Ölüm haberi geldiği andan beri Sennur Sezer’i düşünürken aklımdan hep aynı dize geçiyor: “Masaya bir tabak daha koyuyorum…”
Bir şiirinin son dizesi olduğunu biliyorum. Fakat hangi şiirdi, şu anda elimin altında kitapları olmadığı için arayıp bulma şansım yok.
Fakat bu şiirin, içlerinde benim de olduğum kaçak arkadaşlar için yazıldığını anımsıyorum.
1980’lerde, kendi ülkemizde, hapisteyken, ya da sürek avında izlenircesine kaçak yaşamaktayken yazılmış bir şiir.
“Masaya bir tabak daha…”
Sennur Sezer’in anneliğini, kardeşliğini, yoldaşlığını, sadeliğini, özverisini, insanlığını en iyi anlatabilecek bir dize…
***
Tanışıklığımız 1960’ların en başlarında, Bursa’dan İstanbul’a gelip Varlık dergisine uğradığımda başlamış olabilir.
Sennur olsa, bu tanışıklığın ne zaman, nerede, nasıl olduğunu şıp diye anımsar, söylerdi.
Son görüşmemiz olduğunu bilemeyeceğimiz görüşmemizde onu Merter’deki evlerinden alıp Dağlarca Şiir Ödülü değerlendirme toplantısına birlikte gitmekteyken, ortak yaşantılarımıza, anılarımıza ilişkin anlattıklarından anımsayamadıklarım oldu. Kimi sorularını yanıtlamakta zorluk çektim. Ve henüz atlatamadığı ağır hastalığa karşın belleğinin aydınlığına, hayatla ilgisine bir kez daha hayran kaldım. Sennur Sezer’deki bellek gücü sıradan bir anımsayış değil; yaşamla, ülkeyle, dostluklarla, her şeyle ilgisinin sonucuydu. Kıpır kıpır bir yaşama heyecanı… Soran, sorgulayan, irdeleyen, yapıcı bir merak… Şaşılası bir açık sözlülük ve dobralık… Bütün bunlar kişiliğinin olduğu kadar şiirlerinin de özellikleridir…
***
Kuşağımızın kendini geliştire geliştire sonuna kadar direnip ayakta kalmayı başaran sanırım tek kadın şairidir.
O yıllarda şair ve yazar kadın sayısı günümüzdekinden çok farklı olarak birkaç kişiyle sınırlı olduğu gibi, olanlar da pek ortada görünmezdi.
Sennur Sezer bu anlamda da bir istisnadır.
Kadın olmayı, arkadaş olmayı, yoldaş olmayı başararak kuşağının erkek şairleriyle omuz omuza yürümeyi bildi.
Şiirini durmaksızın geliştirerek sadece 1960’lı yılların toplumcu şairler kuşağının değil, bütün edebiyatımızın en seçkin, en özgün şairleri arasında yer aldı…
Yoksunluklar içinde yaşanmış bir çocukluk ve genç kızlığın, anne ve eş olmanın, yazı emekçisi bir kadın olmanın güçlüklerini, sorunlarını şiire dönüştürmeyi başararak başta kadınlık olmak üzere baskı altındaki emekçi insanın sesi oldu.
***
Tekrar yukarıya, “Masaya bir tabak daha koyuyorum” dizesine dönüyorum…
O tabak sıradan bir yemek tabağı olmanın ötesinde, dünyanın masası üzerine konulmuş bir şair yüreğidir…
Kadın, anne, arkadaş, kardeş, yoldaş, sevgili, akraba bir yürek…
Canım Sennur…
Alçakgönüllü, azıcık mahzun, sımsıcak gülümseyişini görüyor gibiyim…