18 C
Hamburg
Pazar, Mayıs 26, 2024

Gerçek hukuk savaşıyor

ataol-behramoglu16 Nisan’da halkoyuna sunulacak olan anayasa değişikliği konusunda tartışmalar mantık ölçülerini ve ahlak değerlerini hiçe sayarak başlatılmış ve öylece de sürmektedir.
Elinde devletin bütün olanaklarını da bulunduran tarafın ve bütünüyle propaganda aygıtına dönüşmüş medyasının, yalan, tehdit, iftira, sövgü ve mantıkdışı iddialar dışında üzerinde durulmaya değer bir sav ileri sürdüğü görülmüyor.

***

Oysa söz konusu anayasa değişikliğinden duyulan rahatsızlığın temel nedenlerinden ilki, çok açık olarak, bu değişiklik gerçekleştiğinde Büyük Millet Meclisi’nin elinden gensoru vermek ve Meclis soruşturması istemek başta olmak üzere, onu milletin sözcüsü yapan var oluş nedeninin alınmış olacağıdır.
Mevcut anayasanın 98. maddesindeki “denetleme yetkisi” kavramının silinmiş olmasının, bu yetkiyi düzenleyen 99. ve 100. maddelerin yürürlükten kaldırılmasının başkaca da bir anlamı olamaz.
Gerçek bu iken, örneğin başbakan koltuğunda oturmakta olan kişi, nasıl olup da bunun tam tersini, bu değişiklikle Meclis’in yetkisinin daha da artırılmış olacağını ileri sürebiliyor?
Gerçekliğin böylesine tersyüz edilişi karşısında insan söyleyecek söz bulmakta zorlanıyor ve büyüklerinin yalan söylediğini fark eden çocuğun şaşkınlığını, onlar adına duyulan bir utancı yaşıyor…

***

Zaten bakanların milletvekilleri içinden seçilmeyip Cumhurbaşkanı’nın Meclis dışından seçeceği kişilerden olmasının doğal sonucu, sorumluluklarının da Meclis’e karşı değil kendilerini bakanlığa atayan kişiye karşı olacağıdır.
Anayasada, Bakanlar Kurulu’nu düzenleyen 109-115 numaralı maddeler yürürlükten kaldırılarak bütün bu yetkiler Cumhurbaşkanına verildiğinden ve başbakanlık makamı da kaldırıldığından, Cumhurbaşkanı denebilir ki Tanrısal bir güç sahibi olmaktadır.
Sıradan yurttaşımız bunu kavramakta güçlük çekebilir.. Fakat uygar dünyanın ve onun bir parçası olan ülkemizin ulaşmış olduğu toplumsal ve siyasal olgunluk düzeyinin ve birikimlerinin az ya da çok bilgisine sahip birtakım aydın ve aydınımsıların böyle bir şeyi nasıl savunabildiklerini, akıllarına ve içlerine nasıl sindirdiklerini anlamak kolay değil.

***

Meclis’in elinden alınan yetkilerden biri de yokluğunda Cumhurbaşkanını Meclis Başkanının temsil etmesidir.
Bu yetki şimdi, yine Cumhurbaşkanının atayacağı yardımcılarından birine verilmektedir.
Böylece, herhangi bir seçimle değil atanmayla oraya gelen bu kişi, Meclis’in, yargının, ordunun, bütün devlet bürokrasisinin üzerinde bir güce sahip olacak, isterse Meclis’i dağıtabilecek, ülkeyi savaşa sokabilecektir…
Böyle bir düzenlemenin, halkın aklıyla, bütün bir ülkeyle alay etmek; büyük bir ülkeyi kabile düzeyine indirmekten başka nasıl bir anlamı ve amacı olabilir?
Anayasa değişikliği adı altında parlamenter demokratik rejimin yok edileceği bu “karşıdevrim”den yargı da doğaldır ki payına düşeni almakta, adının önündeki “yüksek” sıfatı da kaldırılarak alçaltılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile varlığı ve yokluğu zaten şimdiden belirsizleşmiş olan Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, bütün bir yargı erki, Tanrısal yetki sahibinin infaz kurumlarına dönüştürülmektedir.

***

Gerçek hukuk, burada özet olarak yazılanları kanıtlarıyla ve ayrıntılarıyla dile getirerek bir savaş vermektedir.
Prof. Metin Feyzioğlu başkanlığında Türkiye Barolar Birliği; Ümit Kocasakal, Süheyl Batum, İbrahim Kaboğlu, Aysel Demirel, Erdoğan Teziç, Birgül Ayman Güler, Sabih Kanadoğlu, Tansel Çölaşan, Nazan Moroğlu gibi seçkin hukukçular, hukuk profesörleri yayınlarıyla ve etkinlikleriyle denebilir ki göğüs göğse bir aydınlanma savaşımı vermektedirler.
16 Nisan halkoylaması, son anda herhangi bir nedenle vazgeçilmeyip yapıldığında, sonuç ne olursa olsun, aydınlanmayla karanlıkçılığın, hukukla hukuk dışılığın savaşımı sürecektir.
Fakat ya demokrasinin daha da olgunlaştığı, ya da faşizmin ve ona karşı direnişin ülkeye büyük acılar yaşatacağı bir ortamda…
Gönül ister ki ilki olsun…

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Gerçek hukuk savaşıyor

ataol-behramoglu16 Nisan’da halkoyuna sunulacak olan anayasa değişikliği konusunda tartışmalar mantık ölçülerini ve ahlak değerlerini hiçe sayarak başlatılmış ve öylece de sürmektedir.
Elinde devletin bütün olanaklarını da bulunduran tarafın ve bütünüyle propaganda aygıtına dönüşmüş medyasının, yalan, tehdit, iftira, sövgü ve mantıkdışı iddialar dışında üzerinde durulmaya değer bir sav ileri sürdüğü görülmüyor.

