Kimin gözüne çarptıysa “müsait” sözcüğünün Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ündeki “ ‘tkz’ teklifsiz konuşma” anlamı birdenbire gündeme düşerek kıyamet kopardı.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu “tkz” kısaltmasına şimdiye kadar dikkat etmemiştim.
Şimdi, argoyla arasındaki farkı anlamaya çalışıyorum.
Argo, daha kabaca söz demek olmalı.
Böyle baktığımızda, “tkz”deki anlamıyla “müsait” de argodan uzak sayılmaz.
Fakat ne yapalım ki sözlükler dillerin düzeltilme yerleri değil yansıtılma yerleri olduğundan, herhangi bir sözcüğün bir sözlükte açıklanan anlamı, ille de sözlüğü düzenleyen kişi ya da kurumunun görüşü demek değildir.
Zaten öyleyse, o çalışmaya sözlük denemez.
“Müsait” sözcüğünün saygın bir kurum olan Dil Derneği’nin sözlüğünde yer verilen “tkz” anlamının (flörte yatkın kadın vs.) bu sözlüğü hazırlayan ekipçe uydurulup benimsendiğini herhalde söyleyemeyiz.
Bu konuda dernek başkanı Sevgi Özel arkadaşımızın Dil Derneği internet sitesinde yayımlanan yazısı yeterince açıklayıcıdır.
Fakat sözcüğün bu anlamının sözlükten çıkarılıp atılması yerine, yazıda belirtildiği gibi “40’lı yıllarda kullanılan” açıklamasıyla verilmesi belki daha doğru olmaz mıydı?
“Müsait”in kadını hafifseyip küçümseyen “tkz” anlamına yakın ve ondan daha beter sözcükler vardır: “Yollu… Hafifmeşrep” vb…
Az önce merak edip aynı sözlüğe baktım. Bu kez (“argo” oldukları belirtilerek) her ikisi de kadına yakıştırılan incitici sözcükler…
Şimdi Dil Derneği ne yapmalı dersiniz? Onları da çıkarıp atmalı mı sözlüğünden?..
Hadi, günümüzün yazarı şu ya da bu nedenle artık kullanmıyor diyelim; kim bilir nice yazıda, romanda, öyküde, şiirde, sayısız kez kullanılmış olduğundan kuşku duyulamayacak bu ve benzer sözcükleri de çıkarıp atacak mıyız o yazılardan, yapıtlardan?..
Görülebileceği gibi, kolayca içinden çıkılamayacak, el çabukluğuyla manşetlere taşınamayacak, Sevgi Özel’in yazısında da belirtildiği gibi uzman olmayanların daha da içinden çıkılamaz duruma getireceği bir konu bu…
Ne yazık ki her şeyi kolayından ele almaya çok yatkın bir ruh durumunda ve akıl düzeyindeyiz toplumca…
***
Gelelim yine son günlerde gündeme düşen bir başka sözcüğe, “mubah”a…
Tokat’ın bir ortaokulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan bir hanım öğretmen, seçmeli Kuran dersinde kız öğrencilere “Başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz de mubah, kötülük de mubah” demiş…
Fotoğrafında başı açık olarak (bir olasılıkla peruklu) görülen bu din bilgisi öğretmeni (yine fotoğrafa göre) genç hanım, Arapça “mubah” sözcüğünün anlam inceliklerini biliyor olmalıdır.
Bu kez Osmanlıca-Türkçe sözlüğün de yardımıyla araştıralım:
1) Şeriatın yap veya yapma diye bir hükmü olmayan nesne, davranış.
2) Yapılmasıyla yapılmaması ay-nı olan. 3) Herkesin yararlanabileceği şey.
Ve bir Mecelle hükmü: “Zaruretler memnu olan şeyleri mubah kılar.”
Yani, zorunluluk varsa, yasak çiğnenebilir…
Böyle baktığımızda söz konusu din ve ahlak bilgisi öğretmeninin bu sözlerinin sıradan bir azarlama ya da korkutma amacıyla değil, düpedüz bir fetva, dinin bir buyruğu, hatta gereği gibi söylenmiş olduğunu anlıyorsunuz.
Bu kadın, türdeşlerine diyor ki: Eğer başınızı örtmezseniz, dinin gereklerini yerine getirmezseniz, erkeklerin size tecavüz etmesi (henüz hak değilse!) suç da değildir…
Yazıya ara verip internette gezindiğimde “Facebook”a bir haber düştü… Emekli bir ilahiyat profesörü, tecavüzün orucu bozmayacağı fetvasını vermiş…
Eh, bir başka hafifletici neden daha…
Tecavüz etkinliği bazı durumlarda “mubah” (yani ne günah ne sevap) olduğundan ve tecavüzcüler tecavüze uğrayanın (oruçluysa eğer) orucunun bozulmasına da yol açmayacaklarından, gönül rahatlığıyla etkinliklerini sürdürebilir, hatta tecavüz mağduru “müsait”, “yollu”, “hafifmeşrepse” sevap bile kazanabilirler…
Leyla Tavşanoğlu’nun söyleşilerinin eksikliğini duyacağız. Arkadaşımızın ayrılmamış olmasını dilerdim.