Türkçe dilbilgisinde ismin beş hâli bulunuyor: yalın, e, i, de, den hâlleri… Hint-Avrupa dillerinde ismin hâllerinden biri sayılan in (iyelik, sahiplik) hâlinin bizim dilbilgimizde neden ismin hâlleri arasında yer almadığını anlamış değilim.
Bunun gibi, ilehâli de bizdeki isim hâlleri cetvelinde nedense yer almıyor.
Buna karşılık, bu iki hâlin sıralamada yer aldığı örneğin Rusçada da, bizdeki “den” hâli kendine yer bulamamış…
İngilizcede ismin hâlleri konusu keyfe keder…. Çünkü hiçbir isim bulunduğu “hâl”e göre şekil değiştirmiyor… Çünkü “hâl”ler (bizde ya da Rusçadaki gibi), edatlar ve yanı sıra da isimlere ilave edilen eklerle değil de, sadece edatlarla ifade ediliyor. (Örneğin “anayasa, anayasayı, anayasaya, anayasanın, anayasayla, anayasada, anayasadan vb” derken, İngilizcede “constitution” sözcüğünün herhangi bir değişikliğe uğramayışı gibi…)
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi amacım dilbilgisi dersi vermek değilse de, asıl konuya girmeden bir bilgimi daha paylaşayım: “İsim hâl”leri sabit değil. Bu hâller dillere göre azalıp çoğalabiliyor…
***
Sanırım böylece, alçalmanın da çeşitli hâlleri olabileceğini; kişiye, duruma, zamana göre değişebileceğini ima etmiş oluyorum…
Bu hâller ismin hâllerinden belki daha çok, belki daha azdır…
Ben, bizdeki isim hâllerine inve ilehallerini de ekleyerek, bu hâllerle karşılığındaki yedi alçalma hâli arasında bir koşutluk kurmaya çalışacağım…
Yalın hâlle başlayalım: Alçalmanın yalın hâli, alçalmanın, alenen, gizleyecek bir şeyim yok dercesine yapılanı olmalı… Böyle bir alçalma karşısında, o kişi adına utanmaktan başka yapılabilecek pek bir şey yoktur… En çok, ağzınızda biriken sıvıyı yutkunur, ar damarı çatlamış der geçersiniz…
***
Bizdeki dilbilgisi sıralamasına göre ilerlersek, e (yönelme) hâline, zorlanarak, arkadan itilerek alçalmaya yöneltilmek denebilir… “Ben istemiyordum ama, beni oraya zorla yönelttiler…” Böyle bir açıklama belki pişmanlık yasasından yararlandırabilir ama, alçalmadan kurtarmaz…
Alçalmanın i (belirtme) hâli bir dayılanma hâli olarak tanımlanabilir: “Ben istediğimi yaparım. Beni kimse suçlayamaz. Ben şimdi seni… Anladın mı lan!” gibisinden “ben”i belirten, öne çıkaran “sen”i aşağılayan bir alçalma hâli… Bunun atasözleri ve deyimlerimizdeki karşılığı “hem suçlu hem güçlü”dür… Suçlunun gücü ne kadar sürer, ayrı konu…
“İn” (sahiplik) hâliyle sürdürelim… Sahiplenme, sahiplenilme, sahibi olma… Sahipten alınan cesaret ve güçle karşısındakine saldırma, hırlama, tekme atma, tehditler savurma, kiralık kalem ya da kiralık katil olma… Alçalmanın belki de en utanç duyulası, nefret uyandırıcı hâli… Karşılığı “eceli gelen köpek…” diye başlayan kabaca bir sözdür… Her zaman da öyle olmuştur…
***
Alçalmanın ile (araçsal, ya da birliktelik) hâlini, her gün görüp durduğumuz, sürü halinde alçalmalar diye tanımlamak mümkün.
Kişisel iradeden yoksun, sürü reisinin işaret ettiği yönde, birbirlerine sürtünmekten güç alarak, dalgalana dalgalana belirsiz bir yöne sürüklenmekte olan bir sürü… Reis uçuruma atladığında sürü mensuplarının da ardı sıra birer birer kendilerini uçurumdan attıkları bilinen bir örnektir… Birlikte alçalma, koyunlaşma, birlikte yok oluşa gidiş…
De (bulunma) hâli, belki de diyet ödemek için girmek zorunda kalınmış bir bataklıkta, alçala alçala boğulma hâline benzetilebilir… Yanında yakınlarını da sürükleyerek…
***
Ve son olarak, den (ayrılma, çıkma) hâli…
Gelin olumsuz bir yorum yapmayalım buna ve uçurumdan önceki son çıkış hâli diyelim…
Alçalmadan kurtulmak için son bir şans…
Sürüden ayrılmayı göze alma cesareti…
Kula kul olmama erdemi…
Susmamak, yılmamak, karşı koymak…
Cumhuriyet yıkılmaktayken…