25.3 C
Hamburg
Perşembe, Haziran 27, 2024

Sevgili

ataol-behramoglu“Sevgili” sadece anlamı bakımından değil “sevmek” fiilinden türetilmiş olmasıyla da dilimizin en güzel sözcüklerindendir…
Okuru örneklerle yormayayım, fakat bildiğim kadarıyla bu her dilde böyle değil.
“Sevmek”ten türetildiklerinde ise, (örneğin İngilizcede, Fransızcada) bizdekinden farklı olarak hem ad hem sıfat gibi değil sadece ad olarak kullanılmaktalar…
Bu kadar dilbilgisiyle yetinerek bizdeki “sevgili”ye dönelim…
Daha çok mektuplarda kullandığımız bir hitap sözcüğüydü bu.
Mektup artık tarihe karıştığından sadece günlük konuşma dilinde kullanılır oldu.
O da gittikçe daha azalarak…
Bu konuda bir araştırma yapılsa ilginç sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyorum…
İnsanların birbirini giderek daha az sevdiği bir toplumda sevgili hitabının da azalmasında şaşılacak bir şey olmasa gerek…

***

Siyaset dilinde ise, zaten bizde bu alanda kullanılmasına pek rastlanmayan sevgi sözcüklerinin yerini nefret sözcükleri aldı…
Günümüz Türkiye siyasetinde egemen olan, toplumu da etkiliyor görünen dil; nefret, aşağılama, hor görü ve daha da ötesinde bir tehdit dilidir…
Etkiliyor değil etkiliyor görünen dedim…
Çünkü kötülük sadece ahlâki bakımdan değil fiziksel olarak da rahatsız edicidir…
Kötü ve kaba söylemlerden bir an hoşlanılsa da sonrasında bir tedirginlik hissedilir.
Günümüzde toplumumuz tam olarak bu noktadadır.
Birileri çıktığında televizyonların daha sık kapatıldığına, radyoların kapatılıp ya da seslerinin kısıldığına daha çok tanık oluyoruz…

***

Yazı böylece sevgili sözcüğü ve oradan da toplumun sevgiye duyduğu gereksinim üzerine sürüp gidebilir…
Fakat amacım o değil.
Bana bu konuyu düşündüren, CHP İstanbul il başkanlığına seçilen Canan Kaftancıoğlu’nun görevi devralırken yaptığı konuşmalarda, eşinden hem de her seferinde “sevgili eşim” diye söz etmesi oldu…
Siyasette, hele günümüzde, hiç alışık olunmadık bir dil bu…
Bu alandaki terminolojiye yukarıdan aşağıya bir bakın: Orada özel yaşam, dolayısıyla da özel yaşama ilişkin herhangi bir hitap zaten yoktur.
Genel olarak da, eşitler arasında değil, yukarıya dönük olarak kullanılan, sevgiyle ilişkisi hemen hiç bulunmayan bir yaltaklanma sözcüğüdür… “Sevgili cumhurbaşkanımız”, “sevgili başbakanımız”, sevgili bilmem kimimiz gibi…
Ben bu alanda, özel yaşama ilişkin de olsa, bir siyasetçinin ağzından bu sözcüğü ilk kez gerçek anlamıyla işittim ve gerçekten duygulandım…

***

Canan Hanım’la sanırım hiç karşılaşmadık. Fakat değer verdiğim dostlarımdan hakkında çok olumlu sözler işittim. Sözünü ettiğim konuşmada, kendisine yönelik, kimileri zaten üzerinde durulmaya değmeyecek kadar basit suçlamaları bir bir çürüttü. Herkesin tanık olduğu gibi, söyledikleri kadar duruşu ve tavrıyla da samimi, açık yürekli, inandırıcı, etkileyiciydi…
Türkiye’de siyasetin bütünüyle, en azından bir saygı söylemine ihtiyacı var.
Sol siyasetin ise, cesaret, gerçekçilik, eylemlilik gereksinimi kadar ortak bir sevgi (ya da yine hiç değilse saygı) dilinde buluşma gereksinimi de çok açık.
Sevgili Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçilmesini bir nöbet değişimi ve bütünüyle hem kendi partisinin hem solun önemli bir kazanımı olarak görüyor, üstlendiği güç görevde başarılar diliyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Sevgili

