Biz onu Yeşilköy Havaalanı olarak biiliyorduk.
Atatürk adı 1985’te verildi.
Alan da o zaman mı liman oldu, bilmiyorum.
Yeşilköy çabuk unutularak Atatürk adı hemen benimsendi ve çok da yakıştı.
Fakat ben limana hâlâ alışamadım.
Batı’da, Rusya’da “port” (liman) sözcüğü kullanılıyor olsa da, liman benim zihnimde, duygularımda denizle özdeşleşmiş. Havaalanına havalimanı demeye alışamadım pek. Fakat yapacak bir şey de yok. Alışıyoruz ister istemez.
Fakat Atatürk adının kaldırılmasını içimize sindirebilecek miyiz, buna alışacak mıyız, bilmiyorum.
***
Herhalde en büyük araştırma sitesi olan “Wikipedia” ülkemizde (utanç ve sıkıntı verici bir şekilde) yasaklı olduğundan, başka sitelerden öğrendiğime göre İstanbul’da ilk “hava meydanı” 1912’de askeri amaçla Yeşilköy’de açılmış.
Adı “Tayyare Meydanı” olan bu alanın sivil hava alanına dönüştürülmesine 1938’de karar verilmiş.
1944’te Chicago’da imzalanan Uluslararası Sivil Havacılık Anlaşması’ndan sonra da bu havaalanına uluslararası bir nitelik kazandırma süreci başlatılmış.
1985’te düzenlenen bir törenle de Atatürk Havalimanı adı verilmiş.
Bu bilgiye göre “meydan/alan” sözcüğünün de tayyare ile birlikte tarihe karışmış olduğu görülüyor.
***
Pazar günü yapılan törenle resmen açılan yeni havalimanına “İstanbul” adı konulmuş.
“Abdülhamit” vb. söylentilerinden sonra akıllı bir seçim olduğu söylenebilir.
Fakat böylece Atatürk adı da kaldırılmış oluyor.
Yani var olan bir şey yok edilmiş oluyor.
Atatürk havaalanı da işlevini sürdürecek olsa kimsenin İstanbul’a bir diyeceği sanırım olamaz.
Fakat siz havaalanıyla birlikte uluslararası tanınmış, alışılmış, benimsenmiş, kabul görmüş bir adı da ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
Neden?
Atatürk’le derdiniz, alıp veremediğiniz ne?
Kaldı ki bu ad bir kişinin adı olmaktan çıkıp çağdaş, modern Türkiye ile özdeş olmuş.
Atatürk Türkiye’si denildiğinde artık tek bir insan, onun kendi sözleriyle “naçiz vücut”, ölümlü bir insan değil; ortaçağa özgü karanlıklardan çıkarak aydınlıklara yürüyen, özgür, çağdaş, modern, laik, kadının erkekle her alanda ve anlamda eşit olduğu bir ülke anlaşılıyor.
Dert bütün bunlarla mı?
***
Konunun bir de hukuksal boyutu var. Bunu kuşkusuz hukukçular değerlendirecektir. Bir kurumu adıyla birlikte ortadan kaldırıyor, yerine başka bir adla aynı işlevi yerine getirecek bir başka kurum koyuyorsunuz.
Kimin kararıyla, nasıl bir kararla?
Parlamentonun mu, Bakanlar Kurulunun mu?
Ya da halkoylaması sonucunda alınmış bir karar mı bu?
Kararın kim ya da kimler tarafından alındığını kuşkusuz biliyoruz.
Fakat diyelim ki aynı karar mekanizması Türkiye’nin, İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in, bir başka şehir ya da ulusal kurumun adını da değiştirmeye karar verdi.
Bulunduğumuz koşullarda herhalde olmayacak şey diyemezsiniz.
Bugün Türkiye’mizde olmayacak şey yoktur.
Peki, bütün bu oldubittileri kabul mü edeceğiz?
***
Rezil etmeyi başardığımız İstanbul dünyanın en güzel, anlamı en derin, tarihi en zengin şehridir.
Adı her yere, her şeye yakışır.
Fakat, örneğin, aklı başında hiçbir Fransızın aklından Charles de Gaulle Havaalanı’ndan bu adı kaldırıp yerine Paris Havaalanı demek geçmez.
Kaldı ki İstanbul’da şu anda bir başka havaalanı daha var. Onun adını da İstanbul 2. Havalimanı mı yapacağız?
***
Yeni havaalanı pek çok haksızlığa, acıya mal oldu. Bulunduğu yer bakımından da söz konusu olan sakıncalar uzmanlarca sayılıp döküldü. Yine de hayırlı olsun diyelim. Fakat Atatürk adının neden kaldırılmış olduğunu sormak da hakkımızdır.