek en büyük ihanettir.
Hiç kimse kendisini diğerinden üstün görmesin. Bu ülkede Türk, Kürt, Sunni veya Alevi herkes askerliğini yapar, vergisini verir ve devletinede sonuna kadar sahip çıkar.
Bugün, yani Cumhuriyet`in kuruluşunun 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız günlerde, halen Aleviler için Cemevi ibadethanemi diye tartışıyorsak, bu sunni hakimiyetinde olan Diyanet için utançtır. Hiç kimse, başka birisini kendisi gibi ibadet etmeye veya kendisi gibi düşünmeye zorlayamaz. Herkes aklını başına alsın, birkaç kişinin koltuk sevdası için 1980 öncesi olduğu gibi kardeş kanı bu ülkede akıtılmasın.
Devlet hiç zaman harcamadan, helede şu zor günlerde Cemevlerini resmen ibadethane olarak tanımalıdır. Madem ki, Türkiye laik , demokratik ve sosyal bir devlet, o zaman herkesin ibadet hakkını güvence altına almak zorundadır.
Sayın Meral Akşener bir çağrı yapmış, fakat o çağrıyı eksik yapmış. Cumhurbaşkanı`nın bütün partiları „Memleket Masası“ etrafında toplamasını talep etmiş. Fakat, ülkenin üçüncü büyük partisı HDP ve TİP`sını toplantıya dahil etmemiş. Sayın Akşener birilerini dışarıda bırakırsan, o masdanın bir ayağı eksik olur.
Eğer bu ülkede gerçek Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü, İnsan Hak ve Özgürlükleri ileri aşamaya getirilmek isteniyorsa, o toplantıya HDP`i almak zorundasınız. Şunuda kesin olarak vurgulamak istiyorum, yani HDP`ninde PKK ile arasına çizgi koymasının zamanı gelmiştir.
Ülkenin ekonomisi dibe vurmuş, demokrasisi yok olmuş, tek adam baskısı gün geçtikçe artmış iken, bizler neyin kavgasını veriyoruz, söylermisiniz?
Yine birileri düğmeye bastı sanırım, vatandaşın cenazesini gömdürmek diyenler, silahlıyız, enaz elli kişiyi öldürebiliriz diyenler veya kraldan çok kralcı olanlar, son günlerde güneşe çıkmaya başladılar.
Bu günlerde muhalefet partilarının hiçbir ön yargıya kapılmadan, birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Ortak paydaları Demokrasi ve Çağdaş Parlamenter Sistem olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti`ni yönetenler ve muhalefetde olanlar sağlıklı düşünmek ve bir birinin elini tutmak zorundadır. Bu gemi karaya oturursa, hakim sınıflar kendilerini kurtarır, fakat halkın %99`u batar.
Sayın Meral Akşener`in çağrısına Sayın Erdoğan kulak vermeli, olabilecek toplantıya HDP ve TİP`sınıda davet etmelidir.
Gün ayrışma değil, birleşme günüdür.