Aralarında benim imzamın da bulunduğu çok sayıda aydın, yazar ve sanatçının imzalarının yer aldığı bir bildiri 1 Mayıs 2015 tarihli gazetemizde “Soykırım Olmadı Bildirisi” başlığıyla yayımlandı.
Haber metninin sunumunda benim ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Sayın Prof. Dr. Aysel Çelikel’in fotoğraflarımız da yer almaktaydı.
Aynı günün başka gazetelerine göz attım, bizimki dışında hiçbir gazetede bu bildiriye rastlayamadım.
Böylesine önemli bir konudaki bildiriyi başka gazetelerin atlayıp bizimkinin üstelik sayfa başından ve fotoğraflı olarak vermesi kuşkusuz bir gazetecilik başarısıdır!
Yukarıda sözünü ettiğim fotoğrafların seçilmiş olmasına gelince….
Neden özellikle ve sadece bu iki kişinin fotoğrafı?
Bildirinin hazırlayıcıları ya da sokak dilindeki karşılığıyla “elebaşıları” bu iki kişi olarak mı görüldü?
Birkaç gün önce beni telefonla arayarak söz konusu bildirinin sunuluş biçiminden rahatsızlığını dile getiren Sayın Çelikel’in, üstelik bildiride imzasının bulunduğundan haberi bile yokmuş…
Fakat bu bir başka konu…
Bana gelince… İleti adresime gelen “soykırım” konulu bu bildiriye imzamı “kendi irademle” vermiş olmama karşın gazetedeki sunuluş biçiminden şiddetle rahatsız oldum ve rahatsızlığım sürmektedir…
Neden mi?..
***
Öncelikle, az önce bir kez daha okuduğum bu metinde “soykırım olmadı” diye bir söz, bir cümle bulunmamaktadır…
Denebilir ki, doğrudan söylenmiyorsa da dolaylı olarak böyle bir anlam çıkar…
Hayır, çıkmaz!
Gazetemizde “Soykırım Olmadı Bildirisi” diye, dilbilgisi ve duygusundan yoksun olmayan herkesin kolayca anlayabileceği bir hafifseme ve alaycılıkla sunulan bu haber metni ille de bildiri sözcüğünün yer aldığı bir isim tamlaması ile sunulacaksa, örneğin metnin içindeki sözler kullanılarak şöyle denebilirdi:
“Soykırım Dayatmasının Hukuk Tanımazlık Olduğu Bildirisi”
Ya da:
“1915 Olaylarının Soykırım Olarak Nitelendirilemeyeceği Bildirisi”…v.b..
Böyle yapılmayıp, metinde bulunmayan bir sözü başlığa çıkarmak ve haberi onca seçkin kişi arasından neden seçildiği bilinemeyen iki kişinin fotoğrafıyla desteklemek, en azından o fotoğraflardaki kişiler için şiddetle rahatsız edicidir ve kuşkusuz “manşet” başta olmak üzere açıklama gereklidir…
***
Soykırım oldu mu olmadı mı?
Bu konuda “rivayet muhtelif”…
Örneğin çok ciddi kuramcı ve aydınlarımızdan Prof. Dr. Murat Belge, soykırımın ötesinde, Taşnaksityun çetelerinin doğu illerimizdeki saldırı ve kıyımlarıyla ilgili olarak da tarihe çok önemli notlar düşüyor:
“Kıyım gerçekleştikten sonra Rus ordusu ilerledi. Başta Erzurum, bugün Türkiye topraklarında olan birçok yer Rusların eline geçti. O zaman Ruslarla birlikte hareket eden bazı Ermeni çeteleri intikam almak üzere buldukları Müslüman Türkleri öldürdüler. Ama bu da iki tarafın “acılar”ını eşitleyecek düzeylere varmadı.” (Bkz. Taraf, 14.04.15)
“Acılar” sözünün neden siyahla dizilmiş olduğu ve bu acıların nasıl eşitlenebileceği pek anlaşılamasa da, çok önemli tarihsel olaylara böylesine basit bir anlatımla bir çırpıda açıklama getiren dehayı alkışlamak gerekir.
Demek ki Rus ordusu “kıyım”dan sonra ilerlemiş… Onlarla her nedense birlikte hareket eden bazı Ermeni çeteleri sırf intikam almak için buldukları Müslüman Türkleri öldürmüşler, falan filan… (İlber Ortaylı kardeşim, lütfen “b” harfiyle başlayan sözcük kullanmaksızın yorumunu bekliyorum!).
***
Benim “soykırım” konusundaki düşünceme gelince: Söz konusu bildiride dile getirildiği gibi, tamamen siyasi, hukuk dışı ve alçakçadır….
Tıpkı, 1915’te seçkin Ermeni aydınlarının sürülmesinin, katledilmesinin; günahsız, suçsuz, silahsız Ermeni kökenli Osmanlı yurttaşlarının, hangi gerekçeyle olursa olsun, zorunlu göç adıyla, saldırı, tecavüz, salgın hastalık vb. etkenlerle dağılıp yok olmaya gönderilmesi kararının ve uygulamasının siyasi, hukuk dışı ve alçakça olması gibi…