13.6 C
Hamburg
Cumartesi, Haziran 29, 2024

İnsan olmak bu kadar mı zor?

ataol-behramogluÖzgür Mumcu’nun 18 Mayıs Perşembe günü yayınlanan “Solun Bildiği Mesele” başlıklı yazısını okumadıysanız mutlaka okumalısınız.
Gerçi sosyal medyada 1600 gibi rekor bir beğenme rakamı gördüm. Bu, Sevgili Özgür’ün de sevgili babası gibi büyük okuyucu kitlesine doğru ilerleme potansiyelini gösteriyor.
Özgür yazısında özetle, dinci, milliyetçi ve genel olarak sağın AKP’de birleşmesini tamamladığını; bu nedenle MHP’nin muhalefette kalmasıyla iktidarın bir parçası olması arasında zaten fark bulunmadığını; ordu Ortadoğu’daki savaşın da etkisiyle “askeri endüstriyel kompleks”in bileşeni olarak sağdaki bütünleşme içinde yer aldığından Genelkurmay başkanının nikâh şahitliğine şaşırmanın ya da hayıflanmanın ordudan hâlâ bir şey bekleyenlerin boş hayallerinin sonucundan başka bir şey olmadığını; İstanbul sermayesine umut bağlayanların da yine aynı nedenlerle boş bir hayal içinde olduklarını belirtiyor…
Sonuç olarak da, yazarın kendi sözleriyle “Demokrasinin büyük sermaye ve orduya dayanarak getirilemeyeceği solun çok iyi bildiği” şeydir. Öyleyse bu sol, “sınıf” olgusunu yeniden “gündeminin merkezine” almalıdır…

***

Doğru, nesnel bir irdeleme sonucu, sağlam görüşler ve sonuçlar…
Fakat yine de açımlanması, irdelenmesi, daha doğrusu tamamlanması gereken noktalar olduğunu düşünüyorum…
Öncelikle HDP konusu, Kürt sorunu.
Bu sorun, solun gündeminin neresindedir?
Bundan da önce, sözünü ettiğimiz hangi soldur?
Radikal bir sol için sınıf olgusunu da, Kürt sorununu da gündemin merkezine almak çok zor değil.
Fakat bir kitle partisi olan CHP bunu nasıl, ne ölçüde gerçekleştirebilir?
Bir çırpıda yanıtlanamayacak, enine boyuna irdelenmesi, tartışılması gereken bir sorundur bu.

***

İdeolojilerin bir üst yapı olgusu olduğunu Marksist öğretiden bu yana biliyoruz.
Bu benim de esas olarak paylaştığım görüştür.
Fakat her ülkenin, her toplumun özgül koşullarına bağlı olarak…
Solun gündeminin merkezinde sınıf olgusunun bulunması gerektiğinden kuşku yok.
Sol, bütün kanatlarıyla, emekçi halka yönelmeli, ona seslenmeli, onun aydınlanmasına ve örgütlenmesine katkıda bulunmalıdır…
Fakat ülkemizin özgül koşullarında, her sınıftan ve toplumsal katmandan insanımızı aynı ölçüde ilgilendirmesi gereken, ve günümüz koşullarında daha da yaşamsal önem kazanan bir başka sorun, laiklik ve aydınlanma değerlerine ilişkin olandır.
Bu gün bu sorun, korkarım ki, solun doğal muhatapları olması gereken emekçi halk kitlelerinden çok daha fazla, ekonomik anlamda çok da büyük sorunları olmayan toplumsal kesimlerden insanlarımızın da içinde bulunduğu, yine milyonlarca insanımızı derinden ilgilendirmektedir ve ilgilendirmelidir.
Ülkemizin var olma, yok olma sorunu; insan olmak, insan gibi yaşamak, insanlığın ve kendi ülkemizin yüzlerce yıllık aydınlanma, çağdaşlaşma savaşımlarına ve kazanımlarına layık olmak; sadece bugünümüzün değil geleceğimizin de yaşamsal sorunudur bu.
Türk aydınlanmasının büyük önderi Mustafa Kemal’in önderlik ettiği aydınlanma devriminin, kendi ülkemizinki başta olmak üzere bütün bir insanlık tarihinin aydınlanma, çağdaşlaşma, gerçek anlamıyla insanlaşma yönündeki kazanımlarının, birikimlerinin; Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluş temellerini oluşturan evrensel değerlerin yanında olmak ya da olmamak sorunudur….
Bu sorunlara ilgisiz bir solun, sınıf olgusunu gündeminin merkezine de alsa, ülkemizin koşullarında başarı şansı sıfırın da altındadır.
Bu nedenlerle de, söz konusu nikâh tanıklığı da içinde olmak üzere her kişisel ya da toplumsal olayın bu açıdan da görülüp değerlendirilmesi doğaldır.
Soru, insanın kişisel ya da sınıfsal çıkar ilişkilerinin oyuncağı bir kukla mı, yoksa insan olma adına ve onuruna daha yaraşır bir varlık mı olduğudur…
Okuma Önerileri:
– Onur Öymen / Arka Plan (Teröre Yön Verenler) – Remzi Kitabevi
– Erol Ertuğrul / Bir Demet Işık – Bir Demet Tat / Uyum Yayınları