***

Oysa söz konusu anayasa değişikliğinden duyulan rahatsızlığın temel nedenlerinden ilki, çok açık olarak, bu değişiklik gerçekleştiğinde Büyük Millet Meclisi’nin elinden gensoru vermek ve Meclis soruşturması istemek başta olmak üzere, onu milletin sözcüsü yapan var oluş nedeninin alınmış olacağıdır.
Mevcut anayasanın 98. maddesindeki “denetleme yetkisi” kavramının silinmiş olmasının, bu yetkiyi düzenleyen 99. ve 100. maddelerin yürürlükten kaldırılmasının başkaca da bir anlamı olamaz.
Gerçek bu iken, örneğin başbakan koltuğunda oturmakta olan kişi, nasıl olup da bunun tam tersini, bu değişiklikle Meclis’in yetkisinin daha da artırılmış olacağını ileri sürebiliyor?
Gerçekliğin böylesine tersyüz edilişi karşısında insan söyleyecek söz bulmakta zorlanıyor ve büyüklerinin yalan söylediğini fark eden çocuğun şaşkınlığını, onlar adına duyulan bir utancı yaşıyor…

***

Zaten bakanların milletvekilleri içinden seçilmeyip Cumhurbaşkanı’nın Meclis dışından seçeceği kişilerden olmasının doğal sonucu, sorumluluklarının da Meclis’e karşı değil kendilerini bakanlığa atayan kişiye karşı olacağıdır.
Anayasada, Bakanlar Kurulu’nu düzenleyen 109-115 numaralı maddeler yürürlükten kaldırılarak bütün bu yetkiler Cumhurbaşkanına verildiğinden ve başbakanlık makamı da kaldırıldığından, Cumhurbaşkanı denebilir ki Tanrısal bir güç sahibi olmaktadır.
Sıradan yurttaşımız bunu kavramakta güçlük çekebilir.. Fakat uygar dünyanın ve onun bir parçası olan ülkemizin ulaşmış olduğu toplumsal ve siyasal olgunluk düzeyinin ve birikimlerinin az ya da çok bilgisine sahip birtakım aydın ve aydınımsıların böyle bir şeyi nasıl savunabildiklerini, akıllarına ve içlerine nasıl sindirdiklerini anlamak kolay değil.

***

Meclis’in elinden alınan yetkilerden biri de yokluğunda Cumhurbaşkanını Meclis Başkanının temsil etmesidir.
Bu yetki şimdi, yine Cumhurbaşkanının atayacağı yardımcılarından birine verilmektedir.
Böylece, herhangi bir seçimle değil atanmayla oraya gelen bu kişi, Meclis’in, yargının, ordunun, bütün devlet bürokrasisinin üzerinde bir güce sahip olacak, isterse Meclis’i dağıtabilecek, ülkeyi savaşa sokabilecektir…
Böyle bir düzenlemenin, halkın aklıyla, bütün bir ülkeyle alay etmek; büyük bir ülkeyi kabile düzeyine indirmekten başka nasıl bir anlamı ve amacı olabilir?
Anayasa değişikliği adı altında parlamenter demokratik rejimin yok edileceği bu “karşıdevrim”den yargı da doğaldır ki payına düşeni almakta, adının önündeki “yüksek” sıfatı da kaldırılarak alçaltılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile varlığı ve yokluğu zaten şimdiden belirsizleşmiş olan Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, bütün bir yargı erki, Tanrısal yetki sahibinin infaz kurumlarına dönüştürülmektedir.

***

Gerçek hukuk, burada özet olarak yazılanları kanıtlarıyla ve ayrıntılarıyla dile getirerek bir savaş vermektedir.
Prof. Metin Feyzioğlu başkanlığında Türkiye Barolar Birliği; Ümit Kocasakal, Süheyl Batum, İbrahim Kaboğlu, Aysel Demirel, Erdoğan Teziç, Birgül Ayman Güler, Sabih Kanadoğlu, Tansel Çölaşan, Nazan Moroğlu gibi seçkin hukukçular, hukuk profesörleri yayınlarıyla ve etkinlikleriyle denebilir ki göğüs göğse bir aydınlanma savaşımı vermektedirler.
16 Nisan halkoylaması, son anda herhangi bir nedenle vazgeçilmeyip yapıldığında, sonuç ne olursa olsun, aydınlanmayla karanlıkçılığın, hukukla hukuk dışılığın savaşımı sürecektir.
Fakat ya demokrasinin daha da olgunlaştığı, ya da faşizmin ve ona karşı direnişin ülkeye büyük acılar yaşatacağı bir ortamda…
Gönül ister ki ilki olsun…

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER