Türkiye çok garip bir ülke durumunda. Gündem, o kadar sık değişen ikinci bir ülke varmı, bilemiyorum.
Milli Birlik günümüz olan 23 Nisan 2021 günü, Sayın Erdoğan ile Biden bir telefon görüşmesi yapmış. İki lider aralarında neler konuştular, soykırım, ambargolar, tehtitler veya üstler konuşuldumu, onuda bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, Biden`de gelen telefon ve Türkiye Cumhuriyeti`ni tehtit ve rencide eden soykırım açıklaması oldu.
Herkes, Cumhurbaşkanı Erdoğan nasıl bir tepki verecek diye iki gün bekledi. Dün yapılan kabine toplantısı sonunda, Sayın Erdoğan kameraların karşısına geçti ve Türk Milleti`ne tarih dersi verdi. CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu`na ahlaksız gibi terimleri çekinmeden kullanan AKP Genel Başkanı, Biden`e „bizi üzmüştür“ demekle yetindi.
Sayın AKP Genel Başkanı konuştu, konuştu, konuştu ve sonunda Pandemi nedeniyle tam kapanma kararı aldıklarını açıkladı. Yaklaşık 18 gün Türkiye kapatılacak, fakat insanlara hangi destek verilecek, tek kelime yoktur. Siz milyonlarca insanı içeriye kapatacaksınız, fakat nasıl ekmek alacaklar, onu açıklamıyacaksınız. Pes vallahi pes.
Sayın Hükümet üyelerine soruyorum, siz hiç çocuklarınıza „Bayram Harçlığı“ veremiyen bir baba oldunuzmu? Madem ki, işciye, gündelikciye, sokak satıcısına veya esnafa her hangi bir yardım yapamıyorsanız, sizde bir aylık maaşınızdan feragat edin beyler.
AKP bürokratlarının aldığı maaşlar, örneğin Turizim Bakan yardımcısı veya Vakıflar Genel Müdürünün maaşları yaklaşık 170 bin TL olan bir ülkede, toklar açların halinden ne anlar. Kendilerine ballı kaymak, fakire „Allah, Kur`an ve Şükür etme“ tavsiyesi.
Dün Kobani davası adı altında bir dava başlatıldı. Kobani olaylarının üstünden yaklaşık altı sene geçmişti ki, savcılara verilen talimat doğrultusunda Kobani İddianamesi hazırlandı ve iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.
Suriye`nin Kobani kenti, İŞID denen islami caniler tarafından işgal edilmiş, kadın, çocuk ve yaşlı demeden herkes taciz edilmiş, halkın onuru ile oynanmış ve yağmalar başlamıştı. Bu duruma sesiz kalmayan Kuze Irak Bölgesel Hükümeti, kendilerine bağlı Peşmergeleri Kobani`ye göndermek istemişti.
Peşmergelerin Kobani`ye gidebilmesi, ancak Türkiye toprakları üzerinden mümkündü. Tam 29 Ekim günü, yani Cumhuriyet Bayramı kutlanırken, peşmergeler silahları, araçları ve bayrakları ile davul zurna ile Türkiye topraklarından geçtiler. Peşmergelere lahmacun ve içecek ikramında da bulunulmuştu.
Kobani`de ki insanlık dışı katliamlara karşı Türkiye`de, yani Güney Doğu illerinde protestolar başlamıştı ve Kürt vatandaşlar Kobani`de bulunan soydaşlarına destek olmak istemişlerdi. Tabi ki, söz konusu protestolara HDP Eş Başkanları ve Millet Vekilleri`de katılmıştı. Tabi ki, tasvip edemediğim çok acı olaylar yaşanmıştı. Birçok vatandaşımız ölmüş ve güvenlik güçlerinden de yaralananlar olmuştu.
Tabi ki, o dönem aynı şekilde Barış Süreci yürütülüyordu. Hükümet hem İmralı ve hemde Kandil ile görüşmeler yapıyordu. İmralı`ya heyetler gidiyor, APO`dan aldıkları bilgileri Kandil`e götürüyorlardı. HDP ve PKK görüşmelerini TRT naklen veriyordu. Anlıyacağınız herşey normal sürecinde ilerliyordu.
Ne oldu ise, bir anda Dolmabahçe`de yapılan görüşme sonunda masa devrildi. HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş grup konuşmasında „Seni Cumhurbaşkanı“ yaptırmıyacağız demişdi. İşte o andan sonra, HDP düşman ilan edildi ve Demirtaş ve arkadaşları tutuklandı.
Dün Kobani davası başladı. Çok gergin başlayan dava, mahkeme salonunda da devam etmiş. Avukatlar dinlenmediği için, mahkeme heyetini protesto ederek, salonun dışına çıkmışlar. Avukatların olmadığı halde, mahkeme başkanı sanıkların kimliğini tespit etmeye çalışmış. Evrensel Hukuk gereğince, hiçbir sanık avukatı olmadan yargılanamaz.
Mahkeme başlamadan önce Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı ve İçişleri Bakanı yaptıkları açıklamalar ile, yargılanları katil olarak tanımladılar ve katiller yargı karşısında dediler. Bu ise mahkemeye talimat olarak değerlendirilir.
Bu mahkemeden adil bir yargılama beklemek sanırım saflık olur. İddianame`de onlarca defa ağırlaştırılmış müebbet istenmektedir. Eğer bu dava böyle devam eder ve sanıklara ağır cezalar verilirse, Türkiye içeride ve dışarıda ağır sorunlar ile karşı karşıya kalacaktır.
Kimse bana, HDP`yimi destekliyorum diye sormasın. Ben kimseyi savunmuyor, yalnız evrensel hukuka bağlı kalınmasını istiyorum. Hukukcu değilim, fakat yaklaşık 30 sene profesyonel olarak çevirmenlik yapmış birisi olarak, binlerce davaya girdim. Hukuk eğitimi yapmadığım halde, birçok hukukcudan daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olduğumu belirtmek isterim.
Kobani davası bir hukuk davası değil, siyasi bir davadır.