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

İnsan olmak bu kadar mı zor?

ataol-behramogluÖzgür Mumcu’nun 18 Mayıs Perşembe günü yayınlanan “Solun Bildiği Mesele” başlıklı yazısını okumadıysanız mutlaka okumalısınız.
Gerçi sosyal medyada 1600 gibi rekor bir beğenme rakamı gördüm. Bu, Sevgili Özgür’ün de sevgili babası gibi büyük okuyucu kitlesine doğru ilerleme potansiyelini gösteriyor.
Özgür yazısında özetle, dinci, milliyetçi ve genel olarak sağın AKP’de birleşmesini tamamladığını; bu nedenle MHP’nin muhalefette kalmasıyla iktidarın bir parçası olması arasında zaten fark bulunmadığını; ordu Ortadoğu’daki savaşın da etkisiyle “askeri endüstriyel kompleks”in bileşeni olarak sağdaki bütünleşme içinde yer aldığından Genelkurmay başkanının nikâh şahitliğine şaşırmanın ya da hayıflanmanın ordudan hâlâ bir şey bekleyenlerin boş hayallerinin sonucundan başka bir şey olmadığını; İstanbul sermayesine umut bağlayanların da yine aynı nedenlerle boş bir hayal içinde olduklarını belirtiyor…
Sonuç olarak da, yazarın kendi sözleriyle “Demokrasinin büyük sermaye ve orduya dayanarak getirilemeyeceği solun çok iyi bildiği” şeydir. Öyleyse bu sol, “sınıf” olgusunu yeniden “gündeminin merkezine” almalıdır…

***

Doğru, nesnel bir irdeleme sonucu, sağlam görüşler ve sonuçlar…
Fakat yine de açımlanması, irdelenmesi, daha doğrusu tamamlanması gereken noktalar olduğunu düşünüyorum…
Öncelikle HDP konusu, Kürt sorunu.
Bu sorun, solun gündeminin neresindedir?
Bundan da önce, sözünü ettiğimiz hangi soldur?
Radikal bir sol için sınıf olgusunu da, Kürt sorununu da gündemin merkezine almak çok zor değil.
Fakat bir kitle partisi olan CHP bunu nasıl, ne ölçüde gerçekleştirebilir?
Bir çırpıda yanıtlanamayacak, enine boyuna irdelenmesi, tartışılması gereken bir sorundur bu.

***

İdeolojilerin bir üst yapı olgusu olduğunu Marksist öğretiden bu yana biliyoruz.
Bu benim de esas olarak paylaştığım görüştür.
Fakat her ülkenin, her toplumun özgül koşullarına bağlı olarak…
Solun gündeminin merkezinde sınıf olgusunun bulunması gerektiğinden kuşku yok.
Sol, bütün kanatlarıyla, emekçi halka yönelmeli, ona seslenmeli, onun aydınlanmasına ve örgütlenmesine katkıda bulunmalıdır…
Fakat ülkemizin özgül koşullarında, her sınıftan ve toplumsal katmandan insanımızı aynı ölçüde ilgilendirmesi gereken, ve günümüz koşullarında daha da yaşamsal önem kazanan bir başka sorun, laiklik ve aydınlanma değerlerine ilişkin olandır.
Bu gün bu sorun, korkarım ki, solun doğal muhatapları olması gereken emekçi halk kitlelerinden çok daha fazla, ekonomik anlamda çok da büyük sorunları olmayan toplumsal kesimlerden insanlarımızın da içinde bulunduğu, yine milyonlarca insanımızı derinden ilgilendirmektedir ve ilgilendirmelidir.
Ülkemizin var olma, yok olma sorunu; insan olmak, insan gibi yaşamak, insanlığın ve kendi ülkemizin yüzlerce yıllık aydınlanma, çağdaşlaşma savaşımlarına ve kazanımlarına layık olmak; sadece bugünümüzün değil geleceğimizin de yaşamsal sorunudur bu.
Türk aydınlanmasının büyük önderi Mustafa Kemal’in önderlik ettiği aydınlanma devriminin, kendi ülkemizinki başta olmak üzere bütün bir insanlık tarihinin aydınlanma, çağdaşlaşma, gerçek anlamıyla insanlaşma yönündeki kazanımlarının, birikimlerinin; Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluş temellerini oluşturan evrensel değerlerin yanında olmak ya da olmamak sorunudur….
Bu sorunlara ilgisiz bir solun, sınıf olgusunu gündeminin merkezine de alsa, ülkemizin koşullarında başarı şansı sıfırın da altındadır.
Bu nedenlerle de, söz konusu nikâh tanıklığı da içinde olmak üzere her kişisel ya da toplumsal olayın bu açıdan da görülüp değerlendirilmesi doğaldır.
Soru, insanın kişisel ya da sınıfsal çıkar ilişkilerinin oyuncağı bir kukla mı, yoksa insan olma adına ve onuruna daha yaraşır bir varlık mı olduğudur…
Okuma Önerileri:
– Onur Öymen / Arka Plan (Teröre Yön Verenler) – Remzi Kitabevi
– Erol Ertuğrul / Bir Demet Işık – Bir Demet Tat / Uyum Yayınları

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER