Çağlayan Adliyesi’nde bir savcı (onu rehin alanların mı, polisin mi namlusundan çıktığı henüz bilinemeyen) kurşunlarla katledildi. Polisle çatışmada, “terörist” olduğu söylenen iki kişi de yaşamını yitirdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü önündeki “çatışma”da da yine “terörist” olarak nitelenen bir genç kadın “ölü olarak ele geçirildi”. İki polis memuru hafif yara aldı…
Konuyla ilgili pek çok makalede “terörizm” ağız birliğiyle lanetlendi.
Haklı olarak çeşitli kuşkular dile getirildi.
Görebildiğim bazı yazılarda yine haklı olarak “devlet terörü” kavramı üzerinde de duruldu…
Siyasal iktidarı ele geçirmiş olan kişinin, çevresiyle ve medyasıyla, bu şiddet olaylarını, ölümleri, ülkeyi daha da karanlığa gömmek için kullandığı görüldü ve vurgulandı…
Toplum bütün bunları aydınlık bir akılla, açık bir zihinle görüp değerlendirebiliyor mu, yaşanmakta olan süreçlerde bu pek mümkün görünmüyor…
***
Uzun açıklamalara girişmeden “terör” kavramı üzerinde duralım…
Sözcük, “bilinmeyen ve öngörülemeyen bir tehlike karşısında duyulan aşırı korku, kaygı, dehşet” anlamına gelen Latince “terror” kelimesinden türemiş…
Önce Fransızcaya, sonra başka dillere geçmiş. Daha sonra da önüne “devlet” sıfatı eklenerek “devlet terörü” kavramı türetilmiş…
Yani terör, siyasal erki sarsmaya yönelik bir şiddet hareketi oluşunun yanı sıra, bu erkin toplum üzerinde uyguladığı şiddet olarak da tanımlanmış…
Son günlerde İstanbul’da yaşanan ve “terör” olarak nitelenen olayları bu açılardan, nesnel kalmaya çalışarak gözden geçirelim…
***
Kafama öncelikle takılan soru şu:
Bir hasma, hasım olarak görülen kişi, kurum ya da çevreye yöneltilen şiddet ve kıyım hareketi, “terör” kavramına ne kadar uymakta?
Böyle bir “eylem”i “terör” olarak nitelediğimizde, doğrudan hasım olmayan halk topluluklarına yönelik şiddet ve kıyımları nasıl niteleyeceğiz?
Hepsine terör eylemi deyip geçecek miyiz?
Belli ve somut amaca yönelik, ya da hasım olarak görülen kişi ya da çevreden intikam almak için girişilen şiddet hareketiyle “günahsız” halk topluluklarına karşı uygulanan şiddet, cinayet ve kıyımlar aynı “terör” kavramı içine konulabilir mi?
Bu soruyla amacım haklı ya da haksız terör ayrımı yapmak değil, biraz ezber bozmaya çalışmak, kavramlar üzerinde düşündürmektir…
Terör bence öncelikle, hiçbir suçu ve günahı olmayan, doğrudan hasım olarak görülmeyen halk kitlelerine karşı uygulanan şiddet hareketidir…
Her türlü şiddet hareketini terör olarak niteleyip adlandırmak, bana kalırsa kafa ve kavram karışıklığıdır…
***
Şiddetin, cinayetin, kıyımın her türüne karşı olmak anlaşılır bir şeydir.
Doğrudan hasım olmayan topluluklara karşı, korku ve kaygı yaratmak için girişilen cinayet ve kıyımlar, siyasal amaç ne olursa olsun, cinayettir, alçaklıktır.
Buna karşılık, insanlık tarihi boyunca, yüzyıllardır, belki binyıllardır süren “devlet terörü” ortadan kalkmadıkça, adına “terör” dense de denmese de, şiddet ve intikam girişimlerinin önüne geçilemez…
Bu türden girişimler de kuşkusuz eleştirilmeli, kınanmalı, sorgulanmalı, iktidarın baskı ve şiddet uygulamalarını daha da artırmasına, “devlet terörü”ne bahane oluşturduğu görülüp vurgulanmalı, fakat bu yapılırken “terörist devlet”le ağız birliği içinde olmamaya da özen gösterilmelidir. Çünkü hiçbir terör ve terörist, devlet teröründen ve devletin tepesindeki teröristlerden daha tehlikeli ve tahrip edici olamaz…