Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun`a çıkandan sonra, kendileri için bir yol haritası çizmişlerdir. Yol güzargahı şöyleydi:
Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve son durak Ankara.
Samsun`a indiklerinde, Samsun`da güven duydukları ve şehrin önde gelenleri ile istişareler yapmışlardır.
Samsun`da elde ettikleri bilgiler doğrultusunda Havza`ya gelmişler ve orada da gerekli akil insanlarla istişarelerde bulunmuşlardır.
Samsun ve Havza`da yaptıkları görüşmeler ve istişareler ve elde ettikleri bilgiler doğrultusunda Amasya`ya gelmişlerdir. Amasya`da ileri gelenler, din adamları ve bölgenin saygı duyulan fikir adamları ile toplantılar yapmışlar ve onların destek ve görüşlerini alandan sonra, Amasya Genelgesi`ni yayınlamışlardır.
Amasya Genelgesi`ni yayınlayandan sonra, çok zor koşullarda Erzurum`a gelmişlerdir. Erzurum`a geldiklerinde karşılarında Padışah`a bağlı olan askerlerin engeli ile karşılaşmışlardır. İşte orada Mustafa Kemal`in büyük iradesi ve cesareti doğrultusunda engeller aşılmıştır. Mustafa Kemal askeri üniformasını çıkarmış ve sivil elbiselerini giymiştir.
Erzurum Kongresi sonunda, yine büyük engeller ve suikast girişimlerini aşarak kafile Sivas`a gelmiştir. Sivas Kongresi toplanmış ve aylarca tartışılmıştır. Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri`nin aldığı kararlar doğrultusunda Ankara`ya hareket edilmiştir.
Ankara`ya gelen heyetin ilk işi Millet Meclisi`ni açmak olmuştur. Zor koşullarda, 23 Nisan 1920 tarihinde Meclis açılmış ve Meclis`e Kurtuluş Savaşı`nı yürütmesi için yetki verilmiştir ve savaş süresince Millet Meclisi yetkili olmuştur.
Yukarıda ki açıklamaları neden anlatma gereksinimi duydum, anlatayım.
Üzülerek belirtmek isterim ki, yaklaşık 2007 senesinden itibaren „Tek Adam ve Tek Parti“ yönetimi ülkenin ve vatandaşlarımızın geleceğini planlamaya ve karar almaya başlamıştır.
Örneğin,
Kuzey Marmara Otoyolu için milyonlarca ağaç kesilmiştir. Biz yaparız dediler, kimse ile müsteşare yapmadılar.
İstanbul Hava Limanı yanlış yere yapıldı. Göçmen kuşların konaklama yerini yok ettiler. Biz yaparız, gerekirse inadına yaparız dediler, yolcu garantisi vererek, doğmamış çocukları borçlandırdılar.
HES`leri yaparak, bölge halkını dinlemediler, dereleri kurutarak, bölgelerde bulunan çiftçi ve köylülerin tarım ve hayvancılık alanlarını yok ettiler.
Karadeniz`in yaylalarını pazarlayarak, doğanın ekolojik yapısı ile oynadılar ve yöre halkını perişan ettiler.
Fındık alımını tefeci ve küresel alıcılara bırakarak, fındık üreticilerini madur ettiler.
Şimdide Kanal İstanbul`u inadına yapacağız diyerek, plansız projesiz işe girişiyor ve İstanbul`un su kaynaklarını yok edileceğini düşünmüyorlar.
Rize ve Ordu`da taşocaklarına karşı mücadele eden halkı dinlemiyor, yandaş şirketin taleplerini yerine getirmek için jandarmayı halkın üzerine sürüyorlar.
Menderes ve hükümeti halkı, aydınları ve yöre halkını dinlemeden Adana`nın İncirlik Ovası`nı Amerika`ya peşkeş çekmiştir.Amerika bayrağını İncirlik`de dalgalandırdıkları ve Atom silahlarını oraya konumlandırdıkları için, Türk Milleti ve bölge ülkeleri ödemektedir ağır bedeller ödüyoruz.
Şimdi hükümete diyorum ki, bu güne kadar halkı, muhalefeti veya STÖ`lerini dinlemediniz, bazi bu günden sonra dinleyiniz.
Halk arasında güzel bir söz vardır: Dedelerinin yediği koruk, torunlarının dişini kamaştırıyor.
Eğer Menderes ve hükümeti Nazım Hikmet`i dinleye bilseydi ve Nazım`ı vatan haini olarak tanımlamasaydı, Amerika bugün „Soykırım“ sözünü yüzünüze utanmadan söyleyemiyecekti.
Mustafa Kemal ve arkadaşları nasıl ki, halk ve Meclis ile müsteşara ederek kararlar alıp, başarılı olmuşlar ise, sizde aynı yolu izleyin.
Dünya tarihinde „Tek Adam“ iktidarlarını benimsiyen, destekliyen ve boyun eğen halkların sonu hüsran olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Arazı değil ki, siz onu arsaya çevirerek pazarlayasınız.
Evet, AKP iktidarı sona gelmiştir. Eğer, olağanüstü bir gelişme olmazsa ve sandık halkın önüne konursa, AKP iktidarı bitecektir. Hiç olmazsa gider ayak halkı dinleyin ki, anılarda iyi izlenimler bırakasınız.
