25.1 C
Hamburg
Cuma, Mayıs 17, 2024

EGEMENLİK

23 Nisan Bayramımız kutlu olsun.

Bugün, 23 Nisan 1920, şaşırdınız değilmi?

Hayır şaşırmayın, 23 Nisan 1920 tarihini unutmadığımız sürece, Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız yaşayacaktır. 23 Nisan 1920 yalnız Millet Meclisi`nin açılış günü değil, aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin temelinin atıldığı gündür.

Önce „EGEMENLİK“ nedir, onu biraz açalım.

„Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir“ (Alıntı).

Ulusal egemenlik ne demek?

„Ulusal Egemenlik ya da millî hâkimiyet, devletin gücü olan egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olmasıdır. Millî egemenlik, ulus egemenliği ya da hâkimiyetimilliye olarak da adlandırılır“ (Alıntı).

Demek ki, Ulusal Bağımsızlığı olmayan milletlerin var olması mümkün değildir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, ulusal egemenlik olmadan, millet olmanın mümkün olmayacağını gördükleri için, Samsun`a hareket etmişlerdir.

İlk Meclis`in açılışında, Mustafa Kemal şöyle der:

“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”

Bu sözleri duyan Millet Temsilcileri göz yaşlarını tutamazlar ve mücadeleye devam derler.

İşte birilerinin yok saydığı, Cumhuriyet dönemini bir parantez olarak gördüğü veya Atatürk olmasaydı da, Yunan işgalinde kalsaydık diyenlere soruyorum, siz hiçmi Mustafa Kemal Atatürk`ün Milli Mücadele ruhunu anlamadınız?

O zaman sormak gerekmez mi, 23 Nisan 1920 tarihinde, o Millet Meclisi açılmasaydı, sizler olabilecekmiydiniz?

Türk Ulusu (Türk, Kürt, Çerkez, Lazı, Boşnağı, Türkmeni ve diğerleri) dışında hiçbir ulus yok ki, ülkelerinin bağımsızlığını Milli Mücadele sonunda elde etmiş olsun. Kurtuluş Savaşı kazanılmamış olsaydı, bugün Egemen bir ülkemiz olacakmıydı? Bulunduğu koltuğu, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Millet Meclisi ve Atatürk`e borçlu olanlar, nasıl oluyorda ona lanet okuyabiliyorlar.

Bir cemaatin liderinin cenazesine binlerce insanın katılmasına müsade edenler, neden birkaç yüz çocuğun 23 Nisan Çocuk Bayramı`na katılmalarına ve şiirler okumalarına müsade etmiyorlar? Eğer birileri, Ulusal Bayramları unutturmak istiyorsa, hiç heveslenmesinler, çünkü bu ülkede Atatürk`ün çocukları halen çoğunlukda.

Atatürk`ün Gençliği Hitabesi`ni bir daha okuyalım.

Ey Türk Gençliği

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

EGEMENLİK

23 Nisan Bayramımız kutlu olsun.

Bugün, 23 Nisan 1920, şaşırdınız değilmi?

Hayır şaşırmayın, 23 Nisan 1920 tarihini unutmadığımız sürece, Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız yaşayacaktır. 23 Nisan 1920 yalnız Millet Meclisi`nin açılış günü değil, aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin temelinin atıldığı gündür.

Önce „EGEMENLİK“ nedir, onu biraz açalım.

„Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir“ (Alıntı).

Ulusal egemenlik ne demek?

„Ulusal Egemenlik ya da millî hâkimiyet, devletin gücü olan egemenliğin doğrudan doğruya ulusa ait olmasıdır. Millî egemenlik, ulus egemenliği ya da hâkimiyetimilliye olarak da adlandırılır“ (Alıntı).

Demek ki, Ulusal Bağımsızlığı olmayan milletlerin var olması mümkün değildir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, ulusal egemenlik olmadan, millet olmanın mümkün olmayacağını gördükleri için, Samsun`a hareket etmişlerdir.

İlk Meclis`in açılışında, Mustafa Kemal şöyle der:

“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”

Bu sözleri duyan Millet Temsilcileri göz yaşlarını tutamazlar ve mücadeleye devam derler.

İşte birilerinin yok saydığı, Cumhuriyet dönemini bir parantez olarak gördüğü veya Atatürk olmasaydı da, Yunan işgalinde kalsaydık diyenlere soruyorum, siz hiçmi Mustafa Kemal Atatürk`ün Milli Mücadele ruhunu anlamadınız?

O zaman sormak gerekmez mi, 23 Nisan 1920 tarihinde, o Millet Meclisi açılmasaydı, sizler olabilecekmiydiniz?

Türk Ulusu (Türk, Kürt, Çerkez, Lazı, Boşnağı, Türkmeni ve diğerleri) dışında hiçbir ulus yok ki, ülkelerinin bağımsızlığını Milli Mücadele sonunda elde etmiş olsun. Kurtuluş Savaşı kazanılmamış olsaydı, bugün Egemen bir ülkemiz olacakmıydı? Bulunduğu koltuğu, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Millet Meclisi ve Atatürk`e borçlu olanlar, nasıl oluyorda ona lanet okuyabiliyorlar.

Bir cemaatin liderinin cenazesine binlerce insanın katılmasına müsade edenler, neden birkaç yüz çocuğun 23 Nisan Çocuk Bayramı`na katılmalarına ve şiirler okumalarına müsade etmiyorlar? Eğer birileri, Ulusal Bayramları unutturmak istiyorsa, hiç heveslenmesinler, çünkü bu ülkede Atatürk`ün çocukları halen çoğunlukda.

Atatürk`ün Gençliği Hitabesi`ni bir daha okuyalım.

Ey Türk Gençliği

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER