ATATÜRK CUMHURİYETİ
Halen yürürlükte bulunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası`nı 2. Maddesi aynen şöyle yazıyor:
„Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetciliğine bağlı, başlangıçda belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir“.
Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti halen demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimi? Hayır, Türkiye Cumhuriyeti, 2003`den itibaren Anayasa`da yazılanlardan adım adım uzaklaştı. AKP hükümetleri gizli acantalarında bulundurdukları planlarını yavaş yavaş hayata geçirdiler. AKP`nin kadroları olmadığı için, önce Fehtullah Gülen Cemaatine, daha sonra FETO olan, yaklaştılar ve herkes cemaatcileri ön plana çıkardı. Çünkü, „Hocaefendi“ çok bilge bir insan olarak düşünülüyor, onun adını duyanlar ağlıyordu. 2007 senesinden itibaren devletin yapısında büyük değişikliklerin yapılabilmesi, ancak Türk Ordusu`nun çökertilmesi ile mümkün olacağı inancına vardılar. Ergenekon, Balyoz veya Askeri casuslu gibi davalar ile Ordu çökertildi ve aşağılandı. Zaman tam olgunlaşmıştı ki, 2010 referandumu ile askerden sonra devletin hukuk sistemi yerle yeksan, yani „Anayasa`nın hukuk sistemi“ yok edildi. Atatürk milliyetciliği mi, onu bütün milliyetcilikleri zaten ayaklar altına alınmıştı.
Sonunda FETÖ ile AKP devleti paylaşamadılar ve FETÖ 15 Temmuz 2016 senesinde TBMM`ne bombalar yağdırdı. AKP ilk önce panikledi ve ne yapacağını bilemiyerek, yüzbinlerce devlet memurunu, askerini veya yargı mensuplarını tutukladı veya görevden uzaklaştırdı.
FETÖ mensuplarını uzaklaştırdılar, fakat yerine kimleri getireceklerdi, o büyük bir sorundu. Cemaatlerden boşalan kadrolara Tarikat müritlerinin yerleştirilmesi en kolayı idi ve onu seçtiler. Tabi ki, „Hocaefendi“ den boşalan yerlere Atatürk ilkelerine sahip, laik ve liyakat sahibi insanları alacak değillerdi.
Uzun yıllar Sağlık Bakanı olan Recep Akdağ veya Enerji Bakanı Taner Yıldız gibiler Menzil tarikatının evlerinde yetişmişlerdi, bunu Abdulbaki Erol, Sözcü yazarı Saygı Öztürk`e anlatmıştı. Menzil devreye sokularak, FETÖ`dan boşalan kadrolara menzilciler yerleştilmesi uygun görüldü ve öylede oldu.
Sağlık Bakanlığı hastanelerinde toplu bebek ölümleri meydana geliyor, bunun nedenlerinin incelenmesi gerekiyor. Doktorlar ile tartışan Recep Akdağ, sonunda çözümü buluyor. Ölüm sebeplerinin açığa çıkartılması içın Menzil Şehi Erol`u (GAVS)arıyor. Menzil Şehi`i (Gavs) Erol`dan „BİR İSTİHAREYE YATARMISINIZ“ ricasında bulunuyor, yani rüyaya yatarak, ölümlerin neden olduğunu tespit etmesini Şeh Abdulbaki Erol`dan rica ediyor (METASTAZ, B. Pehlivan, Teroğlu, s. 27).
Evet Menzil Tarikatı Sağlık Bakanlığı`nda bilimin önüne geçiriliyor. Tamam Sağlık Bakanlığı Menzil Tarikatı tarafından ele geçmişte, diğer kurumlar nasıl birde onlara bakalım.
AKP`li belediyeler Menzil Tarikatı liderlerinden Muhammed Şaki Erol tarafından yazılan „Aile Saadeti“ isimli kitapı, yeni evlenenlere hediye ediyorlar. Bu kitap da kadının nasıl dövülmesi gerektiği anlatılıyordu.
Siz sanmayın ki, FETÖ gitti, hayır FETÖ gitmedi, çünkü AKP, FETÖ`nun siyasal ayağının araştırılmasına müsade etmedi. Eğer etmiş olsaydı, AKP diye bir parti kalmıyacaktı. FETÖ`dan boşalan emniyetde, askeriyede veya diğer kurumlarda ki kadroları Nakşibendi tarikatı uzantısı olan okuyucular, yazıcılar veya Said-i Nursi uzantıları elde etmek için kırasıya mücadele etmekteler (METESTAZ, s. 66 devamı).
Birde şuan devletin resmi cemaati var, oda İskenderpaşa ve Hakyol.
Şuan devletin en tepesinde olanlar veya merhum Necmettin Erbakan`ın da saygı duyduğu veya mensubu olduğu İskenderpaşa Cemaati. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve heyeti tarafından Can Dündar tahliye edilince, Zühtü Arslan FETÖ`cu olarak suçlanmıştı. Arslan`ın FETÖ`cu değil, İskenderpaşa Cemaati mensubu olduğunu Akit yazarı Faruk Köse açıklamıştır (Metastaz, s. 70).
Mernzil, İskenderpaşa veya Hakyol gibi tarikat veya cemaatler, devletin içerisine o kadar kol sarmışlar ki, Anayasa Mahkemesi Başkan`nın dahı FETÖ`dan, İskenderpaşa Cemaati mensubu olduğu için aklanabiliyor.
Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu tarafından yazılan METASTAZ`ı okurken veya Saygı Öztürk`ü dinlerken aklım duracaktı. Nasıl olurda doktor olan sağlık bakanı, hukukcu olan hakim, savcı veya Anayasa Mahkenmesi Başkanı, bu gibi cehaletlerin mensubu olabiliyorlar diye düşündüm. Menzil Tarikat Şehi Abdulbaki Erol`un hayatını araştırdım, adam ne Üniversite ve nede bilim alanında her hangi bir eğitim yapmamış. Menzil tarikatı mensuplarının Hz. Muhammed`in 30. Soyundan olduğu belirtiliyor. Tıpbi olarak 7. Nesilden sonra kann bağı olmaz denir, bunlar 30. Nesil olarak nasıl Hz. Muhammed soyundan, anlıyamıyorum.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu veya Meral Akşener her Salı günü grup toplantılarında Türkiye`nin bir hukuk devleti olduğunu söylemiye devam etsinler. Bilmeliler ki, Türkiye`de hukuk değil „Menzil Tarikatı ve İskenderpaşa cemaati“ geçerli.
Tuzun koktuğu bir yerde, etin sağlıklı olmasını düşünmek biraz aptallık olmazmı?