ataol-behramoglu“Sevgili” sadece anlamı bakımından değil “sevmek” fiilinden türetilmiş olmasıyla da dilimizin en güzel sözcüklerindendir…
Okuru örneklerle yormayayım, fakat bildiğim kadarıyla bu her dilde böyle değil.
“Sevmek”ten türetildiklerinde ise, (örneğin İngilizcede, Fransızcada) bizdekinden farklı olarak hem ad hem sıfat gibi değil sadece ad olarak kullanılmaktalar…
Bu kadar dilbilgisiyle yetinerek bizdeki “sevgili”ye dönelim…
Daha çok mektuplarda kullandığımız bir hitap sözcüğüydü bu.
Mektup artık tarihe karıştığından sadece günlük konuşma dilinde kullanılır oldu.
O da gittikçe daha azalarak…
Bu konuda bir araştırma yapılsa ilginç sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyorum…
İnsanların birbirini giderek daha az sevdiği bir toplumda sevgili hitabının da azalmasında şaşılacak bir şey olmasa gerek…

***

Siyaset dilinde ise, zaten bizde bu alanda kullanılmasına pek rastlanmayan sevgi sözcüklerinin yerini nefret sözcükleri aldı…
Günümüz Türkiye siyasetinde egemen olan, toplumu da etkiliyor görünen dil; nefret, aşağılama, hor görü ve daha da ötesinde bir tehdit dilidir…
Etkiliyor değil etkiliyor görünen dedim…
Çünkü kötülük sadece ahlâki bakımdan değil fiziksel olarak da rahatsız edicidir…
Kötü ve kaba söylemlerden bir an hoşlanılsa da sonrasında bir tedirginlik hissedilir.
Günümüzde toplumumuz tam olarak bu noktadadır.
Birileri çıktığında televizyonların daha sık kapatıldığına, radyoların kapatılıp ya da seslerinin kısıldığına daha çok tanık oluyoruz…

***

Yazı böylece sevgili sözcüğü ve oradan da toplumun sevgiye duyduğu gereksinim üzerine sürüp gidebilir…
Fakat amacım o değil.
Bana bu konuyu düşündüren, CHP İstanbul il başkanlığına seçilen Canan Kaftancıoğlu’nun görevi devralırken yaptığı konuşmalarda, eşinden hem de her seferinde “sevgili eşim” diye söz etmesi oldu…
Siyasette, hele günümüzde, hiç alışık olunmadık bir dil bu…
Bu alandaki terminolojiye yukarıdan aşağıya bir bakın: Orada özel yaşam, dolayısıyla da özel yaşama ilişkin herhangi bir hitap zaten yoktur.
Genel olarak da, eşitler arasında değil, yukarıya dönük olarak kullanılan, sevgiyle ilişkisi hemen hiç bulunmayan bir yaltaklanma sözcüğüdür… “Sevgili cumhurbaşkanımız”, “sevgili başbakanımız”, sevgili bilmem kimimiz gibi…
Ben bu alanda, özel yaşama ilişkin de olsa, bir siyasetçinin ağzından bu sözcüğü ilk kez gerçek anlamıyla işittim ve gerçekten duygulandım…

***

Canan Hanım’la sanırım hiç karşılaşmadık. Fakat değer verdiğim dostlarımdan hakkında çok olumlu sözler işittim. Sözünü ettiğim konuşmada, kendisine yönelik, kimileri zaten üzerinde durulmaya değmeyecek kadar basit suçlamaları bir bir çürüttü. Herkesin tanık olduğu gibi, söyledikleri kadar duruşu ve tavrıyla da samimi, açık yürekli, inandırıcı, etkileyiciydi…
Türkiye’de siyasetin bütünüyle, en azından bir saygı söylemine ihtiyacı var.
Sol siyasetin ise, cesaret, gerçekçilik, eylemlilik gereksinimi kadar ortak bir sevgi (ya da yine hiç değilse saygı) dilinde buluşma gereksinimi de çok açık.
Sevgili Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçilmesini bir nöbet değişimi ve bütünüyle hem kendi partisinin hem solun önemli bir kazanımı olarak görüyor, üstlendiği güç görevde başarılar diliyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER